GERÇEKLER
Tatlı dilin yılanı deliğinden çıkardığı geçmiş zamanlardı, beş parmağın birbirinin aynı olmadığı öğretildi bize. Kendimize yapılmasını istemediğimizi başkasına yapmamamız gerektiğiyle büyütüldük, eğri oturup eğri yaşayan insanlarla doğru bir şey paylaşılamayacağını bildik. Biz sevgi çocuklarıydık. Ya şimdi?
Yüreklerimiz kabuk bağlamış, kat, kat giyinmişiz üzerimize hayata dair ne varsa, bana dokunmayan bin yaşasın naraları atıp, hayale koşup gerçeklerden kaçar olmuşuz.
Herkes içindeki çocuğu karşısına alıp konuşsa, ya da o çocuğun isyanını duysa (ki bu vicdanımızın sesidir) yapılacaklar listesi azalmaz mı?
Üzümü, üzüme baka, baka karartıp, tadından hoşlanmayanlar,
Tenceresinin dibinin temizliğine bakmadan, diğerinin tenceresini dibini görenler,
Kendi gözündeki tilkileri görmeden, başkalarının gözlerinden kayan hayalleri görüp, ket vuranlar,
Adı dost olup, önce ayağa sonra başa bakanlar,
Yorganının boyutunu bilmeden, ayağını ayazda bırakanlar,
İki elin sesini duymayıp, bir elin nesini duymaya çalışanlar,
Kızlarına, hem taht, hem de baht yapmaya çalışan anneler,
Uzaktan gelen davul sesine oynayıp, yakındakine yerim dar diyenler,
Dokuzuncu köyden kovulmamak için, doğruyu çıkarları için söylemeyenler,
Aklın yolunu bulamayıp eğri yolda kaybolanlar,
Aslanı ininden değil, tavladığı körpelerden bilenler, bizden değil midir?
Bu aheste, aheste çıkan ahlar, aslında mazlumların feryadımıdır gerçekten?
Yaşımızı büyütüp, aklımızı büyütemediğimiz, en gerçek, gerçek değil midir?
Davulcuyu ve zurnacıyı beğenmediğimizden, kızlarımız evde kalmadı mı?
Ya da kızlarımızı dövmemek için, bizde dövmedik mi dizlerimizi?
Gönül bu diyerek o başıboş gençlerimiz, ota veya pisliğe konmadı mı?
E peki, neyi, neleri, neye ve niye tercih ettik? Kazandığımız çok mu oldu kaybettiğimizden, ya da, ne kazanmayı umduk kaybetmeyi düşünmeden?
Dost’un acı söylemesi şart mıydı? Sohbet edemez miydik, paylaşamaz mıydık sevgimizi, sevgilerimizi?
Bu dünya bizim, biz dünya değil miydik?
Gelene, hep gideni arattıracağını düşünerek davranmadık mı?
Kim bilir, beklide gelendi doğru kişi…
Ah keşke elimde sihirli bir değneğim olsaydı şimdi…
NAZ
YORUMLAR
Tatlı dilin yılanı deliğinden çıkardığı geçmiş zamanlardı, beş parmağın birbirinin aynı olmadığı öğretildi bize. Kendimize yapılmasını istemediğimizi başkasına yapmamamız gerektiğiyle büyütüldük, eğri oturup eğri yaşayan insanlarla doğru bir şey paylaşılamayacağını bildik. Biz sevgi çocuklarıydık. Ya şimdi?
Gerçeklerdi ve çok elit bir deneme okudum. Saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Ve özlenen bir tablo artık geçmiş günler. Ya şimdi? demiş yazarımız: Şimdi sönük, slikonlu sevgilerle donatılmış yeni çağın hayat şartları geçerli olmuş maalesef.