- 1153 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TERÖRE KURBAN BİR AŞKTI BİZİMKİ/BÖLÜM 8/PERVİN'İN SON YOLCULUĞU
Uzun hazırlık dönemi ve yolculuklar… Memleketine atanma heyecanı, yeni okuluna, arkadaşlarına alışma süreci. Bir taraftan bebek büyütmek, bir taraftan okulun yoğunluğu… Annesinin rahatsızlığı, babasını kaybetmesi, kayın pederinin onlarla birlikte yaşamaya başlaması… Her şey o kadar ani ve üst üste gelmişti ki ne olduğunu anlayamamıştı Pervin…
Ali, teftişler için sürekli dışarıdaydı, akşamdan akşama eve geliyordu. Onun eve geldiği saatlerde bir an önce yemek işlerini halledip uyumak istiyordu Pervin. Onu ne kadar az görürse bu evlilik de o kadar uzun sürerdi. Ortak paylaşımları giderek azalmış, tartışmaların yerini iletişimsizlik almaya başlamıştı.
Okulda kaldığı süreci uzatabilmek adına müdür yardımcısı olması da sorunu çözmemişti, ancak en azından iş ortamında mutluydu. Odasına kapanıyor, saatlerce çalışıyordu… Tüm gün okulda olmak evi unutturuyordu ona.
Anıl Can kocaman bir delikanlı olmuştu. Mavi gözleri, sarı saçları ve uzun boyuyla tüm genç kızların dikkatini çekiyor ve yüreklerini hoplatıyordu. Ancak o kimseyi görmüyor, varsa yoksa siyasetle ilgileniyordu; tıpkı adını taşıdığı amcası Anıl gibi. Her gün bir eylemin en ön saflarında onu gören Ali Bey, öfkeleniyordu. Kendi deneyimlerini de anlatarak siyasetten uzak durmasını istiyordu. Anıl Can ise yaşanan bu tartışmalardan bıkmıştı. Tek sığınağı onu anlayan, destekleyen annesi oluyordu savaşı andıran çatışmalarının ardından. “ Oğlum, babanı bilmiyor musun? Huysuz adamın teki… Bari sen akıllı ol, tartışma da huzurlu bir akşam geçirelim.” Diyordu Pervin . Anıl Can, bazen susuyor, bazen karşı çıkıyordu. Çocuk değildi artık, koskocaman bir üniversite öğrencisiydi. Ve babası gibi eğitimli birinin kendisine karşı çıkma nedenini anlamakta güçlük çekiyordu. Zaten onun aktivist olmasının en büyük etkenlerden biri de buydu.
Üniversite yaşamı ve arkadaşları onu evden, sorunlardan ve babasından uzaklaştırmasa ne olurdu düşünmek bile istemiyordu… Babası çocukluğundan beri onunla pek ilgilenmemişti. Ne zaman Can Yücel’in “Ben hayatta en çok babamı sevdim” şiirini dinlese gözleri doluyordu. Onu ne çok özlerdi, onsuz uyuduğu gecelerde.
Aslında babasını sevmesine seviyordu da yaptıklarını bir türlü anlamlandıramıyordu. Sadece ona olan tavırları mı? Yaşama olumsuz bakışı, annesini aşağılaması, “Yapsan ne olacak?” diye biten cümleler kurması… Bir çok şeyin farkındayda olup da elinden bir şey gelmiyor olması onu çıldırtıyordu… En iyisi eve geç gidip, sonra hemen yatmaktı… Böylelikle tartışma ortamı oluşmuyor, oluşsa da kısa sürüyordu.
***
Pervin o gün işe gittiğinde içinde garip bir heyecan vardı ama anlamlandıramıyordu. Öğrenci velileri ve çocuklarla ilgili sorunlarla uğraştı, durdu… Öğleye doğru çalan telefondaki bayan sesi ona bazı sorular sordu ve kendini tanıttı. Olanlara ve duyduğu sese inanamıyorlardu ikisi de:
____ Pervin sen misin gerçekten?
____ Gözde, ahhh canım, sen misin? Nerelerdeydin hayırsız kız bunca yıl?
Ve geçen yılların kısa özeti, yaptıklarını anlatmalar… Birbirlerini daha sık aramaya söz verişleri… İkisi de çok mutlu ve hiç ayrılmamış gibiydiler sohbet uzayıp giderken. Birbirlerine msn adreslerini, maillerini ve cep telefonlarını verdikten sonra ikisi de geçmişe bir yolculuk yapmanın yorgunluğuyla kendilerine birer kahve hazırladılar. Yıllar ne de çabuk geçmişti. Birlikte yaşadıkları mutluluklar ve kayıplar mazi olmuştu şimdi.
Her sabah msn’ den yazışıyor, haftada bir görüşüyorlardı. “ Ne güzel şeymiş bu internet ben baştan alışamamıştım ama şimdi senle yazışabilmek için her gün açık tutuyorum .” diyordu Pervin Gözde’ye. Gözde de “ Senin sözlerin hep kulaklarımdaydı, şimdi yazılarımda kalacak. İyi ki buldum seni. “ demişti.
Gözde okulunda yaşananları, aile yaşamını her şeyini paylaşıyordu Pervin’le. Pervin de ona mutsuz olduğunu ancak eşini bırakma olanağı olmadığı için kendini okuluna adadığını, oğlunun okulunu bitirip master yapmaya başladığını anlatmıştı. Bir de üniversiteden bir arkadaşını bulduğunu ve onunla da msn’ den yazışırken çok keyif aldığını söyledi laf arasında. “Seninle aynı şehirde tanıştırayım sizi” dedi. Gözde bir an duraksadı, normal koşullarda olsa tanışırdı, severdi böyle dostlukları. Ancak “ Daha sonra tanışırız Pervin, pek keyfim yok bu aralar “ dedi.
Her güne yayılan internet sohbetleri, birbirlerine gün sonu ya da ertesi sabah rapor vermeye dönüşmüştü adeta. İkisi de birbirleriyle yaptıkları paylaşımlardan çok memnundu. Pervin, o sıralarda yeni aldığı evin hazırlıklarıyla meşguldü. “Her şeyi yenileyeceğim Gözde. Mobilyaları, perdeleri… Yeni eve eski bir şey götürmeyeceğim. Belki bu evde daha huzurlu oluruz… Hatta Ali’yi de eskiciye versem de yerine mandal mı alsam diye düşünüyorum” deyince Gözde bilgisayar başında kahkaha atarken buldu kendini.
Yıllar sonra eski ama eskimeyen iki dostun yeniden birbirlerini bulmaları, ortak geçmişleri ve gelecekle ilgili her paylaşımı çekinmeden yapabilmeleri ikisine de iyi gelmişti. Pervin aldığı şeyleri en ince detayına kadar Gözde’ye anlatıyordu. Gözde de onları görmüş kadar oluyor, arkadaşının yenilenen yaşam sevincine ortak oluyordu.Yeniden çıkarsız dostluk yaşamanın tadını alıyordu.
Birkaç gün sonra taşınacaktı yeni evine Pervin. Çok heyecanlı ve mutluydu. “ Artık takmayacağım kimseyi ve kafama göre yaşayacağım “ demişti en son sohbette. “ Ne hali varsa görsün herkes kaç yıl ömrümüz kaldı ki? Senin önerilerin de kafama yatmadı değil, uygulayacağım…”
Gözde 15 -20 gündür internette görmüyordu Pervin’i… Merak ediyordu ama " ev taşıma telaşından giremiyordur" diye önemsemedi. Ancak bu kadar süre sessiz kalması biraz anormaldi. Defalarca aradığını telefon da “ulaşılamıyor” diyordu. “Herhalde taşınma telaşıyla şarj aletini nereye koyduğunu bulamadı” diye düşündü.
Ay sonuna doğru haber alamayınca merakı iyice arttı. “Keşke Ali Ağabey’in telini isteseydim ondan. Niye zamanında almadım? “ diye hayıflanırken ne olduğu konusunda en ufak bir fikri yoktu.
Biraz gazetelere bakayım diye internete girdi ve gazeteleri incelemeye başladı. Derken yerel gazetelere ulaştı. Bir haber gözüne ilişti, inanamadı. Tekrar tekrar okudu….” Hayır, olamaz “ diyor, tekrar okuyordu haberi. Ağlamaya başladı… Sözcükler beyninde dolaşıyor, kulakları uğulduyordu…
PERVİN ÖĞRETMEN SON YOLCULUĞUNA GÖZ YAŞLARIYLA UĞURLANDI…
Beklenmeyen bir kaza sonucu yaşamını yitiren Şehit Eylem Gül İlköğretim Okulu müdür yardımcısı Pervin Taşpınar (48) son yolculuğuna uğurlandı. Okul bahçesinde düzenlenen törende öğrencileri “Öğretmenim bizi bırakma” diye göz yaşı döktü.
İl milli eğitim müdürü İlhan Kaçar bugüne kadar birçok kez konuşma yaptığını ancak bugün yaptığı konuşma kadar güçlük çekmediğini belirterek, "Kendini mesleğine ve öğrencilerine adayan Pervin Öğretmen’e ölüm çok erken geldi. Her ölüm zamansız, erkendir. O iyi bir eğitimci, iyi bir anneydi. Onun sevgi dolu yüreğini hep özleyeceğiz. Mekanın cennet olsun sevgili öğretmenim" derken göz yaşlarını tutamadı.
Okulun tüm öğrenci, öğretmen ve velileri karanfillerle süsledikleri tabutun çevresinde adeta nöbet tuttular. Acılı ailesi ayakta güçlükle duruyordu.
Pervin Öğretmen, öğlen namazına müteakip kılınan cenaze namazının ardından Yenişehir Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Kendini koltuğa bıraktı ve gözlerini kapattı… En son sözlerini düşündü Pervin’in… Vasiyet yerine mi kabul edecekti?
" Ahhh Pervin Ahhhh! Bunu da mı yapacaktın?"
“Anne, Pervin ölmüş…” çığlığıyla olduğu yere yığıldı.
HATİCE ERDEMİR KUZU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.