origami kar taneleri- 5-
23 aralık
Masanın başında beyaz kağıtlara bakıyorum. Beceriksizliğime üzülüyorum. Gemileri ,uçakları , füzeleri yapan insan zekası karşısında bir kağıda kar tanesi şekli vermekten aciz ben...biçare ben!
Dün öğleden sonra vaktimi mutfakta geçirdim. Öyle hevesliydim ki yemek yapmaya, kar tanelerini bile unutmuştum. Aklım, yan odada yatan adamdaydı. Ona en güzel yemeklerimle ziyafet çekmek istiyordum. Fakat o hala uyumakta. Acısı dinince sonsuz bir uykuya dalmış gibi. Sanki hiç uyanmayacak ...Bu beni niye korkutuyor? Ben uzun zaman önce heveslerimi, korkularımı , sevinçlerimle birlikte toprağa gömmedim mi?
Şimdi dolap yemek, masa da kırpılmış ak kağıtlarla dolu. Pencerenin ötesi ise bembeyaz bir masal...Parkta bütün oyun arkadaşlarını yitirmiş bir çocuk gibiyim. Etrafım oyuncak dolu, fakat oynayacak kimsem yok. Kocam hala uyuyor. Kahvaltı saatine daha çok var. Beyaza boyanmış sessizlik...Daha ne istiyorum ki? Her şeyden uzaklık bu işte.
Birden kapı sesiyle irkildim. Biri kapıya vuruyor. Yok birileri...Konuşmalar duyuyorum. Kapının ardından;
- Kim o, diye seslendim.
-Yenge, mühendis bey’i göreceğiz, dedi birisi.
- Bekleyin biraz, diye bağırdım.
Tam o sırada, kocam uyanmış aşağı iniyordu.
- Seni soruyorlar, dedim.
- Şantiyedekiler, dedi ve kapıyı açtı.
Kapının önündeki perişan kılıklı üç adam fondaki tertemiz aklığın ortasında korkunç bir tezat oluşturuyordu. En yaşlısı;
- Mühendis bey, kusurumuza bakmayın, bizim duvarcı çok ağır hasta. Sayıklıyor garip. Ne yapacağımızı şaşırdık vallahi.
Kızıl sakallı, gençten olanı;
- Bir de soğuk dayanılcak gibi değil artık. Yiyecekler de azalmaya başladı.
Daha çocuk yaşta olan üçüncüsü, elini ceplerine sokup sokup çıkarıyordu. Yerinde duramaz gibiydi.
- Abi, duvarcı ölecek mi? Doktor da gelemez değil mi? dedi, kaygılı gözlerle bana baktı.
- İçeri gelin, dedim pat diye.
Çocuk işçi hariç herkes şaşkın baktı bana.
- Hadi , dedim gelin de içerde konuşalım.
Üç işçi, çekine çekine girdiler. Basmaya korkarak salona geçtiler.
- Size kahvaltı hazırlayayım , dedim.
- Duvarcıyı orda yalnız bırakmasak iyi olur yenge hanım, dedi yaşlı işçi.
Diğerleri de, he, diye onayladılar.
- Gidin onu da getirin , dedim. burada bakarız ona, iyileştiririz.
Kocam, minnettar baktı yüzüme:
- Doğru, hadi gidin, getirin. Hepiniz burada kalacaksınız kar dinene kadar
Üç işçi, acele kalktılar.
Kapıdan çıkar çıkmaz, çocuk işçi deli gibi koşuyordu şantiyelere doğru. Uçuyordu sanki...
-
devam edecek