- 709 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
VATANDAŞLARIMIZ SAHİP OLDUKLARI HASTA HAKLARINI BİLİYORLAR MI
Yazıma, sağlık konusunda, zihinlerimizde çok etkili bir şekilde yer etmiş veciz bir söz ile başlamak istiyorum. Bu söz, Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a aittir. “Halk içinde muteber bir nesne yok Devlet gibi, olmaya Devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi”. Sultan Süleyman’a ait bu veciz sözün gerçek ve hak olduğunu hepimiz biliriz de doğruluğunu en çok da, hasta olduğumuzda idrak ederiz. Çünkü hasta olduğumuzda dünya gözümüzde beş para etmez. Sağlımız bozuksa neye yarar, dünya, neye yarar para-pul, mal-mülk. Sağlık, her şeyin başıdır. Sağlık olmadan ne olabilir ki! Hiçbir şey olmaz. Mutluluk da, servet de, mal mülk de, hatta Devlet de, hep sağlıkla olur.
Sağlık önemli, fakat, hastalıklar da bir gerçektir. Çağımızda hastalığın nerdeyse bin türlüsü var. Teknolojik gelişmeler bazı hastalıklara çare olurken, yeni yeni hastalıklara da sebep oluyor. İşte, fabrikalardan kaynaklanan hava kirliliği ve neticesinde ortaya çıkan nefes problemleri, işte, trafikteki motorlu araçların gürültüsünden meydana gelen psikolojik sorunlar, işte plastik ve metal maddelerin neden olduğu çeşitli sağlık problemleri. Bu arada metal deyince aklıma geldi. Geçenlerde bir Yaşlı Amca, “ah, bakır kaplar ah”, diyordu. “Kalaylı bakır kaplar gitti, hastalıkların bin türlüsü geldi” diyordu. Yaşlı Amcamız. Yanlış mı söylüyor! Teflon tavaların kansere yol açtığı Bilim Adamlarınca geçen günlerde açıklandı. Hangi maddeden yapıldığı belli olmayan tencerelerde, kimyevi maddeler de ihtiva eden tavalarda yemek yapılıyor ve sonra da “buyurun yeyin” deniyor.
İşte hastalıkların bin türlüsünün meydana geldiği bu çağda, yediğimiz-içtiğimiz gıdalar ve içecekler hakkında bilgi sahibi olmalıyız. Buna rağmen hasta olduğumuzda, (Allah korusun) hasta hakları konusunda bilgi sahibi olmalıyız ki, sağlığımıza daha kısa zamanda kavuşabilelim.
Hasta Hakları’nı şöyle tanımlayabiliriz. Hasta Hakları, “hasta durumunda olan ve bu durumundan dolayı sağlık hizmetlerinden öncelikle faydalanması gereken kişilerin, Anayasa’dan başlayıp en alt düzeydeki ilgili mevzuat kadar sahip oldukları haklara hasta hakları” denir.
Ülkemizde Hasta Hakları Yönetmeliği 01.08.1998 tarih ve 23420 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Yönetmelik toplam 51 maddeden müteşekkildir. Bu Yönetmeliğin 1. maddesi aynen şöyledir: Bu Yönetmelik; temel insan haklarının sağlık hizmetleri sahasındaki yansıması olan ve başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda, diğer mevzuatta ve milletlerarası hukuki metinlerde kabul edilen "hasta hakları"nı somut olarak göstermek ve sağlık hizmeti verilen bütün kurum ve kuruluşlarda ve sağlık kurum ve kuruluşları dışında sağlık hizmeti verilen hallerde, insan haysiyetine yakışır şekilde herkesin "hasta hakları"ndan faydalanabilmesine, hak ihlallerinden korunabilmesine ve gerektiğinde hukuki korunma yollarını fiilen kullanabilmesine dair usül ve esasları düzenlemek amacı ile hazırlanmıştır.
Burada şu soru hemen akla gelmektedir. Bu Yönetmelik, kamu, özel, üniversite, askeri hastanelerinin hepsinde geçerli midir? Bu sorunun cevabını Yönetmeliğin 2. maddesinde bulmaktayız. Bu Yönetmelik; sağlık hizmeti verilen resmi ve özel bütün kurum ve kuruluşları, bu kurum ve kuruluşlarda veya bunların dışında hizmete katılan her kademedeki ve unvandaki ilgilileri ve hizmetten faydalanma hakkını haiz olan bütün fertleri kapsar. Buna göre Hasta Hakları Yönetmeliği tüm Hastanelerde geçerlidir.
Her Hastanın Sahip Olduğu Haklar:
1- Her hasta sağlık hizmetlerinden faydalanma Hakkına sahiptir.
2- Her hasta, bu Haktan, adalet ve hakkaniyete uygun olarak faydalandırılmalıdır.
3- Her hasta, hastalığının seyri ve gidişatı hakkında her aşamada bilgi isteme Hakkına sahiptir.
4- Her hasta, teşhis ve tedavi göreceği sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirme Hakkına sahiptir.
5- Her hasta, teşhis ve tedavi gördüğü sağlık kuruluşunda personeli tanıma, seçme ve değiştirme Hakkına sahiptir.
6- Her hasta, sağlık kuruluşundan hizmet alırken öncelik sırasının belirlenmesini isteme Hakkına sahiptir.
7- Her hasta, modern tıbbın gereklerine uygun teşhis, tedavi ve bakım görme Hakkına sahiptir.
8- Hastalara tıbbi gereklilikler dışında müdahale yapılamaz.
9- Hastaların tıbbi gereklerden bahisle veya her ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez.
10-Sağlık personeli, hastanın durumunun gerektirdiği tıbbi özeni göstermek zorundadır.
11- Her hasta, sağlık durumu ile ilgili detaylı bilgi alma Hakkına sahiptir.
12- Hastalar sağlık durumu ile ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları, doğrudan veya vekili veya kanuni temsilcisi vasıtası ile inceleyebilir ve bir suretini alabilir.
13- Hastalar sağlık kurum ve kuruluşları nezdinde bulunan kayıtlarında eksik, belirsiz ve hatalı tıbbi ve şahsi bilgilerin tamamlanmasını, açıklanmasını, düzeltilmesini ve nihai sağlık durumu ve şahsi durumuna uygun hale getirilmesini isteyebilir.
14- Hastanın, mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır.
15- Hastalar rızaları olmaksızın tıbbi ameliyeye tabi tutulamazlar.
16- Sağlık hizmetinin verilmesi sebebiyle edinilen bilgiler, kanun ile müsaade edilen haller dışında, hiçbir şekilde açıklanamaz.
17- Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir.
18- Hastalar kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu kendilerine ait olmak üzere; uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir.
19- 18 yaşından küçük ve mümeyyiz olmayanlardan organ ve doku alınamaz.
20- İlgilinin rızası mevcut olsun veya olmasın, Bakanlık tarafından tespit edilmiş olanlar dışındaki ilaç ve araçlar, aile planlaması hizmetlerinde kullanılamaz.
21- Hiç kimse; Bakanlığın izni ve kendi rızası bulunmaksızın, tecrübe, araştırma veya eğitim amaçlı hiçbir tıbbi müdahale konusu yapılamaz.
22- Herkesin, sağlık kurum ve kuruluşlarında güvenlik içinde olmayı bekleme ve bunu isteme Hakları vardır.
23- Sağlık kurum ve kuruluşlarında imkanları ölçüsünde hastaların dini vecibelerini serbestçe yerine getirebilmeleri için gereken tedbirler alınır.
24- Hastalar kişilik değerlerine uygun bir şekilde ve ortamda sağlık hizmetlerinden faydalanma Hakkına sahiptir.
25- Muayene ve tedavi sırasında hastaya yardımcı olmak üzere; mevzuatın ve kurum imkanlarının elverdiği ve hastanın sağlık durumunun gerektirdiği ölçüde, tedaviden sorumlu olan tabibin uygun görmesine bağlı olarak, refakatçi bulundurulması istenebilir.
26- Hastalar, koruyucu sağlık hizmetleri, tıbbi sebeplerden dolayı sağlık kuruluşuna bizzat gidilemeyen veya götürülemeyen haller ve tabii afetler gibi olağanüstü durumlarda hizmetleri sağlık kuruluşu dışında da alabilirler.
27- Hastaların ve hasta ile ilgili bulunanların, hasta haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü müracaat, şikayet ve dava Hakları vardır.
28- Hasta haklarının ihlali halinde, personeli istihdam eden kurum ve kuruluş aleyhine maddi veya manevi veyahut hem maddi ve hem de manevi tazminat davası açılabilir.
İşte yukarıda 28 madde ile sahip olduğunuz hasta haklarından herhangi birinden mahrum kalmış iseniz, hastanelerde oluşturulmuş Hasta Hakları Birimine müracaat etmeniz gerekmektedir. Sorununuz burada çözülemezse, yine hastanelerde kurulmuş olan ve resmi görevliler ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan sekiz kişilik hasta hakları kurulu devreye girmektedir. Bu kurul müracaatınız inceleyerek sağlık personelinin “kusuru var” ya da “kusuru yok” şeklinde karar vermektedir.
Şimdi yazımın bu noktasında başlıktaki soruyu soruyorum. Vatandaşlarımız, sahip oldukları hasta haklarını biliyorlar mı? Çok açık yüreklilikle söylemek durumundayım. Ne hasta haklarında yeterince bilinçli ve eğitimli olduğumuz söylenebilir, ne de hasta hakları konusunda çalışan derneklere yeterince katkı verdiğimiz söylenebilir. Maalesef, toplum olarak kötü bir özelliğimiz var. Bir sorunla karşılaşırsak, “ancak söyleniriz, ancak ilgili mercilere söylemeyiz”. Esasında, “söylenmemeli ve söylemeliyiz”. Bir hastaneye gitmişiz, bir sorunla karşılaşmışız ve “kendi kendimize söylenmişiz” neye faydası var. Halbuki, bu durumlarda başvurulacak yol bellidir. Hastanelerde hasta hakları birimleri var. Buraya sözlü müracaat edip hakkımızı ararız. Sorun çözülmezse, yazılı olarak başvurur yine hakkımızı ararız. Hangi konuda olursa olsun, hak aramak en büyük vatandaşlık görevidir. Eğer hakkımızı gerekli ve etkili bir şekilde aramıyorsak, yan gelip yatıyorsak, bize vatandaş değil, belki de “yatandaş” demek gerekir.
Yazımın sonunda çok bilinen bir sözü tekrarlıyorum: Allah (cc) doktora ve hastaneye muhtaç etmesin ve bu ikisinin eksikliğini de vermesin. Amin.
Tüm vatandaşlarımıza, sağlık ve huzur içerisinde, doktor ve hastaneye ihtiyaç hissetmedikleri nice nice güzel günler dilerim.
Ahmet SANDAL
Kamu Yönetimi Uzmanı & Hasta ve Hasta Yakını Haklarını Savunma Derneği Eğitim Koordinatörü
YORUMLAR
VELİNİMETİNİZ SİZE BOZULUYOR
Annemi özel muayenehanesine götürmüştüm doktorun.
Takdir edersiniz ki; avantajları vardı bu işin. Doktorlar zaten hastaneden muayenehaneye
yönlendirirdi hastasını.
Hastanın canı burnundadır. Ne uzun zamana ne de gezmeye tahammülü vardır.
Yılana sarılır denize düşen. Bastırır muayeneye 150 bin lira.
Tahliller yine hastanede ama günlerce beklemek yok.
Neticeler alınır ve tekrar özel’e.
Pas ve ver-kaçlar sürer gider. Yayıkta ki süt’tür hasta ve yağı çıkarılacaktır çalkanarak.
Sıra kesin müdahaleye gelir.
- " Müdahaleyi burada yaparsam 500 lira alırım. Hastanede de yaptırabilirsin" der doktor.
- " Bir düşüneyim hocam" der hastası.
Bedava müdahale ettirmek varken akıl işi mi 500 lira vermek?
Bir ay sonra hastanede müdahale ve birçok eksik. İşin tekrarı da gerekir.
" Keşke hemen orada 500’ü verip müdahale yaptırsaydım" pişmanlıkları.
Yeniden özel’e göndermek amacı ile hastanede hastaya ilgisizlik ve savsaklamalar.
Hasta mı dedim?
Affedersiniz müşteriye ilgisizlik diyecektim.
Bazı hatta birçok paragöz doktor için hasta değil müşteri vardı.
Hastaneler de müşteri devşirdikleri kaynaklardı. Hani ya; müşteri velinimetti.
Tam gün çalışma yasası ve engelleyenler geldi aklıma bir an için.
Geçenlerde babamı götürdüm acil servis’e. İnsan yağmıştı adeta.
Ağlayanlar, inleyenler, kusanlar ve kanamalı hastalar. Zehirlenen den yaralanana kadar ne ararsanız vardı.
Üç doktor yüzlerce hastaya yetişmek için can ve başla çalışıp, çabalıyordu.
Bu doktorların gözlerinde dolar işareti yoktu. Onlardaki sabır, meslek aşklarından geliyordu.
Fakat acil servisin çilesi daha kayıtta başlıyordu. İki yerde bir saat kuyruk bekleyerek doktora ulaşıyorduk.
Herkesin moralleri bozuk, sinirleri çok gergindi.
Acil’in tahlilleri de bir buçuk saat alıyordu. Sonrasında müdahale.
Her şeyde sıra ve uzun kuyruklar vardı.
Belki de yetmiyordu hastaneler. Acilde bile neden bunca formalite vardı?
Neden iki ya da üç katına çıkartılmazdı sağlık hizmetleri?
Neden tip fakülteleri açılmazdı fazlaca?
Neden hastalar müşteri oldu?
Nasıl önlenecek bu durum?
Atatürk’ün " Beni Türk hekimlerine emanet ediniz " dediği hekimler hangisi?
Doktorlar bu sağlıksız hasta doktor ilişkisinden rahatsız değil mi?
Hasta mahremiyeti ve hasta hakları yeterince gözetiliyor mu?
Turgut Özal’ın Otel Hastaneler projesini uygulayacak yiğit bir iktidar gelmeyecek mi?
Sağlıktaki yolsuzluklara nasıl son verilecek?
Suçu hep, gelen hükümetlere atarak gerçek hırsızları neden fark edemeyiz?
Bakanından müdürüne, hizmetliden doktoruna kadar herkes öz eleştiri yapmak zorunda değil mi?
Niye mi?
Velinimetiniz size çok bozuluyor da ondan.
Damdan düşenin halinden yine damdan düşen anlar.
Hastanelerde neler çekildiğini de hasta yakınları bilir. Allah eksikliklerini vermesin ama o kapılara da düşürmesin.
Prof’lar ve bürokratlar odalarında uyusunlar.
Gözlerinde dolar işaretsiz doktorlarla biz, Acil servis’in koridorlarında sabahlarız.
Mesleğine Mecnun doktorlara kurban oluruz biz.
Vallahi iyi manada söyledim…)
Engin Tatlıtürk.
Selamlar.
Ahmet Sandal
Öncelikle özür diliyorum. Yorumunuzu geç okuduğum için. Bu hususta yani yorum yazdığınız konunda her kes gibi biz de muzdaripiz. Hasta Hakları Derneği olarak elbette gerekli müracaatlar yaplıdığında yardımcı oluruz. Ben bu yazı vesilesiyle geçmiş olsun diyorum. Allah hasta edip de hastane hastane dolaştırmasın. Amin.
Engin Bey selamlar.
Ahmet SANDAL
Kamu Yönetimi Uzmanı & Hasta ve Hasta Yakını Haklarını Savunma Derneği Eğitim Koordinatörü
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yazınız gayet makul ve aydınlatıcı. Ama gerçekler uygulamalarla her zaman çakışır. Her şey kılıflıdır. Haklı gider daha hırpalanmış gelirsiniz.
Bir söz daha vardır. " Köpek köpeğin etini yemez " derler. Acaba niye derler?
Elbette Yatandaş olmamak gerek ama Tam gün yasasının hastalara sağlayacağı yararları hastahane bana nasıl sağlayacak?
Yazdıklarına kısmen uyarlar. Ama genelde işletmezler.
Ahmet Sandal
Ahmet Sandal
Öncelikle özür diliyorum. Yorumunuzu geç okuduğum için. Bu hususta yani yorum yazdığınız konunda her kes gibi biz de muzdaripiz. Hasta Hakları Derneği olarak elbette gerekli müracaatlar yaplıdığında yardımcı oluruz. Ben bu yazı vesilesiyle geçmiş olsun diyorum. Allah hasta edip de hastane hastane dolaştırmasın. Amin.
Engin Bey selamlar.
Not:İt iti ısırmaz sözünün manasını gerçekten de hasta hakları ihlal edilip de doktorları şikayet edenler bilir. Ben de Rahmetli Annemin hastalığına gerekli özeni göstermeyen bir doktoru şikayet ettiğimde bizzat şahit olmuştum. Doktorlar genelde birbirlerini koruyorlar.