- 1001 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İlk Günkü Gibi
Sevgi, tükenmesiz pınar. Eşeleseniz de, eşelemeseniz de kaynadıkça kaynar. Sevgi bir tutam gök mavisi. Sevgi, sonsuz huzur.
“Huzur”u yakalamak elimizde. Huzur, bizi sırtında taşıyan bir Anka kuşu. Bu kuşun sıralı lokmalarının tamamı, “gak” dedikçe de, “guk” dedikçe de sevgiden başka bir şey değil. Sevgi, ebemkuşağı... Yedi rengi var. Bütün susamış gönüller, bu renklerden dilediğini yakalar.
Fakat insan, az şeyle yetinmiyor ki... An gelir, bir tutam gökyüzü mavisine bayılır. An gelir, yakut yeşiline bile razı olmaz. Kalbinin bir köşesinde ayaklanmalar başlar.
Muhteşem bir çöl gecesi. Gökyüzünde kocaman bir hilâl... O’na ışık oluyor, yolunu aydınlatıyor. Gerçi bütün âlemi nurlandıranın ışığa ihtiyacı yok. O, hemen her şeyi, bütün gönülleri aydınlatan kandil. Bu kandilin aydınlığı, sevgi pınarı. O, Vedûd’un son elçisi. Yaradan’dan ötürü, bütün yaratılmışları seven ve kurt kuşun bile sevdiği son elçi.
Sevgi, tükenmesiz pınar. Eşeleseniz de, eşelemeseniz de kaynadıkça kaynar. Sevgi bir tutam gök mavisi. Sevgi, sonsuz huzur.
Çöl gecesini aydınlatan hilâl, iç avluda yolcusunu bekleyen Hz. Ayşe(r.a)’nin kırmızı gömleğinin rengini daha da parlatmıştı sanki.
Hz. Ayşe(r.a)’nin aklında sayısız soruların akını var. Fakat bunlardan biri, ötekilerin hepsinden öne çıkıyor, Hz. Ayşe(r.a)’nin gönlünde merak ocağının kıvılcımlarını çoğaltıyordu. Gönlü, olgunlaşmış bir nar gibiydi, çatladı çatlayacak...
Çok geçmedi, beklediğinin ayak seslerini duydu. Gönlünü tutuşturan merak ocağının alevlerini söndürmek için, öteki kumalardan daha ileri çıktı, O’nu beklemeye başladı.
- Aman Allah’ım, şu hilâl ne kadar da parlak bu gece? Belki de bana cesaret vermek için olmalı, değdiği her şeyi nura çeviriyor.
Döndü, sağına soluna baktı. Avluda başka kimse yoktu. Buna rağmen ayaklanmış kalbi, kabına sığmıyor, sanki yerinden fırlayacakmış gibi kabardıkça kabarıyordu.
O, Vedûd’un son elçisi. Yaradan’dan ötürü, bütün yaratılmışları seven ve kurt kuşun bile sevdiği son elçi, kapıda göründü. Bu akşam, sahabelerinden hiçbirisi beraber içeri girmediler. O’nunla dışarıda vedalaştılar.
Sevgi, tükenmesiz pınar. Eşeleseniz de, eşelemeseniz de kaynadıkça kaynar. Sevgi bir tutam gök mavisi. Sevgi, sonsuz huzur.
O’nun gelişiyle, avlu baştan sona nur kesildi. Başta hilâl olmak üzere, gökyüzünün bütün yıldızları parıl parıl yanıyor. Hz. Ayşe(r.a)’nin kalbi güm güm dövülüyor. Taze gelin olmanın cesareti, ona güven veriyor. Bu yüzden bu gece O’nu, son elçiyi herkesten önce yakalamak için bütün kumalardan ileri çıkmış, eşini avluda karşılamıştı. Böyle yapmakla sevgi pınarından kana kana içmek, kalbindeki merak ocağının kıvılcımlarını söndürmek istiyordu.
Son elçi, Hz. Muhammed(s.a.s) Mustafa, kendisini bekleyeni gördü. Ona doğru yürüdü. Beklenişinin sırrını öğrenmek istedi. Gökyüzünü tutmuş olan hilâlden daha ince, üstelik daha da parlak olan Hz. Ayşe(r.a)’ye yaklaştı.
Hz. Ayşe(r.a)’nin kalbini sıkıştıran bütün nehirler, kabardı, kabına sığmaz oldu.
Sevgi, tükenmesiz pınar. Eşeleseniz de, eşelemeseniz de kaynadıkça kaynar. Sevgi bir tutam gök mavisi. Sevgi, sonsuz huzur.
Son elçi, kendisini bekleyenle selamlaştı.
- Selâmünaleyküm, ya Ayşe!
Bu ses, Hz. Ayşe(r.a)’nin sakinleşmesine yetti. Cesaretinin dizginlerini boşalttı.
- Aleykümselâm ya Muhammed, dedi.
Sevgi, tükenmesiz pınar. Eşeleseniz de, eşelemeseniz de kaynadıkça kaynar. Sevgi bir tutam gök mavisi. Sevgi, sonsuz huzur.
- Gecenin bu saatinde neden buradasın? Bir şey mi oldu?
- Yok, sevimsiz bir şey yok.
- O halde neden buradasın?
- Kalbim, merakımın oklarının sadağı kesildi. Onları hedefine ulaştıracak yayım sensin.
- Dur hele... Daha açık söyle. Nedir merak ettiğin? Seni böyle şahlandıran ne?
Sevgi, tükenmesiz pınar. Eşeleseniz de, eşelemeseniz de kaynadıkça kaynar. Sevgi bir tutam gök mavisi. Sevgi, sonsuz huzur.
- Beni bağışla ya Muhammed! Merakımı da hoş gör. Kalbimi uçuran deli tayları dizginleyemedim bu gece. Sana sorup etmeden, seni dinleyip öğrenmeden, içim içimi yiyecek, huzurum dağlar ardına doğru kanatlanıp uçacak sanki.
- Sor öyleyse, haydi bekleme. Neyi öğrenmek istiyorsan, çekinme, sor bu gece.
Sevgi, tükenmesiz pınar. Eşeleseniz de, eşelemeseniz de kaynadıkça kaynar. Sevgi bir tutam gök mavisi. Sevgi, sonsuz huzur.
Hz. Ayşe(r.a)’nin dili çözüldü. Yaya takılmış merakının oku, fırladı.
- Ey Allah’ın resulü, beni seviyor musun?
- Evet ya Ayşe, elbette seni seviyorum.
Hz. Ayşe(r.a)’nin kalbinde sayısız bayram davulları dövülmeye başladı. Birdenbire hafifledi. Denizine ulaşmış nehirler gibi sakinledi.
Sevgi, tükenmesiz pınar. Eşeleseniz de, eşelemeseniz de kaynadıkça kaynar. Sevgi bir tutam gök mavisi. Sevgi, sonsuz huzur.
Fakat insan, az şeyle yetinmiyor ki... An gelir, bir tutam gökyüzü mavisine bayılır. An gelir, yakut yeşiline bile razı olmaz.
Hz. Ayşe(r.a)’de bu durumda şimdi. Kalbini sıkıştıran bütün acabalardan kurtulmak istiyordu. Merak oklarından birini daha “dem, bu dem” deyip yayına takıp fırlattı.
- Peki dedi, beni nasıl seviyorsun, söyler misin?
- Kördüğüm gibi...
Sevgi, tükenmesiz pınar. Eşeleseniz de, eşelemeseniz de kaynadıkça kaynar. Sevgi bir tutam gök mavisi. Sevgi, sonsuz huzur.
- Kördüğüm gibi sevmek... Ne demek?
- Düşün ya Ayşe, iyi düşün! Ha dediğin zaman kördüğüm çözülür mü?
- Çözülmez.
- Demek ki ben de seni, kördüğüm olmuş çözülmez bir aşkla seviyorum.
Sevgi, tükenmesiz pınar. Eşeleseniz de, eşelemeseniz de kaynadıkça kaynar. Sevgi bir tutam gök mavisi. Sevgi, sonsuz huzur.
- Kördüğüm gibi sevmek... Ne demek?
Hz. Ayşe(r.a)’nin kalbinde, sonsuz huzur ateşleri alev alev. Bu defa yansa da gam çekmeyecek. Uğruna yanacak olduğunun da kendisi için yanıp tutuştuğunu biliyor şimdi.
Yanmak, yaşamak mı ne?
Sevgi, tükenmesiz pınar. Eşeleseniz de, eşelemeseniz de kaynadıkça kaynar. Sevgi bir tutam gök mavisi. Sevgi, sonsuz huzur.
O gün bugündür kulaklarımızda yankılanan sesler var. Ses mes değil aslında... Kulak küpesi.
Sevgiyle yaşamanın en muhteşem büyüsü.
- Ey Allah’ın resulü, kördüğüm ne âlemde?
- İlk günkü gibi...
“Kördüğüm gibi olmak...”
Ah, bunu bir becerebilsek!..
Sevgi, ebemkuşağı... Yedi rengi var. Bütün susamış gönüller, bu renklerden dilediğini yakalar.
“İlk günkü gibi!”
12 Mart 2010
Oyhan Hasan Bıldırki
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.