- 600 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ne fayda
Ne fayda
Ben kendime güvercinler ararken
Atmacaya tutulmuşum ne fayda
Dost, dost diye cayır, cayır yanarken
Aç kurtlarca yutulmuşum ne fayda.
Bembeyaz kar kaplamış ki her yana
Kar kümesi temiz göründü bana
Kar eridi pislik çıktı meydana
Kör kavgaya itilmişim ne fayda.
Köyünde bir koyun gütmeyenlerin
Bülbül sanıp kendini ötmeyenlerin
Ciğeri beş para etmeyenlerin
Arasına katılmışım ne fayda.
Berrak ışık lambasını islemez
Üç beş sinek bir toplumu pislemez
Aklı olan düz yollarda toslamaz
Rampalara atılmışım ne fayda.
COŞARİ’yim dersi almışım gayrı
Her bir işin neticede var hayrı
Edep ayrı, fikir ayrı ruh ayrı
Üç kuruşa satılmışım ne fayda.
İbrahim Coşar
Ben kendime güvercinler ararken
Atmacaya tutulmuşum ne fayda
Dost, dost diye cayır, cayır yanarken
Aç kurtlarca yutulmuşum ne fayda.
Topluma sorumluluğumuz sonucu ortaya çıkan Dost’luk anlayışı, Dostluk kavramı insanı tamamlayan kavramlardan biri olmuştur hep. Yoksunluğunda hep bir eksiklik duyarız. Bu güzel ve anlamlı kavramı elde etmek oldukça güçtür. Her kese de nasip olmaz. Ama öylesine elzem bir kavramdır ki biraz içtenlik ve yakınlık gördüğümüz kimseleri hemen o sınıfa sokmaya çabalarız. Dostluğu kazanmak kadar korumakta zordur. Bencillik ve kibir dostluğun baş düşmanlarıdır. Oysa dostluğun olmazsa olmazları vardır. Hoşgörü, alçakgönüllülük, bağışlayıcılık, sevgi ve saygı duymak gibi… Bunları sağlayamadığımız ve dost diye nitelendirdiğimiz kimselere gösteremediğimiz zaman onun gönlünde -haklı olarak- tanımsız kırılganlıklara, elem ve kedere sebebiyet veririz. Umudunu kırarız.
“Beşer şaşar” İnsan yanılır. Nedense yanılgılar da en çok dostluklarda olur. Burada yitiren yanılan olur sanılmasın. Kaybeden o dostluğun kadrini kıymetini bilmeyenlerdir aslında…
Yanılanın yüreğindeki burukluk bu nedenle bir yaşam boyu sürse de kazandırdığı ders acılarının, burukluğunun kat, kat üstünde yarar sağlar sonuçta… Öyle ya “zararın neresinden dönülse kardır”.
Bembeyaz kar kaplamış ki her yana
Kar kümesi temiz göründü bana
Kar eridi pislik çıktı meydana
Kör kavgaya itilmişim ne fayda.
Yanılanın kaybı bir pişmanlıktır yalnızca… Ama o dostluğa yüz çevirenin o dostluğun değerini kavrayamayanın yitirdikleri saymakla bitmez. Dost gözlüğüyle bakan yöneldiğinde hep güzellikler, iyilikler görür. Bağışlayıcılık ve hoşgörü öyle görmeyi “kar kümesi” gibi görmeyi zorunlu kılar. Her kimse, büyük yanlış ve hatalar yapmadığı sürece de dostunun gözünde öyle kalır. Dost kavramını yaşamak, hakkını vermek isteyen için bu böyledir. O çevresine, insan olana her kese bu gözle bakar. Bu onun hakkı, ödevi ve görevidir. O bilir ki “Yetmiş iki millete/ bir göz ile bakmayan/ halka müderris olsa da/ hakikate asidir.” Bazen karşısına çıkan bunu kavrayamayan, dost sözcüğüne hak ettiği anlamı yükleyemeyen zavallılar, meczup ve acizlere de bir umut olarak DOST diye bakar. Bunu idrak edebilenler hem bu hallerinden kurtularak insan olmayı başarır, hem de bir dost kazanmanın mutluluğuna erişirler. Ama yürekleri olmayanlar, mayaları bozuk olanlar, yobazlar, gerici ve tutucular insan olmanın erdemliliğinin dostça yaşamak olduğunu her zaman kavrayamazlar. Onlar varsıllığın gönül kazanmak değil dünya nimetlerinin bolluğu sanırlar. Bencildirler. Küçük çıkarları uğruna art niyetli, haksız ve kırıcı olurlar.
Köyünde bir koyun gütmeyenlerin
Bülbül sanıp kendini ötmeyenlerin
Ciğeri beş para etmeyenlerin
Arasına katılmışım ne fayda.
Bencil ve aciz oluşlarını başka kimliklerle gizlemek, maskelemekte beceri sahipleridirler. “Güneşi balçıkla sıvamak” mümkün sanır, buna heveslenirler de… Fırsatçı ve çıkarcılıklarının bir erdem olduğu yanılgısındadırlar. İnsanı insan yapan değerleri küçümserler. Toplumun yozlaşmış değerlerinin ardına sığınırlar. Toplumun ilerlemesinin, gelişmesinin karşısında dururlar. Aydınlanmış toplumun, foyalarını, çirkinliklerini ve karanlık maskelerini düşüreceğini iyi bilirler. “Beşer şaşar”. Topluma iyilikle güzellikle dost gözle bakanlar bu maskelenmiş yüzleri de kendi gibi sandıklarından bazen yanılırlar.
Berrak ışık lambasını islemez
Üç beş sinek bir toplumu pislemez
Aklı olan düz yollarda toslamaz
Rampalara atılmışım ne fayda.
Ama çıkarcı ve bencil oluşları, kazanma hırsları yüzünden başaramazlar bunu. Hep daha çoğu elde etmek, hep hak etmedikleri hedeflerin peşinde olmak onları maskelerini değiştirmeye zorlar. Bu değişiklik sırasında kendilerini ele verirler. Toplumu oluşturan değerler bunlara karşı koysa da hep gecikir. Bu toplum yüzkaralarının saltanatları da hep bu gecikme süresincedir. Toplumlarda hep iyiler ve kötüler vardır. Kötüler kötülüklerinin ortaya çıkmasını iyilerin değerleriyle maskelemek isterler. Ancak bunda başarılı olmanın tek yolu içtenlikli ve dürüst olmaktır. Kötülerin benliklerinde içtenlik ve dürüstlük geni olmadığından bunu uzun süre başaramazlar.
COŞARİ’yim dersi almışım gayrı
Her bir işin neticede var hayrı
Edep ayrı, fikir ayrı ruh ayrı
Üç kuruşa satılmışım ne fayda.
Sosyal sorumluluk sahibi toplum bireyleri gözleri önünde yaşanan bu iyi kötü savaşımında bir ders çıkarırlar. Aktöre ve etik değerlerin mutlaka kazanacağı dersidir bu. Erdemlilik, farklı değerlerin uyumlu birlikteliğini sağlamaktır. Bunu başaranlar insan olarak anılırlar. Geri kalanları nitelendirmeye bile aklım ermez. Hayvan saymak sanırım hayvanlara saygısızlık olacaktır.
İbrahim COŞAR’ın bu taşlama şiiri anlatmaya çalıştığım bu yanılgıyı bende duyurdu. Sevgili dostumu bu güzel insanı yanıltan her kim ise bilsin ki kaybeden kendisidir. Bilinmeli ki Coşari hep iyiliğin, dürüstlüğün gelişimin “muhatabı”, ötekiler ise çirkinliklerinin muhatabı olacaklardır.
Metin Yaltı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.