Aşk cennetin dilinden bize kalan yegane hatıradır. -- bulor
Tunçluer
Tunçluer
@tuncluer

BAKİR YAZI

1 Eylül 2010 Çarşamba
Yorum

BAKİR YAZI

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

896

Okunma

BAKİR YAZI

( bakirdir yazılarım…düzeltmeyiniz…kırmayınız birbirinizi...Saygılarımızla )



- Merhaba Peyami ,

- Merhaba Zinab Bey ,

- Yahu yine mi prosedür ,

- Yok efendim şahsınızda tenzih ederim , kendiliğinden bizimkisi , bir başka deyişle gayri ihtiyaride diyebilirsiniz ,

- Her neyse , kitap ne oldu kitap ,

- Çalışıyoruz efendim üzerinde ,

- Bitmedi gitti efendi , bu nasıl iştir ,

- Kolay değil Beyefendi , mesela isminizi bulabilmek dahi yarım saatimi aldı ,

- Anlamadım ne ismim ? ,

- Efendim siz anlarsınızda , biz anlatmakta güçlük çekebiliriz…isterseniz… ,

- Anladım , anladım hadi eyvallah , selametle , selametle .



…ne hoş adam şu Zinab Bey . Adam haklı canım . Bu kitap uzadı da uzadı .

Her neyse…işte geldim…yerimde boş . Simitçide biraz sonra gelir . Çaycıdan da şöyle demlisinden bir çay aldım mı…oh be . 16:45 vapuru kalkıncaya kadar birlikteyiz sandalye .

Efendim , bir insanın kendini beğenmesinden daha doğal ne olabilir . Bırakın sevsin .Çatlatacakmısınız insanı .

Yahu nasıl geçer yaşam . Düşün , sevmediği , hoşlanmadığı suratını her sabah lavaboda yıkayıp , bir de üstüne üstlük ömür boyu saçını , kaşını tarayacak . Allah aşkına eşyanın tabiatına aykırı .

Düşünün bir kere , annen tepende , elinde bir tabak kereviz yemeği , ye diye tutturuyor…olacak iş mi . 3 dakika tahammül edemiyorsun , ömür boyu tahammül edeceksin .Mümkün değil bu . İnsanları , “ aman efendim çok beğenmiş , az beğenmiş “ diyerek sınıflandırmayınız lütfen .

Bırakın beğensinler…sorun bu değil .

Sorun “ ölçü’de“ …Paylaşmak ta , paylaşmayı öğretebilmekte sorun .

Yoksa kalkıp kızın suratına….” Sen kendini beğenmişin birisin…hah ayşe senden daha güzel , hele hele Fatma “ diye , ifade edersek , nereye varır bu işin sonu .

Düşünebiliyormusunuz böyle bir toplumu . Ahlak ölçülüyor ve hatta kıyaslandırılarak , insanların birbirleri ile yaşamlarını bu şekilde sürdürebilecekleri düşünülüyor . .

Affedersiniz ama , varsayalım yeryüzünde böyle bir toplum var , bu toplumun adım başıda tımarhaneleri , bir sürü psikiyatr ve onları yetiştirecek üniversiteleri olması gerekir .

Ancak bir sorun var…bu psikolog ve psikiyatrları yetiştirecek hocaları kim yetiştirecek .

Emin olunuz , her insanın sevilebilecek bir noktası vardır . Geçmiş döneminde nice hatalar yapmış olabilir…toplum düşmanı olmasın yeter . Öyle olsa bile O’nu rehabilite edebilecek bir çok formüller gelişmiş , geliştirilmiştir . Yeter ki bizler O’nu geçmişi ile değil , aramıza alarak sevilebilecek noktalarını tesbit etmeye çalışalım . Demek bir sorun da bizlerde…kabullenmemiz de .

Ne çabuk unuttunuz veya unutmadınız da hatırlatalım .

2000 yılı . Bir gecede , 1 liralık borcunuzun binlere temerrüt edildiği dönemleri . Çoluk çocuk birbirinize girmiştiniz. Ne yapacağınızı şaşırmış ve hatta yüzbinlerceniz , belkide milyonlarca Aile çözüm bulmak adına “ anlaşmalı boşanmak “ noktalarına dahi gelmiştiniz . Eş , dost muhtemelen kapılarını yüzlerinize kapatmıştı . Ne yapsınlar onlarda çare arayışındaydılar belki de .

Çözümmüydü…hayır . Açılımmıydı daha büyük hayır . Ancak bir şeydi…bu günlerin ve hatta hemen gelecekte ki yılların kuvvetle muhtemel çaresizliklerinin habercisiydi o günler . Ders aldık mı…hayır .

Şimdi diyoruz ki…şerefsizliğin tarifi değildi bu insanlarınızın yaşadığı . Suçlayabilirmisiniz…suçlamamalısınız . Neden mi ?. Aynısının misli ile gelecekte sizlerinde başına gelmemesi için bir garantiniz mi var ?...hayır .

Alt tarafı 5 milyar dolarlık bir garip tahlilli operasyon ile koca ülke yerle bir olmuştu .

Bugünlerde 125 milyar dolarlık toplam bankalar mevduatınız gelecekte olacak ekonomik gelişmelere yetecek mi sanıyorsunuz ? hayır yetmez efendi . Nasıl bir gecede milyarlara varan borçlanmanız olduysa , yarınlarda şimdi ki mevduatınızın geri dönüşümlü 5 kuruş değeride olmayabilir…olasılıklar içerisinde yüzde bir ihtimallere kadar gelmiştir bu işaretlemelerimiz…keşke milyarda bir olan olasılıklara sahip olsa .

Boş konuşmalara , birbirlerinizi karalamalara , bireysel savaşmalara , kalp kırmalara , ayrılık gayrılıklara , bölünüp parçalanma hikayelerine , günü birlik yaşama heveslerine , lotolara , totolara her hafta milyarlarca para dökmeye devam ediniz . Her hafta kaynağı belli milyarderleri aranızdan “ kazan , kaybet ekonomik sürecinde “ “ kumar yönetimine “ uygun çıkartmaya devam ediniz .Daha dünlerde kuruşa ihtiyacı olan zihniyeti , bir anda milyarder yaparsanız ne yapabilir ki ? . Soruyorum ne yapabilir ?...hiç , şaşırır . Çünkü bakış açısı , gözün bakış açısından daha dar bir insan o . Merak etmeyiniz ,” her şey aslına rücu eder” sonunda .

Pekala çözüm ne…” üretmek “ . Dur Allah aşkına hemen celal’lenme . Dur bir dinle . Üretmek ama nasıl . Üreteceksin de ne olacak . Pazar nerde . Üretmişsin ne ifade eder . Hele hele üretenler ile aynı nitelikte üretmişsin ne ifade eder . Demek çare “ yenilikler üretmekten “ geçiyor . Pekala nasıl . Tübitak yok mu ? , Türk patent enstitüsü yok mu ? , Üniversitelerin ne güne duruyor ? , hocaların neredeler ? , harika çocukları bitti mi bu ülkenin zannediyorsunuz .

Bakarmısınız üç dönüm tarlasını satarak taşı toprağı altındır deyip şehirleşmek inadında ki insanların geldiği noktalara .

Bakarmısınız aile şirketleri zihniyeti ile şirketçiliği masa arkalarından yönetmeye kalkanların ülke ticaretini getirdikleri noktaya .

Her önüne gelenin şirketleşmeye kalktığı , gek gek geğirerek “şirketim var “ diyenlerin bankalar önündeki değersiz girdilerinin fuzuli çırpınışlarına…yazık değil mi ?

Öyle her önüne gelen şirketleşmeyecek efendi . Adama soracaklar…” kardeşim senin vasfın ne ? “ diyerek . Hani senin sermayen . Hani yedek akçen . Ne bilirsin diyerek sorgulanmalı .

Soruyorum…hani birinci dünya ülkeleri var ya . Sorsan bu ülkelerin bireyine bırak bakanının adını bilmeyi , başbakanını tanımaz. Adam tanısa tanısa “ Maliye müdürünü “ tanır…çünkü vergi verecek ya . Yahu , hani adam demişti ya “ benim yalnız ülkem “ diyerek…unutuldu . Asıl yalnızlığımıza sebebiyet veren , Onun bunun ülkesinden devşirme ettiğimiz kanunlarımızdır…Anayasamızdır . Öyle üç beş tane kanunu değiştirmekle , alel aceleye getirilmiş değişimlerle olacak şeymidir bu . Temelli bir çalışma yapmak gerekir . Yokmudur bizim “ doktriner üst düzey hocalarımız “ neredeler efendi . Neden bu şekilde anlatılmıyorda…adına referandum denilen ve hatta referanduma dahi küfür sayılabilecek nitelikteki bir sunumu insanlara empoze edilmeye kalkarak birde partizan noktalara çekiliyor bu garip halk…yazık değil mi . Neredeler bu Anayasaya yüzde 92 evet diyenler demezlermi adama .

Madem bu kadar tu kaka idide 30 sene beklendi . Yazık değil mi bu ülkenin , halkının 30 senesine sormazlar mı adama .

Evet desen ne , hayır desen ne fark edecek sanıyorsun…hiç efendi hiç . Bu ülke ve halkı “ deneme tahtasıdır “ diye yazılı bir kanun mu var da biz bilmiyoruz . Merak etmeyiniz “ seçim günüde “ gelir…devlet yönetimleri için 1 yılın ne önemi var . Elin oğlu yüz senelerin “ şehir planlamalarını “ yaparken , 1 yıl nedir ki koca Türkiye Cumhuriyeti için .

Pekala hadi seçimlere gittik , hani kadrolar…hangi kadrolara güvenipte bunca azapları yaşamış bu halk böyle bir seçim sistemi ile kadrolarını seçecek . Kendinizi kandırmayın . Dehayı ve Kadrolarını ortaya çıkarabilecek İnsan kaynaklarına sahip bu Ülke…hiç şüpheniz olmasın .



İşte Zinab Bey mesela . Adam 30 sene çalışmış . Her gün ama zarla , ama zorla geçirmiş bir idarenin içerisinde yıllarını emekli olmuş . Olmuşta ne olmuş . Almış bir ev oturuyor içerisinde zannedersiniz . 3 ay üst üste kalorifer parasını vermesinde gör . Zinab ne yapsın . Oğluna “ okuyacaksında ne olacak “ lafını birileri sokmuş kafasına . Oğlan akşama kadar loto , toto dolduruyor . Zinab desen çekiniyor oğlundan…genç efendi genç .Kalkar bir laf söyler kaldıramayız diyerek sineye çekiyor bilmem kaç yaşına gelmiş oğlunu . Pekala Zinab efendinin maaşı ne…sorma gitsin.

Şimdi sen kalk , Zinabı 1.dünya ülkelerinin emeklileri ile karşılaştırmaya…olur mu efendi . Adamlar takım halinde çalışmışlar…yok görmüşler , yokluk görmüşler…ders almışlar savaşlardan…Zinab oğlunun sandalyesini 18 yaşında yemek masasından kaldırabilmiş mi ? hayır . Diyebilmiş mi “ Oğlum bu hayat bundan sonra senin hayatın…hadi bakalım “ diyebilmiş mi…nerde ! . Olurmu , en kötüsünden anne birey konu komşuya ne der…diyerek yıllar böyle geçti . Ve , ve 486 milyar dolar borç…bir yere kaçamazsın efendi…şimdi borçları ödemek vakti…öde bakalım Zinab Bey…adam başı ailenin toplam kızın dahil 53.000.- lira borcunuz var…ya ödersin , ya torunların misli ile öder…mezarının başında küfrederek . Kim takar Zinab dışındakini . Kim tanır esamesi kalmamış müsebbiyet vericileri .Bakanları , Başbakanları , Cumhurbaşkanlarını .

“Efendim ben seçmedim “ diyerek kimse bir yere kaçamaz. Dünün yüzde doksan ikicileri aydan mı gelip evet demişlerdi . Çağırın kardeşim o zaman , gelsinler şimdide hayırlı olsun derler belki…ne değişecekse .



- Simit , simitçi

- Oğlum ver bakalım bir simit…ne kadar ?

- Seksen kuruş amca

- !...fe süpanallah ,

- Ne oldu amca…!

- Yok bir şey oğlum…kış geliyor diyorum…baksana boğazım ağrımaya başladı ,

- Yok amca , yok…fazla yutmaktandır , fazla yutmaktan ,

- Nerelisin oğlum sen ,

- Mardinliyim amca ,

- Te Mardinden buraya simit satmayamı geldin ?

- Başka bir iş varsa…her iş yaparım amca , diyorsun ya kış geldi diye , bizimde boğazlarımız ağrımasın…

- Ya öylemi…sende bulursan bana haber ver…bende yaparım ,

- Amca bir de çay söyliyeyim mi sana , hani demlisinden ,

- Yok oğlum ben en iyisi kalkayım .



Tunçluer


Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bakir yazı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bakir yazı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BAKİR YAZI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.