BAKİR YAZI
( bakirdir yazılarım…düzeltmeyiniz…kırmayınız birbirinizi...Saygılarımızla )
- Merhaba Peyami ,
- Merhaba Zinab Bey ,
- Yahu yine mi prosedür ,
- Yok efendim şahsınızda tenzih ederim , kendiliğinden bizimkisi , bir başka deyişle gayri ihtiyaride diyebilirsiniz ,
- Her neyse , kitap ne oldu kitap ,
- Çalışıyoruz efendim üzerinde ,
- Bitmedi gitti efendi , bu nasıl iştir ,
- Kolay değil Beyefendi , mesela isminizi bulabilmek dahi yarım saatimi aldı ,
- Anlamadım ne ismim ? ,
- Efendim siz anlarsınızda , biz anlatmakta güçlük çekebiliriz…isterseniz… ,
- Anladım , anladım hadi eyvallah , selametle , selametle .
…ne hoş adam şu Zinab Bey . Adam haklı canım . Bu kitap uzadı da uzadı .
Her neyse…işte geldim…yerimde boş . Simitçide biraz sonra gelir . Çaycıdan da şöyle demlisinden bir çay aldım mı…oh be . 16:45 vapuru kalkıncaya kadar birlikteyiz sandalye .
Efendim , bir insanın kendini beğenmesinden daha doğal ne olabilir . Bırakın sevsin .Çatlatacakmısınız insanı .
Yahu nasıl geçer yaşam . Düşün , sevmediği , hoşlanmadığı suratını her sabah lavaboda yıkayıp , bir de üstüne üstlük ömür boyu saçını , kaşını tarayacak . Allah aşkına eşyanın tabiatına aykırı .
Düşünün bir kere , annen tepende , elinde bir tabak kereviz yemeği , ye diye tutturuyor…olacak iş mi . 3 dakika tahammül edemiyorsun , ömür boyu tahammül edeceksin .Mümkün değil bu . İnsanları , “ aman efendim çok beğenmiş , az beğenmiş “ diyerek sınıflandırmayınız lütfen .
Bırakın beğensinler…sorun bu değil .
Sorun “ ölçü’de“ …Paylaşmak ta , paylaşmayı öğretebilmekte sorun .
Yoksa kalkıp kızın suratına….” Sen kendini beğenmişin birisin…hah ayşe senden daha güzel , hele hele Fatma “ diye , ifade edersek , nereye varır bu işin sonu .
Düşünebiliyormusunuz böyle bir toplumu . Ahlak ölçülüyor ve hatta kıyaslandırılarak , insanların birbirleri ile yaşamlarını bu şekilde sürdürebilecekleri düşünülüyor . .
Affedersiniz ama , varsayalım yeryüzünde böyle bir toplum var , bu toplumun adım başıda tımarhaneleri , bir sürü psikiyatr ve onları yetiştirecek üniversiteleri olması gerekir .
Ancak bir sorun var…bu psikolog ve psikiyatrları yetiştirecek hocaları kim yetiştirecek .
Emin olunuz , her insanın sevilebilecek bir noktası vardır . Geçmiş döneminde nice hatalar yapmış olabilir…toplum düşmanı olmasın yeter . Öyle olsa bile O’nu rehabilite edebilecek bir çok formüller gelişmiş , geliştirilmiştir . Yeter ki bizler O’nu geçmişi ile değil , aramıza alarak sevilebilecek noktalarını tesbit etmeye çalışalım . Demek bir sorun da bizlerde…kabullenmemiz de .
Ne çabuk unuttunuz veya unutmadınız da hatırlatalım .
2000 yılı . Bir gecede , 1 liralık borcunuzun binlere temerrüt edildiği dönemleri . Çoluk çocuk birbirinize girmiştiniz. Ne yapacağınızı şaşırmış ve hatta yüzbinlerceniz , belkide milyonlarca Aile çözüm bulmak adına “ anlaşmalı boşanmak “ noktalarına dahi gelmiştiniz . Eş , dost muhtemelen kapılarını yüzlerinize kapatmıştı . Ne yapsınlar onlarda çare arayışındaydılar belki de .
Çözümmüydü…hayır . Açılımmıydı daha büyük hayır . Ancak bir şeydi…bu günlerin ve hatta hemen gelecekte ki yılların kuvvetle muhtemel çaresizliklerinin habercisiydi o günler . Ders aldık mı…hayır .
Şimdi diyoruz ki…şerefsizliğin tarifi değildi bu insanlarınızın yaşadığı . Suçlayabilirmisiniz…suçlamamalısınız . Neden mi ?. Aynısının misli ile gelecekte sizlerinde başına gelmemesi için bir garantiniz mi var ?...hayır .
Alt tarafı 5 milyar dolarlık bir garip tahlilli operasyon ile koca ülke yerle bir olmuştu .
Bugünlerde 125 milyar dolarlık toplam bankalar mevduatınız gelecekte olacak ekonomik gelişmelere yetecek mi sanıyorsunuz ? hayır yetmez efendi . Nasıl bir gecede milyarlara varan borçlanmanız olduysa , yarınlarda şimdi ki mevduatınızın geri dönüşümlü 5 kuruş değeride olmayabilir…olasılıklar içerisinde yüzde bir ihtimallere kadar gelmiştir bu işaretlemelerimiz…keşke milyarda bir olan olasılıklara sahip olsa .
Boş konuşmalara , birbirlerinizi karalamalara , bireysel savaşmalara , kalp kırmalara , ayrılık gayrılıklara , bölünüp parçalanma hikayelerine , günü birlik yaşama heveslerine , lotolara , totolara her hafta milyarlarca para dökmeye devam ediniz . Her hafta kaynağı belli milyarderleri aranızdan “ kazan , kaybet ekonomik sürecinde “ “ kumar yönetimine “ uygun çıkartmaya devam ediniz .Daha dünlerde kuruşa ihtiyacı olan zihniyeti , bir anda milyarder yaparsanız ne yapabilir ki ? . Soruyorum ne yapabilir ?...hiç , şaşırır . Çünkü bakış açısı , gözün bakış açısından daha dar bir insan o . Merak etmeyiniz ,” her şey aslına rücu eder” sonunda .
Pekala çözüm ne…” üretmek “ . Dur Allah aşkına hemen celal’lenme . Dur bir dinle . Üretmek ama nasıl . Üreteceksin de ne olacak . Pazar nerde . Üretmişsin ne ifade eder . Hele hele üretenler ile aynı nitelikte üretmişsin ne ifade eder . Demek çare “ yenilikler üretmekten “ geçiyor . Pekala nasıl . Tübitak yok mu ? , Türk patent enstitüsü yok mu ? , Üniversitelerin ne güne duruyor ? , hocaların neredeler ? , harika çocukları bitti mi bu ülkenin zannediyorsunuz .
Bakarmısınız üç dönüm tarlasını satarak taşı toprağı altındır deyip şehirleşmek inadında ki insanların geldiği noktalara .
Bakarmısınız aile şirketleri zihniyeti ile şirketçiliği masa arkalarından yönetmeye kalkanların ülke ticaretini getirdikleri noktaya .
Her önüne gelenin şirketleşmeye kalktığı , gek gek geğirerek “şirketim var “ diyenlerin bankalar önündeki değersiz girdilerinin fuzuli çırpınışlarına…yazık değil mi ?
Öyle her önüne gelen şirketleşmeyecek efendi . Adama soracaklar…” kardeşim senin vasfın ne ? “ diyerek . Hani senin sermayen . Hani yedek akçen . Ne bilirsin diyerek sorgulanmalı .
Soruyorum…hani birinci dünya ülkeleri var ya . Sorsan bu ülkelerin bireyine bırak bakanının adını bilmeyi , başbakanını tanımaz. Adam tanısa tanısa “ Maliye müdürünü “ tanır…çünkü vergi verecek ya . Yahu , hani adam demişti ya “ benim yalnız ülkem “ diyerek…unutuldu . Asıl yalnızlığımıza sebebiyet veren , Onun bunun ülkesinden devşirme ettiğimiz kanunlarımızdır…Anayasamızdır . Öyle üç beş tane kanunu değiştirmekle , alel aceleye getirilmiş değişimlerle olacak şeymidir bu . Temelli bir çalışma yapmak gerekir . Yokmudur bizim “ doktriner üst düzey hocalarımız “ neredeler efendi . Neden bu şekilde anlatılmıyorda…adına referandum denilen ve hatta referanduma dahi küfür sayılabilecek nitelikteki bir sunumu insanlara empoze edilmeye kalkarak birde partizan noktalara çekiliyor bu garip halk…yazık değil mi . Neredeler bu Anayasaya yüzde 92 evet diyenler demezlermi adama .
Madem bu kadar tu kaka idide 30 sene beklendi . Yazık değil mi bu ülkenin , halkının 30 senesine sormazlar mı adama .
Evet desen ne , hayır desen ne fark edecek sanıyorsun…hiç efendi hiç . Bu ülke ve halkı “ deneme tahtasıdır “ diye yazılı bir kanun mu var da biz bilmiyoruz . Merak etmeyiniz “ seçim günüde “ gelir…devlet yönetimleri için 1 yılın ne önemi var . Elin oğlu yüz senelerin “ şehir planlamalarını “ yaparken , 1 yıl nedir ki koca Türkiye Cumhuriyeti için .
Pekala hadi seçimlere gittik , hani kadrolar…hangi kadrolara güvenipte bunca azapları yaşamış bu halk böyle bir seçim sistemi ile kadrolarını seçecek . Kendinizi kandırmayın . Dehayı ve Kadrolarını ortaya çıkarabilecek İnsan kaynaklarına sahip bu Ülke…hiç şüpheniz olmasın .
İşte Zinab Bey mesela . Adam 30 sene çalışmış . Her gün ama zarla , ama zorla geçirmiş bir idarenin içerisinde yıllarını emekli olmuş . Olmuşta ne olmuş . Almış bir ev oturuyor içerisinde zannedersiniz . 3 ay üst üste kalorifer parasını vermesinde gör . Zinab ne yapsın . Oğluna “ okuyacaksında ne olacak “ lafını birileri sokmuş kafasına . Oğlan akşama kadar loto , toto dolduruyor . Zinab desen çekiniyor oğlundan…genç efendi genç .Kalkar bir laf söyler kaldıramayız diyerek sineye çekiyor bilmem kaç yaşına gelmiş oğlunu . Pekala Zinab efendinin maaşı ne…sorma gitsin.
Şimdi sen kalk , Zinabı 1.dünya ülkelerinin emeklileri ile karşılaştırmaya…olur mu efendi . Adamlar takım halinde çalışmışlar…yok görmüşler , yokluk görmüşler…ders almışlar savaşlardan…Zinab oğlunun sandalyesini 18 yaşında yemek masasından kaldırabilmiş mi ? hayır . Diyebilmiş mi “ Oğlum bu hayat bundan sonra senin hayatın…hadi bakalım “ diyebilmiş mi…nerde ! . Olurmu , en kötüsünden anne birey konu komşuya ne der…diyerek yıllar böyle geçti . Ve , ve 486 milyar dolar borç…bir yere kaçamazsın efendi…şimdi borçları ödemek vakti…öde bakalım Zinab Bey…adam başı ailenin toplam kızın dahil 53.000.- lira borcunuz var…ya ödersin , ya torunların misli ile öder…mezarının başında küfrederek . Kim takar Zinab dışındakini . Kim tanır esamesi kalmamış müsebbiyet vericileri .Bakanları , Başbakanları , Cumhurbaşkanlarını .
“Efendim ben seçmedim “ diyerek kimse bir yere kaçamaz. Dünün yüzde doksan ikicileri aydan mı gelip evet demişlerdi . Çağırın kardeşim o zaman , gelsinler şimdide hayırlı olsun derler belki…ne değişecekse .
- Simit , simitçi
- Oğlum ver bakalım bir simit…ne kadar ?
- Seksen kuruş amca
- !...fe süpanallah ,
- Ne oldu amca…!
- Yok bir şey oğlum…kış geliyor diyorum…baksana boğazım ağrımaya başladı ,
- Yok amca , yok…fazla yutmaktandır , fazla yutmaktan ,
- Nerelisin oğlum sen ,
- Mardinliyim amca ,
- Te Mardinden buraya simit satmayamı geldin ?
- Başka bir iş varsa…her iş yaparım amca , diyorsun ya kış geldi diye , bizimde boğazlarımız ağrımasın…
- Ya öylemi…sende bulursan bana haber ver…bende yaparım ,
- Amca bir de çay söyliyeyim mi sana , hani demlisinden ,
- Yok oğlum ben en iyisi kalkayım .
Tunçluer
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.