- 997 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
KİRAZ AĞACI
O, bizim Hatice Teyzemizdi. Onu kızdırmak, kızdırınca da, onun konuşmasını dinlemek hepimize çok büyük zevk verirdi. Tam bir Anadolu kadınıydı. Çok becerikliydi üstelik. Köyde, sözü dinlenen, saygı duyulan bir insandı. Şalvarını geçirdiğinde üzerine, onu tutabilene aşk olsun. Hiç yorulmazdı. Sabahın ilk ışıklarıyla ayağa fırlar, ahırdaki hayvanlarının bakımını yapar, onların sütünü sağar ve sağdığı sütü, özel olarak hazırladığı bölüme götürürdü. Onlardan, yoğurt, mevsimine göre peynir yapar ve pazarda satardı.
Hayvanları, sığırtmaçın önüne kattığı gibi tarlaya gitmek için hazırlanmaya başlardı. O, çocuk aklımla, onun yorulmayışına şaşar kalırdım. Eli çok açıktı. Fakat, kiraz ağacına geldiği zaman, farklı bir insan olurdu. Hele, bir de biz ağacın tepesindeysek,
“ Oh çocuğum, hora geçürün. Gelüsem, o bacaklarınızı gırıverürüm. Ne yapıyan gızım , ne işün va, o ağacın tepesünde. Kaç kere dedüm ben size. Çıkmayun oraya deye. “
Onu, kızdırmak için ağacın tepesinde, ona hareketler yapar ve daha da sinirlendirirdik. Sonra da, kahkahalar ile gülerek kaçardık ondan. Kızmasına sebeo olan olayı, yıllar sonra öğrenmiştim.
Yaşım biraz daha büyüdüğünde, köyümüzün bitiminde bulunan, mezarlıkta görürdüm. Küçükken dikkat etmediğim bu durum, daha çok dikkatimi çekmeye başlamıştı. Mezarlığa girer, mezarlardan birinin başına çömelirdi. Saatlerce de oradan çıkmazdı. Mezarlıktan çok korktuğum için de, orada kimin yattığını merak etmeme rağmen öğrenememiştim. Bu merak, dayanılmaz bir hale gelmeye başlamıştı. En sonunda, anneme sormaya karar vermiştim.
“ Anne! Hatice Teyze, mezarlığa gidiyor. Orada, bir mezarın başında, saatlerce oturuyor. Kimin mezarına gidiyor. Biliyor musun ? “
Bu sorum üzerine, annem bana baktı bir süre. Yüzündeki ifade değişti. Gözleri ağlamaklı bir hal aldı. Sanki o anda, bazı şeyler gözünün önünden geçiyor gibiydi.
“ Onun bir oğlu vardı kızım. Çok hareketli bir çocuktu. Durduğu yerde durmazdı. Ne yaptıysa, yaramazlığının önüne geçemiyordu. Her annenin sevdiği gibi o da çocuğunun üzerine titrerdi. Bir gün, komşunun erik ağacına çıkmış rahmetli Süleyman. Daha eriklerin, yeni yetişmeye başladığı dönemlerdi. Ayağı kaymış ve yukarıdan aşağıya çakılmış. Şehre hastaneye götürdüler. Sonra da, hastaneden ölüsü geldi. Hatice ablanın, çığlıkları hala kulaklarımdadır. Aradan yıllar geçti. Sizden, kirazı kıskandığı için mi bağırıyor sanıyorsun ?
O, hiçbir şeyi kıskanmaz. Neyi varsa, yedirmeyi içirmeyi sever aslında. Onun korkusu, aynı şeyin, sizin başınıza da gelmesinden korktuğundan. O acı günden sonra epey bir kendine gelemedi. Yemedi, içmedi, gülmedi. Yıllar sonra da, Allah ona bir çocuk daha verdi. Fakat, o Süleyman’ ın ölümünden kendini sorumlu tuttu. İşte kızım ! Gerçeği öğrendin. “
Annemin anlattıkları, beni çok etkilemişti. O günden sonra, bir daha hiçbir ağaca tırmanmadım. Korktuğumdan çıkmamıştım aslında. Onun acılarının, aynısını annemin ve babamın çekmesini istemiyordum.
O günden sonra bir daha hiç kızdırmadım Hatice Teyzeyi. Onu, daha farklı sevmeye başlamıştım çünkü...
YORUMLAR
Eli avucu çok açıktı aslında. Fakat, kiraz ağacına geldiği zaman, farklı bir insan oluverirdi nedense. Hele de, bir de bizi ağacın tepesinde görmesin.
Eli açık bir kadındı aslında. Ama kiraz ağacı söz konusu olduğunda farklı bir insan oluverirdi nedense. Hele de biz ağacın tepesinde isek...
Etkileyici bir hikayeyi ölümsüz kılacak şey dil'in kullanımıdır. Deyimler doğru kullanılmalı, cümleler doğru kurulmalı, imlaya dikkat edilmeli ki verilen eserin altına bırakılan imza'yı temsil edebilsin.
TekinSağ. tarafından 9/1/2010 4:15:03 AM zamanında düzenlenmiştir.