- 605 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
...
...
�Dengelerin gücü adına!�
Pardon o öyle değildi. �Gölgelerin gücü adına!� olacaktı doğrusu. Oğlumun yaldızlı plastikten He-man kılıcını başının üzerine kaldırarak nara attığı günlerden kalma sözler.
Güç her zaman �denge� de. Her ne kadar dünyanın dengesi bizzat yaşayarak şahit olduğumuz zaman diliminde iyice bozulduysa da bir gerçek de şu ki bazen dengelerin yeniden kurulması için karmaşa da gerekiyor.
Hayatın üzerimize üzerimize geldiğini hissettiğimiz zamanlar vardır. Kümelenmiştir her yanda sorumluluklarımız, ötelediklerimiz, öncelediklerimiz. Döne döne gelir ve döne döne gider bizden sayılı günlerimiz. Geride yapacak bir sürü iş kalır. Bitmeyen işler, yaşanamayan idealler, hayaller.
Rengarenk bir kelebeğe bakarak onun gibi çiçekten çiçeğe umarsız uçabilmeyi , güneşin altında sere serpe mırıltılar içerisinde uyuyan kedimizin ruhunu giyinebilmeyi, kafesindeki salıncağında kafasını kanatlarının arasına gömerek huzurlu huzurlu uyuyan mavi muhabbet kuşumuzun yerinde olabilmeyi nasıl da isteriz insan sorumluluklarımız omuzlarımızı çökerttikçe.
Bütün toyluklarımızdan kurtulduğumuz yaşlarda, zaman da gittikçe daralırken hayalini kurduğumuz hayat tarzını yaşayamadan gitme düşüncesi zihnimizi sıklıkla meşgul etmeye başlar. Belki de en çok bu dönemde bize lazım olan şeydir elimizdekiler ile elde edemediğimiz şeyler arasında bir denge kurmayı başarabilmek. Daha doğrusu hayallerimizle gerçeklerimizi dengeleyebilmek.
Ömür tahteravallisinin bir ucu geçmişe bir ucu geleceğe uzanıyor. Ne geçmişte ne gelecekte kurulabiliyor kuramadığımız dengeler. Her nefes aldığımız gündür bize hayati dengelerimizi yeniden kurabilme şansı veren. O gün de bugündür.
�Hayat geriye bakılarak anlaşılır, ileriye bakılarak yaşanırmış.�
Bizi biz yapan hatalarımızla, günahlarımızla, sevaplarımızla yüzleşerek ve muhakkak önceliklerimizin altını kalın bir çizgi ile yeniden çizerek yola devam etmeliyiz. Yolculuk daha devam ederken,duracak zaman da değildir artık.
Gecenin gündüzü dengelediği gibi hayatımızı da dengelemez mi ölüm?