- 1475 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gölgeden Akan Işık (Düşüngülü Eleştiri)
GÖLGEDEN AKAN IŞIK
Zaten ‘Trabzon’ adı her zaman
aykırılıkların kenti olarak yerleşmişti
belleğine. Geçen yılları anımsadı.
‘Bolşevikler, ittihatçılar, mandacılar…’
diye mırıldandı. İbrahim Dizman
“Roman Dalı Başarı Ödülü” sahibi ‘Gölgeden Akan Işık’ın yazarı İbrahim Dizman, Trabzonlu Kuvayi Milliyeci Cemal’in imparatorluktan cumhuriyete geçiş yıllarında başından geçenler ve devinimlerini dile getirmiş.
Müdafai Hukuk Cemiyeti kendisine borç para vermeyen Osmanlı Bankası’ndan zorla borç para alma kararı alır. Bu işi yapma görevini de Cemal’e verir. Cemal arkadaşı Halil’le birlikte Osmanlı Bankası’nı soyar.
Cemal, Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası Trabzon milletvekili olarak meclise girer, tarım komisyonunda da görev alır. İstiklal Savaşı gazisi Cemal’in tekrar seçilip seçilememe kaygıları ve devinimleri anlatılıyor.
O dönemin siyasi polemikleri ve çatışmaları daha belirgin kutupluluk yaratılarak ilgi çekici hâle getirilebilirdi. Saklanmak ister gibi bir izlenim verilmiş. Öyküler zaman ve mekâna yayılarak sürekli bir devinim yaratıldığı söylenebilir. Sıkça geriye dönüş tekniğinden yararlanılmış. Romanın sağlam, gerçekçi bir kurgusu var. Romana nesnellik sağlamak ve canlılık kazandırmak için yapılan diyaloglar yüzde yirmi üçte kalmış, düşük bir oran. Sayfada ortalama 3.2 paragraf yapılmış.
Dizman, ‘Kültür Bakanlığı Yayınları’ arasından çıkardığı romanında sanatsal, temiz bir dil yakalamış. Yenilikçi, çağdaş bir dil. Düzyazıyı kuyumcu titizliğiyle şiir gibi nakışlarken, sözcüklere mecaz anlamlar katıp imge iklimi yaratmış.
Yaşadığı toprakların nabzını iyi tutan Dizman’ın karakter betimlemeleri zayıf kaldığı için romanla anılacak güçlü kahramanlar yarattığı söylenemez.
‘Gölgeden Akan Irmak’ı edebiyat katına yükseltmeye çalışan Dizman, sözcüklerin mutlu olduğu güzel, parıltılı cümleler kurmuş. ‘Her şeyin evveli laftır; fikirdir.’ (s.277) ‘Kadehlerde bir ışık demeti gibi yanan altın renkli sıvı, şimdi damarlarındaki coşkuyu ateşleyecek, geceye neşe katacaktı.’ (s.179) ‘Bu damardan ışıklı bir gelecek mutlu bir Türkiye düşü akıyordu’ (s.285) Bir yazarın yazmak zorunda olduğu hoş olmayan sözler: ‘halk denilen o biçimsiz gölgeler savaşı kazandı’ (s.129) ‘Burada, geleceği parlak bir subay, bir yüksek memur bulmak varken, taşranın iri gözlü, ter kokulu, esmer oğlanlarına mı kaldık?’ (s.253) Yazarın az olarak kullandığı, yaşandığı dönemi yansıtan sözcüklere bir göz atalım. ‘Kadınların saylav intihabı konusunda rivayetler dolaşıyor’ (s.220) ‘cebren el konulması’ (s.8) ‘vazifeden tard olurum’ (s.12) Parantez içinde Arapça sözcükler açıklanmalıydı, okuru tökezletiyor. Yazarın çok az kullandığı yabancı sözcükler: ‘Vali’nin sarhoşluk belirtilerini orkestra durmadan çaldığı vals ve tango parçalarıyla gizledi.’ (s.201) ‘Jop marka jileti kağıdından’ (s.259) Sayfada ortalama 9.2 kez yabancı sözcük kullanmış.
Göz izleği çok iyi olan İbrahim Dizman, kendi görüşü gibi yapacağı epik anlatım yerine betimlemelerle kurguya hayat vermiş. Olayların akışına göre betimlemeleri bezemiş, öyküye güzel bir iklim yaratmış. ‘Altın sarısı tütünün nazlı dumanını bir kez daha çekti içine. Duman, aynı nazlılıkla çıktı dudaklarının arasından.’ (s.140) ‘Cemal, bir neşe halesi gibi içeriye giren karısına baktı. Melekper, topuzunu çözüp saçlarını omuzlarından aşağı bırakmıştı; saçları pırıltılı bir su birikintisi gibi dökülüyordu omuzlarının üzerine.’ (s.146) ‘Tepenin üzerine oturmuş bir tutam bulut rüzgara direniyor, efil efil ufalanıyor, ama dağılmıyordu. Yeşile kesmiş tepe, neredeyse bulutu da gökyüzünü de yeşile boyayacakmış gibi arsız, uzanıyordu göğe doğru.’ (s.47) Sayfada ortalama 5.6 satır betimleme yapmış.
Anadolu gerçeğini öne çıkarmaya çalışan Dizman, yazınsal dili yakalamak için işlevsel ayrıntılara da yer veriyor. ‘Badem bıyıklarının kırlaştığı gerçeği yıldırım hızıyla geçti belleğinden.’ (s.177) ‘Yüzünü yüzüne yaklaştırdı. Şimdi kesik kesik soluk alıp verişini duyuyordu, genç kızın.’ (s.199)
Dilsiz bir kayayı bile dillendirebilen İbrahim Dizman, yönelttiği sorularla romana felsefik içerik katmış. “Kimse kafasını kaldırıp bakmıyordu. ‘Niçin böyle?’ diye geçirdi içinden. ‘Niçin hala alışamadılar? Bunlar nasıl Cumhuriyet çocuğu? Bunlar nasıl inkılapçı gençlik olacak?’ ” (s.110) Yazar, okurunu aktif halde tutmak için sayfada ortalama 1.9 kez soru yöneltmiş.
‘Gölgeden Akan Işık’da melodram öğesini kullanmayan Dizman, yazınsal dile derinlik katan imgeyi sayfada ortalama bir kez kullanmış. ‘Yağmurun, güneşin, rüzgarın salıncağında büyüyen fındık, güldürmüyordu insanı.’ (s.137) ‘puslu bir Türkiye haritası…’ (s.50) ‘Pembe zakkumlara vuran Karadeniz yağmuru gibi, incecik bir ses.’ (s.89)
Dili yabancı sözcüklerden arındırmaya çalışan yazar, modern romanın olmazsa olmazlarından olacak olan denemeyi yazdığı söylenemez.
Serçe yüreğinde okuruna imge gönderebilen İbrahim Dizman, çağrışımı yüksek olan deyimleri sevmiyor. ‘Fincancı katırlarını ürkütürüz.’ (s.78) ‘bu ülke kefeni yırttı.’ (s.98) ‘Baltayı taşa vurduğunu anlamıştı’ (s.137) Sayfada ortalama 0.6 kez deyim kullanmış.
Roman sanatının yeniliğe açık olduğunu bilen İbrahim Dizman, kitabında sözvarlığı atasözünü hiç kullanmamış. Tabi, öykünün yaşandığı dönemde atasözleri daha çok kullanılıyordu.
İşlek bir dili olan Dizman, anlatıma şahitlik de yapan benzetmeleri sayfada ortalama 0.3 kez yapmış. Oldukça düşük bir oran. ‘kırbaç gibi şaklayan şimşek’ (s.1) ‘Söyleyeceklerinin burada bulunanları bir kılıçla böler gibi ikiye ayıracağının farkındaydı.’ (s.4) Zamana uygun benzetmeler yaptığı gibi eğretilemeye de sıkça yer vermiş. ‘Gazi anladı mı acaba?’ (s.130) ‘Gazi’nin armağanı olduğunu biliyordu.’ (s.230)
Edebiyatçı kimliğiyle sosyal bir bilim adamı gibi halkın yaşamını dillendirirken, sözcüklerin iki gözünü boyayarak mecaz anlam vermiş. ‘Sokak lambaları evlerin damlarında gölgeler dokuyor.’ (s.170) ‘bedenini gizleyemeyen kırmızı tuvaleti, ışıklar altında yanıyordu.’ (s.150) Sayfada ortalama 0.9 kez mecaz yapılmış, oldukça yüksek bir oran.
Kahramanın özel gerçeklerini dile getiren içmonologlara yazar, sayfada ortalama 0.7 kez yer vermiş!.. Yüksek bir oran. “ ‘İkisine de yazık oldu.’ diye mırıldanarak iç geçirdi.” (s.52) “ ‘Alıştım mı bu kente?’ diye sordu kendi kendine.” (s.100)
Okura estetik tatlar sunan ikilemeler, sayfada ortalama 0.7 kez kullanılmış. ‘Ufukta bir bulut lime lime dağılıyor’ (s.100) ‘gazetelerdeki kargacık burgacık harflerle’ (s.48) Yazarın pekiştirmeleri pek sevmediğine şahit oluyoruz.
İbrahim Dizman, terimleri sayfada ortalama dört kez kullanmış. ‘Münevver ül Efkar Kütüphanesi’ (s.112) ‘İlbayımızdan Günlü Karyesine Mektup isteriz.’ (s.164)
Mizahı pek sevmeyen Dizman, romanın esrümanı olan marş (4kez), şarkı (2kez),
türkü (2dize), şiir (10dize), nutuk ve söz alıntı yapmış. Böylece çok katmanlılık verdiği romanına zenginlik katmış.
Duygu yüklemesini pek sevmeyen İbrahim Dizman, öykünün içinde süs gibi duran montaj sanatından da faydalanmış. “Mustafa Kemal sınıfa bakıp gülümsüyordu bir çerçevenin içinden. ‘Onları seviniz.’ demişti. ‘Onlar, şehitlerimizin, gazilerimizin cumhuriyete emanetleridir. Cumhuriyet gençliğinin fikren inkişafını onlar temsil edecek atide.’ ” (s.110) Yazar, romanında iki kez montajlama yapmış.
İbrahim Dizman, modern roman araçlarını kullanmaya çalışmış. Sofrasına oturttuğu, estetik zevk peşinde koşan okuruna edebiyat doyumu veriyor. ‘Gölgeden Akan Işık’ı daha geniş katmanlara yayarak geniş açılımlı klasik bir roman yapabilirdi. Okunmayı hak eden edebi bir eser. * Bir Müslüman’ın, kentin geçmişi, daha sonra onun kraldan çok kralcı olmasını gerektirir mi?.. Bu nedenle öne çıkanlar bir kez olsun aynalarına bakmalı..! * * * Gölgeden Akan Işık / İbrahim Dizman / Kültür Bakanlığı Yayınları / 294 s. * * * Bir edebiyat öğretmeni yeni sözcüklere neden ‘uydurukça’ der?.. Yazın kılavuzunda ortak paydalarda birleşip bağlayıcı yasalar çıkarılamaz mı?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.