BİZ CANLILAR
Doğada bize sunulan her şey ilk verildiğinde temizdir. Biz canlılar sadece kirletiriz.
Temizleme işini tekrar havaya, güneşe, yağmura, toprağa bırakırız. Bu arada elimizden geldiği kadar da dünyanın ne kadar kötü ve pis bir yer olduğunu haykırırız, kirleten olduğumuzu bile, bile, olmadığımızı bildirmek için.
Her durumda (eğer bir engel yoksa) anlamayan değil, anlatan hatalıdır. Çünkü ya anlatanda ne anlattığını bilmiyor, ya da kendide anlattığına inanmıyordur.
Ne kadar çok kelime kullanarak konuşursak o kadar çok anlatamaz ve anlaşılamaz oluruz.
Her şey dışardan göründüğü gibi olsaydı, bütün insanlar eşit olurdu.
Şöyle bir bakıp geçtiklerimizde kim bilir ne cevherler gizlidir.
Uzun, uzun yaşanan bıkkınlıklar, kısa ve öz yaşanan özlemler, hep akılda kalır, unutulmaz. Özlemle anılan güzeldir, özlemek güzeldir.
Evliler sonuçta evine gider, evsizler misafirdir.
İnsan kendini bir şekilde bilir, bilinmeyen karşımızdakinin niyetidir.
İnsanlar ruhlarını, ruhları insanları terk etmeden önce terk ederler, bu yüzden ruhsuz bir dolu insan vardır.
İnsanlar kat, kat giyiniktir, kabuklar kalktıkça ya güzel, ya da kötü kokarlar, her ikisinin sebebi köktedir.
Ne kadar çekiştirsek de, kısa boy, kısa saç, kısa etek, (kısa olan ne varsa) uzamaz.
Duygularını en çok dışa vuran göz rengi gri’dir,
Kızdığında buz gibi,
Mutluluğunda gökyüzü,
Coşkunluğunda deniz olur,
Karanlıkta yeşile dönüşür.
Her şeyin gizemi tek bir bakışta değimli?
Ah keşke elimde sihirli bir değneğim olsaydı şimdi…
NAZ