Aşktan Aşka Düşen Senperver
hayrettin taylan
Acılarımle büyüyen nehirlerin eşsiz akışında göz yaşlarım toplar eşsizlğini. İstediğim seni, istemediğim beni sürüklüyor aşk ve kader. Ben bilinmeyen bir vazgeçilmezliğin hayat memesinde huzur sütü emen kalbi doğuştan yaralı bir bebeğim. Sense aşkımın doktoru .İsteme benden yar tabib ,bu uslanmaz tutkunun isimsiz ilacanı .
-Onca can güzelin içinden ,içim sana akıyor, dışım sana eriyor. Her acıda sen, adının olduğu her cümle, her film, her dem bende hüznün göz yaşlarını çoşturmasıdır. Söyle, suçum ne ? Seni çok sevmek mi?
İçimin hoşluğunda yuvarlanan taş bağırlarda bağrın taş mı kesildi ? Kesif bir acının can havlinde turnalar gibi kaçma türkülerimden. Gülmek ile gülüşmek arasında öncelerin uyanıp geliyor bana. Mistik bir özleyiş lavı akıyor heyacanlarımda. İçimde henüz açıklanmamış, henüz kullanılmamış,henüz seni de beni de götürecek çoşmamış yanardağın yanan kısmında ben varım. Dağında sen. Yanardağ olacağımız günlerin ekmeği bitiyor. Aşk fırınında sıcak bir pide kuyruğunda kulaksız seni dinliyorum. Senin son ağıdının ağır sesinde kendimce eriyorum. İftar topu içimde patlarken, sesine hasret türküler besteledim gecelerine.
Gönlümü tarumar eden tarifsizliğinin ten sularındayım. Bir güzel gördüm cennetini sundu.Hüsnü cemalinde kavuşma fotoğrafını görünce sensiz, cehennemsiz yaşamayı kabul ettim.
- Şekilleniyor aşk , Kur’an ’da onca aşk kısası geçiyor ;ama aşk sözce olarak geçmiyor mistik can çiçeğim. Canımda tane tane açıldığından beri düşündüm .
-
Hubb"(sevme) kelimesi Kur’an’da dokuz yerde geçmektedir. Aşkın karşılığı hubb... Ey Hubnaz...
"şu benim divane gönlüm
yine hubdan huba düştü
mah cemalin şulesine
çalkalanıp göle düştü"
Seni ektiğim kadın tarlamda her gün hislerin hasatları artıyor. Aşkta aşka düştüğüm senli aşk tohumlarında hikmetler büyüyor. Denklem neden değişti ? Suçlu kim ? İnsan neden suç işler.
Suç, niyeti ve sonuçları açısından düşünce tarihi boyunca yüceltilen insan olma durumuna ihanet olmakla algınsa da suçun düzeyselliği, alt yapısını düşünmek gerek ? Bilinç ile duyunç arasında bir bağ vardır.
İnsan duyunç yetisine doğal olarak iyedir.
Ama yetilerimizin yetim kaldığı anorel durumlarda doğrular bazen karanlıkta kalır.
- Duyunç yetisi , bizi kendi ekseninde döndürür. Doğrular, yanlışlar kutbu oluşur. Her insan buzul durumları vardır. Günah işlemeye meyilli bir nefis üzre yaratılmışız. Dersimiz kulluk olduğu için .Ahlaksal eğitim yoluyla bu doğruların süzgecinde geçeriz. İnanç , sosyal denklemler biraz dengeler bizi.Özselliğimizi bulur kendimizi denetleriz.Özümseriz...
- Hiçbiri yaptığı suçla gurur duymaz. Dünyada gurur duyulmayan tek şey suçtur. .
Özelliğimizin eğitimde büyük rol oynayan, din, sosyal enzimler eyleminin moral kötülüğünü ayrımsaması olanaksız olurdu. Din ,zaten duyuncun aynasıdır.
- Ruhumu sarsan bunca bilincin haritasında neden seni üzdüm can kırığım ? Sen hiç düşündüm mü ? Bu kadar bilinçli biri neden yapar bunu ?
- Hani ölümü beklerdim, bunu beklemezdin dediğin anın can pahasında ben ömrümce eridim.
- Sen ölümden öte güven Everest’ini oluşturmuşsun, ölümden öte güvenip dünyanı bana sunmuşsun. Bense duyunç ile bilinç arasında anlık da olsa kendi geleceğime kurşunlar atmışım.
- Sosyolojik alt yapısını çok düşündüm, sen bu denli düşünemezdin. Sen yıkılan dünyanın en diplerindeydin. Sen biten hayallerin en hızlı kırılma rekorlarındaydın. Sen ,kendinden değildin. Ben özselliğime dönüyor, vicdanımın depremlerini izliyor, söylediğin her cümle sayısız yükseklikteki aşk gökdelenimi bir bir yıkıyordu..
- Söyler misin o cümleleri sen kurmadın, ilahı bir akıştı sanki.Şimdi özelselliğimin duyunç ile bilinç arasındaki enkazlarında nasıl çıkacağım bir ömür...
- Sen alıştın, sen kendine geldin. Sen acılarını attın bilinmezliğe. Ya ben, sensizliğin özsel yoklamasında nasıl sileceğim. Her histe yoklaman yapılıyor.
- Çık bu ömrümün okulundan . Bu kadar tembel olur mu ki unutamayış. Neden sensizlik bende hep kalıyor.
-Damarımdan süzülüp söz ve aşk oluyorsun. Duyumsamalarımda ,algıların adını yazıyor sen sahiline. Felsefi tinlerimde büyüyor cemalin.
Kirpiğini ıslatan damlaların dağlanmış dağ yaralarımı kanatıyor.
-Bakir kavuşmaların yamacında sana açılan çiçeklerin kokusundayım. Bir telaş içinde
alacalı huzurunu taramak istyorum tanımsız sevginle.
Bu isteme selinin kayaçlarına çarpıla çarpıla saklı olduğun yalnız labirentinden çıkarmaya
geliyorum.
İçindeki içli haykırışların kışını bitir. Her acı kendi huzurunu doğurur. Huzurlu oluduğun yaşam pencereden el salla. Selası okunmuş ayrılıkların matem bülbülü yapma ....
- Ben ki aşk ormanın en bilge bülbülüyüm. Tavus kuşu gibi onca güzeller arasında ruhum sana renklendi. Duy içimin andını.
- Göğsümün harını kendi sevgi sularınla söndür. Bağrımda sana ektiğim güllerden reçl yap mutluluğa. Biraz bizden yiyelim can güzelim.
-Erinç tufanların son eserinde beni topla yıkılmaz özleminle.
- İyileştir bendeki kendini. İyileştir seni . Esirgemek sana yakışır. Esirgeyen ,bağışlayan Rabbim adıyla hu de demli günlerimize. Elif ,Lam , Mim kadar hecele beni. Üç hecenin manasında bütün tövbe notlarım yazılı. İsyankar bestelerini çalma uzak kalışlardan.
-Senin affetme kervanları yürür duyulsamalarımda. Biliyorum ki sen de mistik bir halin açılmış gül halisin. Bir gülümsemen bitirir bu ayrılık işkencesini.
-Bu sevinin ıssız ormanlarında çılgınça seni özleyen aşk arslanıyım. Yorulmuş bir halin acısında sana koşuyorum. Yaralı bir ceylan gibi ürkek adımlarını esirgeyip saklanma
yudum yudum sevilme güncelerimizden.
- En saf isteyişin sularına kapılarak temilenerek, süreklenerek, yanarak, yıkılarak varalım vadimize. Ki orda aşktan aşka geçeceğiz. Binlerce sorunun sarmalında tek cevabın yetecek bu yetim isteyişleri. İste beni senden, ist önce kendin. Kendini istemekle başlar başkasını istemek. Yanıtsız bir soru gibi durma ömrümde yeniden yazıl yagımıza.