- 1275 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kumdan Kaleler
Çocuktum ben de en az yandaki bakkalın dün üç yaşına giren kızı kadar. Yaramazdım ben de Onların fino köpekleri kadar. Hiç bakkalın fino köpeği olur mu demeyin. Oluyor işte. Görmesem ben de inanmazdım ama elittir bizim bakkal. Köpek besler, bakkalda kuşu vardır, evine arabayla gider. Evlerine hiç gitmedim ama hep merak ettim. Bir bakkalın evi nasıl olurdu acaba? Her tarafta çikolatalar, dondurmalar, sakızlar, leblebi tozları... Böyle düşünürdüm hep kıskanırdım onun için o doğan çocuklarını. Ne şanslı kız olacaktı bu kız. Onun derdiyle geçti zamanlar... Okula başlayacağım sene güzide bir tatil bölgemize gittik. Plaja ilk defa ayak basıyordum. Aklımdaysa hala bakkalın yeni doğan kızı vardı. Şimdi Ona ne çikolatalar ne şekerler yediriyorlardır. Dişleri de yoktu ya annesi ağzında emip veriyordu kesin. Bunları düşünmenin hafifliğini yaşarken, elinde kova ile bir çocuk yanaştı sağıma doğru: "kale yapalım mı?" diye sordu çürük dişlerini göstererek. Bildiğim kale topu içine sokmak içindi. Hep öyle oynardık taşları koyup. Aklıma da öyle geldi ve kale yapıp maç oynayacağımızı zannederek "tamam" dedim. Ebeveynlerden fazla uzaklaşmadan dalgaların vurduğu yerde başladık toprağı kazmaya. Tam anlam veremiyordum kale böyle mi yapılıyor, şu deliklere direkler mi sokucaz acaba diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Güneşten ensem pişmeye başlarken aklıma yine bakkalın yeni doğan kızı gelmişti. Bizim oralar şimdi serindir, o rahattır benim gibi terlemez, ensesi pişmez. Ama olsun o da kale yapıp maç yapamazdı yürüyemiyordu. Ben de şanslıydım bak. Kumları kovalara doldurup şekillendirdik. Sonra onları ters çevirip, kürekle de şekiller yapmaya başladı. Sonunda "bitti işte bak ne güzel oldu" diye gülümsedi yine güneşten tam açamayan kısık gözleri ile. Bitmişti. Bu kale, maç için değil içinde askerlerin gezip tozduğu bir kaleydi. Hayal gücüm canlanmıştı. Elimde bitmekte olan dondurma yere düştü. Bizim bakkal da dondurma satardı. İşte o anda varoluşun dayanılmaz hafifliği beni vurdu. Dondurma kuma gömülmüştü, kum galip gelmişti. Bizim kale yaptığımız kum, bakkalın sattığı dondurmayı yenmişti yani. Ne diye daha top oynayamayan kızı düşünüp üzülüyorsam? Benim yaptığım kale onun babasının sattığı dondurmayı bile yenmişti. Ensemin yanmasına, dondurmamın yere düşmesine değmişti. Kazanan, ilk defa farkına varabilmenin tadını çıkaran ben ve bana kale yapmayı öğreten adını hiç bir zaman öğrenemediğim çürük dişli çocuk olmuştu. Teşekkürler arkadaş.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.