- 1242 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AYNADAKİ SURET
Seher kuşları çoktan ötmeyi bırakmıştı.Şafağın sökmesini bekliyor fakat bir türlü beklediği gerçekleşmiyordu.Hala gözünü kırpmamıştı.Bir yudum uykudan mahrum vaziyette yatağında öylece düşünüyordu.Yalnız sağa ve sola dönmekle yetinmiyor, ayaklarıyla yatakta kendisini yukarı doğru itiyor ve elleriyle kendini tekrar aşağıya çekiyordu.Vücudunu nem kaplamıştı.Sanki bir çuval şekerin içine batıp çıkmıştı.Teni yapış yapıştı, bir zift tabakasıyla kaplanmış hissediyordu kendini.Derisini tüm bedeninden sıyırsa sanki rahatlayacak, bir nebzede olsa nefes almaya fırsat bulacaktı.Ama asıl sorunun bedeninde olmadığının o da farkındaydı.Kökü ruhunda olan ve tüm bedenini sarıp sarmalayan, eriten ama en çok ruhunu yaralayan bir ızdıraptı bu.Uyumak istiyordu artık ve bir daha uyanmamak, düşünmemek, içindeki türlü sesleri duymamak istiyordu.Bu düşünceler içerisinde kıvranırken saba makamında bir ses işitti çok uzaklardan.Çocukluğundan beri duyduğu, kulağının ve ruhunun aşinası olduğu bir sesti bu ama henüz ruhunda ömür boyu çalacak bestesini bulamamıştı.Bir şey farketti sanki bu sesle.Eksik bir şeyleri…Kendisini hayata karşı hep var gücüyle doğrultmaya çalışmış, insanların arasına karışmak istemiş, fakat yine sendelemiş, karışamamış, düşmüş, olamamış ve olmamıştı.Olmayan neydi?
Çok uzaklardan saba makamında gelen o ses ruhunda bir şeyler uyandırdı ancak henüz adlandıramıyor, anlamlandıramıyordu.Doğruldu yatağından.Terliklerini aradı fakat bulamayınca yürümeye devam etti.Her an düşecekmiş edasıyla ağır ağır, yalpalayarak yürüyordu karanlıkta ve öylece banyoya kadar ilerledi.Yavaşça dokundu banyonun ışığına, içeri girdi, yüzünü yıkamaktı amacı ancak bir an aynada kendisiyle karşılaşınca öylece bakakaldı.Kanı çekilmişti sanki.Nasıl nefes aldığına bile hayret etti o an, hayat bedeninden çekildi zannetti.Yıllardır yüzünü yıkamadan aynaya bakar ve geçiştiriverirdi fakat bu sefer farklıydı.Aynada her gün gördüğüyle şimdi karşısında duran farklı kişiler gibiydi.Tanıyamıyordu kendini.İlk şoku atlatınca daha dikkatli bakmaya başladı aynadaki surete.Göz bebeklerinin içine bakıyor, derinlere inmeye çalışıyor, adeta suretin içindeki sirete ulaşmak istiyordu.Aynaya daha da yaklaştı ve bir anda korkarak geri çekildi.”Tanıyamıyorum seni” dedi.”Kimsin sen?”
Nerden geldiğini anlamadığı bir ses fısıldadı hemen:” Ben benim! Geçmişi siyah-beyaz bir resim gibi soluk, ruhsuz ve bitmiş gören, bugünü geçiştiren, önemsemeyen ve bundan haz duyan, hep geleceği isteyen, arzulayan, bu arzuya tutkuyla bağlı olan, bu tutku için bir şey yapmasa dahi geleceği kendisinden başka hiç kimsenin hak etmediğini düşünen ve ona sahip olacak olanım.Geçmiş benim için yaşandı ve bitti.Annem,babam,dedelerim ve daha nice atalarım benim için dünyaya geldiler ve benim için yaşadılar.Beni dünyaya getirebilmek ve ben yapabilmek için.Kardeşlerim de olsa ben başkayım çünkü ben varsam hayat var; ben varsam dünya anlamlı, çevremde kim varsa benim için yaşadı ve yaşamakta, bu yüzden herkes etrafımda pervane.Dünya denen oyunda tek başrol benim.Diğer figüranlar ise ben var olayım diye vazifelerini ifa etmekteler.Beni iyi tanı! Dünyaya gelmiş, geçmiş tüm sultanlar, hükümdarlar, filozoflar, sanatçılar, bilim adamları ve daha nice dehalar hep benim için var oldular. Hükümdarlar benim için yönetti, filozoflar benim için düşündüler, sanatçılar benim için yaptılar en güzel eserlerini ve bilim benim için var oldu ben rahat yaşayayım diye.Dünya benim için yaratıldı, etrafında gördüğün tüm güzellikler benim için var oldular.Gül benim, diken benim için var olanların.Yaşam benim, ölüm ise benim için yaşayanların.Ben böyle bir benim işte ve seni sen yapmayan da benim işte.Senin içini eriten ve ızdırabının yegane kaynağı hatta kendisiyim.Boşa debelenme o yüzden, Peygamberler dahi benden kurtulamadılar, benimle yaşadılar, bana uy ki seni ben yapayım, yücelteyim.”
Ürpermişti! Aynadan yüzünü çekti bir an, yere yığılacak gibi oldu ama düşmeden kendi kendine dizlerinin üzerine çöktü.”Bu benmiyim?” diye mırıldandı.”Bu ben değilsem peki bu kim?” diye sızlanmaya başladı.Gücü kalmamış gibiydi.Kalkmaya yelteniyor fakat kendisinde kalkacak gücü ve cesareti bulamıyordu.Bir an tiksindi kendisinden ama bu duyguların hiç birinin gerçeği değiştirmeyeceğinin de farkındaydı.Gücünü toplamalıydı tekrar.Aynaya dönmeliydi.Yüzleşme zamanının geldiğini düşündü.Bir anda silkinerek ayağa kalktı ve içi titresede aynaya bakmaya devam etti.Bu sefer daha derinlere bakmalıydı, en derine.Bakmalıydı ki asıl beni görmeliydi, kendini.Biraz daha daldı, ürkütücü olsa da bu yolculuğa çıkmayı göze almıştı.Daha da daldı ve yine bir ses işitti, bu sefer daha derinden:
“Ben kimiyim? Ben diye bir şey yok.Ben senim, sen de bensin.Senin asli cevherin, yegane velinimetinim.Şu an senin aynada gördüğün sureti kendin sandığın şey sen değilsin, o ancak seni yani beni bu yaşamda taşımakla yükümlü bir araç.Sen onda yok oldun, onu sen sandın.Ama asıl sen bensin, bunu unutma! İnsanlar hep benden sordular, fakat beni sen yapan Yaradan sırlarımı tam olarak insanlara bildirmedi ki bu yolu arzulayıp, bu yola düşenler, hakikat sevdalıları bulabilsin diye.O yüzden sen de bilmediğini inkar etmesen dahi önemsemedin, göz ardı ettin.Ben beni bulman için gizlendim, çaban için gizlendim, bulunmamak için değil.Giydirmedin beni, yani kendini.Hep dışındaki o kalıpla uğraştın.Çok üşüdüm ben ama senin hiç haberin ve umurun olmadı.Beni çok aç bıraktın.Çok zayıfladım.Sen sen zannettiğini doyurmakla uğraşırken ben ızdıraplar içindeydim.Onu doyurduğunu sandın, halbuki ona ne verdiysen o hep dışarı attı ve daha fazlasını istedi.Verdiklerin yok olup gitti. Bana bir lokma verseydin o bile ebedi olacaktı benim için, yani senin için.Dışındaki sen sandığını şişirdikçe onunla ilgilendikçe ben yapayalnız kaldım.Sen ise beni hiç düşünmedin, görmedin.Yaradan beni olgunlaştırman için yarattı çünkü ben O’na ezelden boyun eğdim, söz verdim! Sen ise “Tanrı suskun” dedin, susanı göz ardı ettin, görmek istemedin bir türlü ve hayatına devam edip yaşadığını sandın.Halbuki Tanrı sizlerle bir çok defa konuştu.Ve her an farklı diller ve farklı yollarla konuşmakta, anlamak isteyenlerle.Ve ilk önce senden önce bana konuştuğu için beni bilseydin seni bilirdin!”
Bir anda kendine gelir gibi oldu sanki uykudan uyanmış gibi bir hal vardı üzerinde, algısı açıldığında çoktan öğlen olduğunu fark etti ve hala aynada kendine bakar vaziyette ayakta durmaktaydı.Ve dudaklarından bilinçsiz bir şekilde şu sözler dökülüverdi: “Leküm diniküm veliyedin.”