- 780 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GECE YARISI MEKTUPLARI-15
GÖZLERİM DENİZ KOKMUYOR ARTIK
Bir dosta mektup yazmak üzere bilgisayarın karşısında duyduğum hazzı nasıl anlatabilirim ki. Kelimelerle konuşmak. Uzaklara yüreğininin kalıbından çıkmış harflerle seslenmek. Ruhunun en karanlık, ruhunun en aydınlık köşelerine harftan libaslar giydirip uçurmak...
Gecenin en demli dakikaları...Yalnızlığın dolunay vakti. Herkes uykuda. Pencerem açık. Çayım hemen sağımda. Kitaplar, dergiler elimin altında. Her zamanki gibi Sezen’in sesi dolduruyor odamın içini:
(Başımda saçlarım kardı/ Deli rüzgarlarım vardı/ovalar bana çok dardı Benim meskenim/Dağlardır dağlar/Şehirler bana bir tuzak/İnsan sohbetleri yasak/Uzak olun benden uzak/Benim meskenim/Dağlardır dağlar/Kalbime benzer taşları/ Heybetli öter kuşları /Göğe yakındır başları /Benim meskenim /dağlardır dağlar..
Yarimi ellere verin/Sevdama yellere verin/Kendimi bana gönderin/Benim meskenim dağlardır dağlar/Bir gün kadrim bilinirse/İsmim ağza alınırsa/Yerim soran bulunursa Benim meskenim dağlardır dağlar..)
Müziğin ritminde ve sözlerin büyüsünde kayboluyorum. Ruh akrabalığı kurduğum Sezen’le aynı dertten muzdaribiz. Yaralarım kanıyor. Hiçbir kaba sığdıramadığım ruhum alıp başını uzaklara gitmek istiyor. Şehrin kalabalığını, isini, kirini pasını çağın acımasız yüzünü görüyorum karşımda duran aynada. Gözlerim deniz kokmuyor artık. Yüzümde yağmur damlalarından iz yok... Sürekli bir med cezir hali...Arafta bir adam.
Kimi zaman yerimde duramıyorum. Müthiş bir enerji... Kalbime bile sığmayan bir duygu yoğunluğu yaşıyorum. Kabından taşan bir ruh hali. Şiirlere vuruyorum kendimi sonra. Sokaklara atıyorum.. Suyun sesi, toprağın kokusu başımı döndürüyor. Yoldan geçen insanlara sarılmak onları kucaklamak istiyorum. Güllerin kırmızılığı, harikuladeliği çıldırtıyor beni. Camiden çıkan gencin elini öpmek, dünyanın en güzel sevgi sözcükleriyle dostlarıma seslenmek, onlarla konuşmak onlara şiir okumak istiyorum. Sonra bütün bunları kalbime duyuran Rabbe secde edip. bütün hücrelerim adedince teşekkür etmek istiyorum.
Kimi zamanda acı gözünüze bir perde gibi iniyor. Baktığınız her yerde onu görüyorsunuz.. Koyu bir hüzne tutuluyorsunuz.
Acı...Üç harf bir hece. Sevinci, coşkuyu hangi yoğunlukta yaşarsanız acı da o yoğunlukta sarıp sarmalıyor sizi.
/Ortaköy camii’nde ezan okunuyor
Abdest alan ihtiyarın omzunu konuyor martılar
Gözleri maviye çalan bir kadın acısını denize atıyor
Dalgalar hüznü vuruyor sahile/
Sahile vuran dalgaların köpüğünde kendi acınızı görüyorsunuz..
Bir sıkıntı hali var. Izdırap duyuyoruz. Umulurki güzelliklere gebedir. Halil Cibran güzel bir hikayesi var. Paylaşmak isterim: Bir istiridye komşu istiridyeye dedi. “İçimde büyük bir sancı var. Ağır ve yuvarlak ve bana çok ızdırap veriyor. Ve öbür istiridye tepeden bakar bir hoşnutlukla yanıtladı: Göğe ve denizlere şükürler olsun ki benim içimde hiçbir sancı yok. İçimde ve dışımda her şey iyi ve tamam.. O sırada oradan geçmekte olan bir yengeç iki istiridyenin konuşmasını duydu ve içinde ve dışında iyi ve tamam olan istiridyeye dedi: Evet iyi ve tamamsın, ama komşunun taşıdığı sancı gerçekte son derece güzel bir inci...
Allah hafakanlarımızı, sıkıntılarımız, acılarımızı güzelliğin anahtarı yapsın. (amin)