- 1105 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KAMİKAZE
Uzun zamandır ,içinde bulunduğum münzevi yaşamdan kaçıp kurtulmak,deşarj olup rahatlamak istiyordum.Ne yapmalıydım,doğrusu bilemiyordum.Eve saplanıp kalmak da bir çözüm değildi.
Okuduğum romanlarla dost oluyor, onlarla biraz olsun yalnızlığımı paylaşıyor,başka gezegenlerde seyahatlere çıkıyordum onların sayesinde ama; yine de "yetersiz kalıyor" diye içsel dünyamda debelenip duruyordum.
Son okuduğum romanın kahramanı, ruhsal dengemi tarumar etmiş,beni yine yalnızlığımın girdabında perişan etmişti.Halbuki ne umutlarla “sevgilim” diye sarılmış,kami kaze gibi saman kokan sayfalarının gizemliliğine dalmıştım. Roman kahramanı “Martin Eden’in intihar etmesi,bütün müspet yaklaşımlarımın önüne siyah bir perde çekmişti,ne yazık ki...
Ters düşüyordu bana bu kelime. Din hocalarının bu kelime üzerine nasıl fetva verdikleri; beni, pek deilgilendirmezdi ama;ben, her ne kadar münzevi yaşam sürsem de ölümüne yaşama sevdalısıydım.
Son birkaç gündür evimin yakınlarına gelip konaklayan, geçici lunaparktan gecenin sessizliğine yankı yapan akordu bozuk müzik seslerinin curcunası; beni oraya davet ediyordu gizliden gizliye.
Nihayet günlerden sonra bir akşam evden çıkıyordum. Gökyüzünde yıldızlar parlıyorlar. Eskiden yıldızlardan ilham alır sevgilime şiirler yazardım.O da, beni bir başkasıyla aldatıp,aşkıma ihanet edince;yazmaz oldum.Yazdığım şiir defterimi,gittiğim bir mesire yerinde hüzünlü şarkılar mırıldanırken yaktım!Bir daha yazmamaya da yemin etmiştim.Zaman zaman gelen ilham dalgalarını frenlemeye çalışsam da olmuyordu ama; yine de beyaz kağıda dökmüyordum;tılsımlı duygularımı.Sadece bir şarkı mırıldanır gibi geçiştirmekle yetiniyordum.
Lunaparka doğru yürüdükçe, seslerin etkisi kulaklarımda yankı yapmaya başlamıştı bile.Biraz daha yürüdüm,nihayet içerisine girip sağa sola kayıp giden kalabalığın içerisine daldım.
Çılgınca bir eğlencenin, sevincin ortasındaydım artık. Lunapark küçük olduğu için bütün eğlence aletleri yan yana dizilmişlerdi.Birinden inip,diğerine rahatlıkla binebiliyordun.
Bir sigara yaktım. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarım aklıma geldi!Nerede böyle eğlence merkezleri?Anadolu’nun ücra bir köşesinde sinemaya bile gitmek çok zordu,biz genç kızlar ve kadınlar için!
“Dönme dolap”,yanıp sönen ışıklar eşliğinde müşterilerini, dönder-
meye devam ederken, gelen müzik sesini ayrıştırmak mümkün değildi.Diğer aletlerden gelenlerle karışıyordu çünkü.
Hemen yakınındaki “gondol”,yukarı aşağı yükselip indikçe Fransız devriminde kullanılan giyotinin soğukluğunu hissettim sanki bütün bedenimde! Gondol,içindeki insanları kendi hareketliliği ile gülüp kırıyordu.Kendinden geçip haykıranlar,
mutluluk gözyaşları döküyorlardı adeta.
Karşımdaki “Kamikaze”,içindeki müşterilerini yukarı kaldırıyor, aniden aşağıya pike yapıyordu.Savaşlarda uçakların yaptığı tam bir Japon tarzı,intihar şekli!
“Çarpışan arabalar”,hakeza yine öyle!Arabalar, çarpıştıkça insanlar yine haykırıyorlardı.
Hülasa herkes kendinden geçmiş, mutlu olmanın yolarını lunaparkta seçmişti benim gibi.
Hava, hafiften serinlemeye başlamıştı.Az ilerdeki satıcıdan pamuklu şeker aldım.Sevgilimle ateşli aşk yaşadığımız anlar gelmişti aklıma.Pamuklu şekeri,yalayarak evime dönerken,insanların sevinçten nara atışları geride kalmış,ben yine yalnızlığın girdabına doğru yavaş yavaş sürüklenmeye başlamıştım…
Yine de birkaç saatlik değişiklik bana ilaç gibi geldi!