- 2836 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
HERKESİN BİRBİRİNE BENZEDİĞİ SOKAK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ağır ağır yürüyordu yolun kenarında. Hafif baş dönmesi evresini çoktan geçmiş olsa da, kimseyi rahatsız etmeden, kimse tarafından rahatsız edilmeden eve varmak istiyordu. Ama ne mümkün. Anlamadığı şeylerden hep rahatsız olmuş hep üzerine doğru –dikine- yürümüştü. İşte şimdi anlamadığı bir şey vardı ve rahatsızdı en rahat olduğunu hissettiği yerde –ıssız herhangi bir sokak- ve saatte. Neydi bu kalabalıklar. Saat gecenin körünü çoktan geçmiş artık nerdeyse sabahın körü olmak üzereyken bu kadar insanın –ki hepsi tanıdık gelen simalar- ne işi vardı sokakta. Anlamıyordu, tanıyordu ama nerden bilmiyordu ve gittikçe başı daha çok dönüyordu. Tanıyorum işte dedi kendi kendine şu yanımdan geçen adamı. Babam değil mi? Ama olamazdı o adam babası. Eğer babam olsa mutlaka tutardı bu durumda elimden, konuşmazdı belki ama mutlaka tutardı, tutması lazımdı zira. Babam değil dedi biraz yüksek sesle kendini rahatlatmak için. Sadece ona uzaktan benzeyen birisi.
Ama hala kalabalıktı sokak, gündüzleri bile sakin olan bu yer niye bugün mahşeri bir kalabalık vardı bilmiyordu ama yolun kenarında kendisine zor yer bulabiliyordu sanki. Ve benziyordu herkes birilerine, geçmişinde mutlaka tanıdığı çok sevdiği birilerine. İşte şu sıra arkadaşı değil miydi, şu ihtiyar ilkokul öğretmeni olması lazımdı. Biraz yaşlanmış ama hala eskisi gibi tarıyor saçlarını ve hala jilet gibi ütülü kumaş pantolonlarından tanımıştı onu, beklide benzetmişti. Hadi hepsini benzetiyorum dedi ya şu hemen az ilerde ağlamaklı duran kadın annem değil mi? Anneme kimseyi benzetmedim bu zamana kadar ama annem ise eğer niye adım atmıyor bana doğru. Yok yok annem olamaz olsa mutlaka seslenirdi bana.
Tuhaf oldu içi,ağlamaklı acı bir hüzün doldu ciğerlerine havayla birlikte. En iyisi dedi işi gamsızlığa vurmak. Gülmeye başladı sebepsiz. Yarın dedi gündüz bu sokağa bir daha gelmeli hatta belediyeye dilekçe vermeli bu sokağın adı “herkesin birbirine benzediği sokak” olsun.
Tuhaftı bu saatte bu sokakta olmak, tanıdıklarına benzettiği veya hiç tanımadığı bir yığın insanla karşılaşmak –ki inanmaya başlamıştı benzetemedikleri ilerde tanıyacaklarıydı- benzettikleri ise mutlaka tanıdıkları. Gelecekteki tanıyacaklarımın üzerinde iyi bir intiba bırakmak lazım diye düşündü. Nede olsa ilk intiba önemli ve insanlar buna değer veriyorlar şimdiden kaybetmemek lazım müstakbel dostlarımı. Ama hala tuhaf olan bir şey vardı tanıdığını düşündüğü yüzlerin kimisi çok hızlı kimisi çok yavaşta olsa sadece yanından geçip gidiyorlardı ve arkasını döndüğünde göremiyordu onları ve maalesef yaklaşamıyordu tanımadığı, kimselere benzetemediği ama görmekten mutlu olduğu yüzlere, kapanmıyordu o kısacık mesafe.
Sinirlenmeye başladı, ben sizi tanıdığımı düşünürken, yüzünüze bir selam bekleyerek bakarken siz beni niçin tanımıyorsunuz, geçerken yanımdan niye bakıyorsunuz bana acıyarak tuhaf gözlerle. Biliyorum varsınız hepiniz geçmişimde bir yerlerde. Gelin varsa cesaretiniz gözümün için bakın ve konuşun dinliyorum ve tabii varsa cesaretiniz söyleyeceklerimi dinlemeye.
Duyuramadı sesini, hızla koşarcasına geçip gitmeye başladılar yanından ama galiba anlamışlardı sinirlendiğini karşı tepki olarak sinirlenmiş yapmacık bir eda takındılar yüzlerine. Dayanamadı ve bağırmaya başladı;
“Benim günahlarım sizi aziz yapmayacak”. Sessizce ekledi bu gidişle ben zelil olacağım belki ama siz kurtarmayacak benim zevalim diye devam etti bağırmasına. Anlık olsa da durdu insanlar yada durur gibi oldular,dikkatle baktı acaba başardım mı etkilemeyi diye ama nafile . Arkasına baktı ölüm ıssızlığı.
Umursamaz, sakinleşmiş bir ifadeyle yürümeye devam etti. Siz beni duymazsanız ben sizi görmem bile diye mırıldanırken gördü O’nu. Her şeye –iyi kötü- her şeye sebep olarak gördüğünü görünce durdu olduğu yerde. Uzattı elini usulca saçlarına doğru, dokunmak istedi ama başaramadı.Kollarına sarmak istedi buz gibiydi bedeni ölüm soğukluğu gibi ama olsun dedi içinden ölüm böyle gelecekse, çözmedi kollarını ve usulca kulağına fısıldadı o hep içinde kalan soruyu
“Geceler boyu içmek mi daha günah, her gece seni düşünmek mi?”
Cevap veremem diyen o muhteşem gözlerine bakarken gördü uzaktan bakan bir çift gözü. Bırak diyordu birazda tehditkar bir ifadeyle. Yavaşça çözüldü elleri her şeye sebep olarak gördüğünün kollarından, adım atmak istedi kımıldayamadı.
Durumun iyice kötüleşmeye başladığının farkındaydı. İnsanlar artık kendisine benzemeye başlamıştı bu sokakta. Hepsi tıpkı ben dedi sessizce, binlerce ben var burada. Yazar doğru söylüyordu galiba “bin ben var bin de benden içeri” derken.
“Oyunun son perdesi bu” dedi artık seyirciye veda etmek gerek. Bir baş selamı, kuvvetli bir alkış eşliğinde terk etmek lazım sahneyi . Kulisten ceketi almayı unutmamak lazım zira dışarıda hava soğuk diye mırıldanırken yine o şairden yine o şiir kulaklarına dolmaya başladı gaipten. Sokaktaki herkes biliyordu hangi kıtayı kendisinin okuyacağını ve mükemmel bir organizasyonla kimse şaşırmadan okuyordu. Son kıtaya gelince durdu herkes ve ona bakmaya başladı. Burasını senin okuman gerekiyor der gibiydiler. Burasını okumak bugün senin hakkın. Kendi duyacağı bir sesle okumaya başladı
…Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi
Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya
Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi
Ölmek, mücadelenin bitmesi, artık benden pes demek. Çözdüklerimi ne ben tam anladım ne anlatabildim, çözemediklerimse benden size miras kalsın ve perde kapansın demek.
Oturdu kaldırımın kenarına, anladı ki uzandığı anda ölecekti. Bu bir intihar değildi tamamen hissetmek meselesi. Yine o göz “yapma” der gibi uzaktan bakacak oldu gözlerine ama bu kez ondan bile korkmuyordu, cesaretle kaçırdı gözlerini ve yumdu. Ilık ılık bir şeyler kaplamaya başladı içini yavaşça uzanmaya başladı kaldırımın hafif ıslak serin taşlarına. Hissetmeye çalışırken geleni bir sesle irkildi ve elinde olmadan doğruldu.
Sabah ezanı, saba makamı. Ağlatan, uyandıran, ayıltan, pişmanlık denizinde hüzünle yüzdüren, anlatan anlayabilenler için bir çok şey, anlamaya yardımcı olan o ses, o makam. Açtı gözlerini “hayır” dedi şimdi değil. Az önce yapma diyen bir çift gözü aradı gözleri,ayağa kalktı baktı. Arkasını dönmüş gidiyordu ama sevindiği yürüyüşünden belliydi. Merak etme yine geleceğim der gibi gidiyordu. Zaten bütün gitmeler gelmek içinse buna üzülmenin anlamı yok dedi kendi kendine.
Oturdu tekrar kaldırıma, ezan bitmek üzereyken bir sigara yaktı, baktı etrafına bomboştu sokak, derin bir nefes çekti sanki sokağı içine çekmek istercesine ve mırıldandı kulağıma;
“saba makamında olmalı pişmanlıklar…”
YORUMLAR
Tek kelimeyle harikaydı. Bu denli güzel bir kurgu ve bu güzel kurgulu kısa öykünün içine girecek kadar güzel bir anlatım. Yazınızda birazcık küçük yazım hataları olsa da öykünüz hiçbir gölgeyi kabul etmeyecek kadar güzeldi.
Seçkiye bu kalemi tanıma fırsatı verdiği için özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Kutlarım.
adıdeğmez
Tuhaftı bu saatte bu sokakta olmak, tanıdıklarına benzettiği veya hiç tanımadığı bir yığın insanla karşılaşmak –ki inanmaya başlamıştı benzetemedikleri ilerde tanıyacaklarıydı- benzettikleri ise mutlaka tanıdıkları. Gelecekteki tanıyacaklarımın üzerinde iyi bir intiba bırakmak lazım diye düşündü
Kumpasla ince ayar yapılmış,bana göre psikolojik ağırlıklı derin bir tema işlemişsiniz.
Ayrıntılar,harika.
Kutlarım...Selamlar...
çok güzel. fantastik olmasına rağmen ayakları çok sağlam basan bir öykü. atmosfer çok güzel oluşturulmuş. etkili.
kurgu, anlatı, dil herşey harika.
sadece son paragraf konusunda tam emin değilim. adam taşa uzanınca öykü bitseydi gizemini ve etkisini daha iyi korurdu gibi geldi bana.
bir de şu cümle büyülü bir atmosferde giden bir öykünün içinde çok realist duruyor...
"yazar doğru söylüyordu galiba “bir ben vardır bende benden içeri” derken. "
tebrikler. on puan..
adıdeğmez
deniz aral
Tebrik ediyorum.Güzel bir yürek ve güçlü bir kalemsiniz.Ve felsefik romanlar yazmanızı ve hayal gücünüzü hiç yitirmemenizi temenni ederim.Ayrıca resimde yazıyı tamamlamaış sanki hakkaten yazıda anlatılan sokak.
muratcanver tarafından 8/25/2010 5:30:08 PM zamanında düzenlenmiştir.