- 806 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Uykusuz Düşlerimi Salla Beşiğinde
Gözlerindeki tanımların gündoğumlarını astım isyanlarıma
Yalansız, riyasız bir sevginin gül destelerini sardım bağrıma
Yangın yüreğimle, varsıl varlığınla yürüyorum şimdi dağlarına
Zaman tükeniyor sevdalım, aç kapını, al sevdalını artık kollarına…
İçimizin hiç oturulmamış mutluluk odalarında asırlardır yanan kandillerle donatılı bir yerdir sevda. Kılcal yollardan geçerek, ayrık otlarını biçerek, gülüşlerimizi aya yükleyerek ışıklar ararız yüreklerde. Sesli söylenen, avaz avaz bir türlü gibi söylenen, dudakta bir ıslık gibi gizlenen sevgi feryadımızdır yaşamak türkümüz. Gün döndükçe kandilimiz gür, geceler sürdükçe sevgili güldür içimizde.
Ağrılı bir kapsül döngüsüyle kaçışımızdır zorlu dalgalardan vefa, çınlarken kulağımızda sevda. Sevginin huzur bahçelerinde zamanı tarar, kendi yankımızda derman ararız. Öfke sürdüğümüz dudaklarımız kanar böylesi anlarda ve biz dalgalı düşünüşlerle gölgemizi ararız. Gülen bir yüzdür yaşamak, ağlayışlara belediğimiz yanılgılarla hiç sönmeyecek yangınlarımıza sular ararız.
Hayatın kılcal damarlarından geçerken ben seninle yürürüm bütün uzak yolları. Bir nehir geçer düşlerinin dökülüşlerinden. Ağrılı bir yaşam düşüyle seninle ekmeğimi bölüşüp sofralar kurarım yalnızlığıma sevgiyle. Sensizliğin kaygan tepelerinde yeniden doğabilmeyi ve hırçın okyanusların uğultusunu dinleyip sönmüş yıldızlara yürümek istiyorum.
Durmak bilmeyen bir zaman tekeridir gözümüzün önünde yuvarlanan. Günlerimizi devirir yaman bir rüzgâr ve savrulur anılarımız geçmişe. Yolculuklarımızı düşeriz her gün koçanı yıpranmış günlüklerimize, geriye bakamadan bir kez bile. Yarın güneşe verip ruhumuzu yine hüzün ve mutluluk iksiri arayacağız yıpranmış bedenimize. Bir damla gülüşle, sorgulu bir öpüşle el sallayacağız yine bizi terk edecek acımasız bir güne.
Uzun bir yolculuk süsler hepimizin düşlerini, dilimizdeki dualarla geçerken ruhumuzun kanlı denizlerini. Koşuştururken hayatın dolambaçlı yollarını labirentler aşarız güneş düşünüşlerimizle. Sevdalı yüreğimizin kırık parçalarını eklerken günlüğümüze bir ömür geçer yamalı düşlerimizden. Kaşığımızdaki hep hüzündür gülüm, bahaneler süreriz gönlümüzün en gizli yerlerindeki yaşanmamış düşlerimize.
Hayat sularıyla yeşeren sevginin bahçesinde gül ektim gözlerinde büyüsün diye. Şifalı ellerinin sargılarını doladım yaralı yüreğime, aşk bizi sarsın diye. Dualara açtım avuçlarımı bebeğim, kader ruleti önümüzde dursun diye. Sevdim seni karanlık bir gece gibi, aydınlık yüreğinle ışığım ol diye.
Safarilere uğurladığımız avcı düşlerimizin kayıp ormanlarından ellerimiz boş dönünce çöllere vururuz mecnun gönlümüzü. Her bahar biz yeniden kendi krallığımızı donatırız isimsiz çiçeklerle. Oysa her gelgitin kendi sorgusudur tuz dağları ve biz o dağlardan aşırırız en onulmaz aşkları. Yakarılar sürerken gözyaşı mendilimize güneş doğar soğuk odalarımıza ve bunun için çiğneriz ağzımızdaki hüzün çikletini.
Yastığımıza gizlediğimiz kimliksiz düşlerimizin uykusu kaçınca geceye ateşler yakarız, saatler yeni bir günü kucaklarken. Damağımızdaki nikotinlere sarılı düşünüşlerimizin tadı buruk bir şarkının güftesi gibidir, nakaratı üç tekrarla sonlanan. Gül kokar uykulara dalınca terli yastığımız ve anılar körebe oynar hatıraların gizli kuytularında, biz ruhumuzun şiirlerine yeni isimler ararken. Bir yel çarpar içimize bir zaman sonra ve işte o an uyuduğumuzu anlarız.
Bu gece de beklemede kalsın gülüm sözlerim. Az sonra nasılsa uykularıma sokulacak gözlerin. Bu gece de seni beklemekten bitap düşsün yüreğim. Ay doğumunu tamamlamadı daha, birkaç duman sararak sevdanın özlemini kıyaslarım. Çünkü bu gece sabahı gül yüreğini düşünerek bekleyeceğim. Sen uyu gül yüreklim, ben bu uykusuz gecede yine sana şiirler olup, bulut bulut yüreğimle er geç yağmur olup ülkene düşeceğim.
Hikayesi: Tükenmez bir yüreğin sancılı odalarında zorlu bir sevdadır resimlerine soyunduğumuz. Gülümseyişlerimizle, mağrur düşünüşlerimizle ve yine ruhumuzun ölümsüz şarkılarıyla sözümüzü söyler, gelgitlerini beklediğimiz denizlerin evrim buluşmalarıyla ellerimizi ısıtırız…(Hikayesi kendi içinde çiçeklenen bir düş bahçesinden yansımalar)
Selahattin Yetgin