YOL ARKADAŞI
YOL ARKADAŞI
Öyle ya can boğazdan gelir. Hasan Dede’nin derdi de can. Can ama hangi can? Evde, yattığı yataktan bir daha kalkamayacak olan, hasta hayat arkadaşının, kendi canından bile daha değerli olan canı. Evet, bu canı her zaman diri tutmak, boğazından bir lokma olsun ekmek geçirmek, ilaçlarını almak, bir gün daha onu yaşatmak için elimden geleni yaptım demek, onun sevincini gözlerinde okuduktan sonra aynı mutluluğu senin de yaşaman gerek. Ancak böyle yaşatırsın yalnızlığını paylaşan insanı.
Hasan Dede derdine çare, her gün sabah vakitlerinde yoldaşı Fıstık(biricik eşeği)ile çıkar yola. Sırtındaki ağır süt kovalarına rağmen bir çıt bile çıkarmaz Fıstık. Zaten o da alışmıştır bu düzene sabah çık akşam ya elin boş dön ya da bir ekmek parası bile etmeyen hâsılatla evine dön.
Bu kurulu düzen ve zaman yaşlı çiftin aleyhine bir bir işlerken, Hasan Dede iyice yıpranır. Ne karısına bakacak takati ne de eve ekmek getirecek hali kalır. Hal böyle olunca da hayat arkadaşının kalkmasına izin vermediği yatağa bir yastık da kendi atar istemeye istemeye. Bu acımasız zorunluluk rahat, yerinden kalkmadan yerine getirilse de, yatakta izlediği film hep aynıdır; hayat arkadaşı günden güne erimekte, her inleyişinde ondan bir adım daha uzaklaşmaktadır.
Uzak uzak yolun sonuna kadar uzak. Bu duruma bir son vermek gerekir; ya Hasan Dede ayaklanmalı, eve ekmek getirmeli ya da ecel bir kez olsun bu zorlukları ortadan kaldırmak için kendini göstermelidir.
Akşam hüzün ve matem vakti, dört gözle beklenen ecel hala ortalarda yok, kendini göstermiyor, sanki inat ediyormuşçasına saklanıyor, yaşlı çifti ziyaret etmiyordu. Bir an belirdi sanki evet, evet evet bu gelen, kapıyı sessizce çalan eceldi. Geldi ama boş dönmedi, yanında bir can ile yoluna devam etti. Giden canın sahibi, sürekli tekrarlanan filmin başkahramanı Ayşe Hanım’dı. Hasan Dede şimdi yalnız, yapayalnız kalır, film bitmiştir. Hasan Dede yatağında hareketsizce yaşananlara seyircidir. Artık, bu uzun ömrü kendisine yakıştıramayan Hasan Dede bir yandan her gün Allah’a dua ederek ölüm istemekte, bir yandan da hayat arkadaşının eksikliğini her ne kadar uzaklaşmasa da aklından çıkarmaya çalışmaktadır. Ancak ecel hala yoktur ortalarda.
Hep böyledir zaten istediğinde nerdedir, kimin yakasındadır bilmezsin, ama uzak olsun dediğinde nefesini ensende hissedersin. Onun için en fazla bir saniyedir altmış ya da altı yıllık ömrü sonlandırmak. Tek marifeti, özelliği budur.
Hasan Dede iyice erimiş, ne el tutar olmuş ne de ayak. Hıçkıra hıçkıra ağlamaklı bir sesle yalvarır Allah’a ‘Allah’ım n’olur, bugün sıra bende. Ecel hadi bak bekliyorum hem de dört gözle, benzemm kimseye, isyan etmem sana, Ayşe Hanım’ın bana olduğu gibi, seve seve, ben de sana YOL ARKADAŞI olurum, gideceğimiz yere kadar. Zaten Ayşe Hanım beklemekten yorulmuştur, kızdırmayalım şimdi onu.’Bu yalvarış Allah katında işitilir. Bu eski, yıkık dökük evin kapısı son bir kez daha çalınır, evde kalan son misafiri almak için. Öyle ya şu koskoca dünyada üç günlük misafirsin, sen de herkes gibi gelip geçicisin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.