- 568 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Güncel Birkaç Soruya Cevabımdır
Güncel Birkaç Soruya Cevabımdır
Cennet boyutunun sınırsızlığını anlamak için o boyutu hayal edelim.
Kişi sevdiği ile beraber olacak ve onu mutlu edecek her şey sınırsız bulunacak.
Cennet boyutunun Dünya’da tam yaşanması mümkün olmasa da burada o boyut ekilir.
Ne ekersek onu biçeriz.
Cennetti güzel yapan en önemli husus orada sınır olmaması. Limitsiz harcama, yasaksız yaşam; yeme , içme ve cinselliğin sınırsız yaşanması, şarap ... O halde çoklu cinsellik cennette olmalı. Yani kişi (kadın-erkek) istediği ile cinsellik yaşayabilmeli! Madem insanın mutlu olması esas, sınır olmaz. Dünya boyutundaki sınırın sebebi ruhların bedene hapis olması. Yani esfele atılı olması. Evrendeki kendi yerinin farkında olması için.Diğer alt boyutları tanıması içindir.
Dünya boyutunda da cennet yaşanır mı?
Elbet yaşanır.
Ama halk kendi izafi algısı ve ezber bilgileri ile bunu kabullenemez. Ondandır ariflerin sırlı olması... Çok açmayım herkes algısı nispetinde açsın ki sorun olmasın. Bilinmesi gereken şu; sınır yok.
"Kaçmak isterim kendimden; kaçmak, kurtulmak isterim.Bütün arzulardan uzaklaşmak isterim hem, bütün bağlardan kopmak...Durakların, konakların, mesafelerin bağlarıyla bağlanmışım da koparmak isterim bağlarımı şimdi, kırmak isterim."
Mevlana
Şimdi insanın evrensel konumunu anlamak için hayali çalıştıralım. Örnekte takılı kalmayalım.
Ortada "O" Tariften, zaman ve mekandan münezzeh.
-İlk hale: İnsan; Nur üstü nur. (İnsandan önceki ilk hale; nur, melek halesi idi)
-İkinci hale: Melek ;nur. (Şeytan burada idi, insanın yaratılması ile ikinci haleye düşmeyi kaldıramadı ve üçüncü haleye düştü, düşmesi devam ediyor.)
-Üçüncü hale:Enerji; Cin, Şeytan (Şeytan insan yaratılmadan önceki ilk hale olan "nur"dan enerjiye düşmüş)
-Dördüncü hale: Hayvan.(Esfeldeki, Dünya’daki doğmuş insan da bu konumda.)
-Beşinci hale:Bitki
-Altıncı hale:Toprak
İnsanın ahsende yaratılıp esfele atılması ve oradan kendini bulma serüveni; topraktan en alttan başlar. Ademe eşyanın hakikatinin öğretilmesi sırrı da bu. Bu şekilde esmayı talim eder Adem;insan. "Ademe secde" ise insanın ruhsal olarak ilk halede oluşundandır.Allah’a secde eden o insana da edecek.
Bir örnek de insanın Dünya’daki, esfeldeki hali için.
Soylu ve zengin biri herkese yardım etmiş, iş vermiş.
Kaderin cilvesi ; iflas etmiş.
Daha önce onu görünce selam duran, medet uman serseri biri karşısına çıkar ve onu taciz eder. Soylu kişi asil davranır ve onu kale almaz, serseri haddi aşarsa da ağzına bir tane çakar!
İnsanın Dünya hali buna benzer. Melek secde ettiği için sorun olmaz. Ama enerji halesine düşmüş olan şeytan ise sorun çıkarır. Düşüşü insan yüzünden olmuş kinlenmiştir. Bu yüzden insana zayıf olduğu boyutta, esfelde ilişir.İnsan şuur sahibi ise aslını bilirse sorun olmaz, kale almaz ya da ağzına bir tane vurur!
Allah’ın mekandan ve zamandan münezzeh olmasından her yerde olmasını anlamalıyız.
Göklerin ve yerlerin Rabbi veya yerlerin Rabbi, Göklerin Rabbi denmesi yerinde hitap açısındandır. Evrende; sağ-sol; yukarı-aşağı; doğu-batı; güney- kuzey bulunulan konuma izafidir. Gök sembolik olarak yüksek, ala; yer ise alçak, esfeli temsil eder.
O’nu kendimizde bulmak En-el Hak ile olur.
Yunus der;"İlim kendin bilmektir."
Biz onun yansımasıyız. Esmaya ayna olduğumuz için halifeyiz.
O bizim sınırlı algılarımızla kendini bilmemizi ister. Kendimizi bildiğimiz de O’nu biliriz.
Biz şuurla bunu derecesine göre başarırız.
Eser nasıl sahibini tanıtırsa öyle.
Bir ressamın aklında soyutta olan resim, somut araçlarla (Fırça, tuval, boya,vb.) açığa çıkar.
Resim ressamın halifesi olur.
Bir dönem İsrail oğullarının üstün kılınması olayı:
Evrimsel süreçte her toplum aynı derecede gelişim göstermemiş. Bahsedilen dönemde o kavim şuur boyutuna diğerlerinden önce ulaşmış olabilir. Bu onun anlatımıdır. Hala insan boyutuna ulaşmamış çok insansı olduğu gözlemlenebilir Dünya’da. Topraktan en alttan gelişin pek çok aşamaları evrimsel olarak izah edilmiş. Belli şuur elde edilmeden insan olunmuyor. Buna da "teklif" denir. O halde insanlar arasında üstünlük bilinçlenme süreciyle alakalı.
Kuran yazılı olarak gökten atılmadı!
Peygamberimize vahiy olarak bazen de ilham şeklinde geldi.
23 yılda yaşanan olayların seyri ile açığa çıktı.Burada dikkat çekmek istediğim husus şu; hani denir "Allah’ın izni olmadan yaprak düşmez." Peygambere gelen vahiy bu kapsamdadır. Onunla çıkar açığa ama izin olmadan çıkmaz. İzini kim verirse ona nispet edilir elbet. O’ndan denir.
O halde tüm insanların, iyi-kötü tüm eylemleri O’nun dilemesiyle olur.
İnsan sadece tercih eder. Hayır ve şerrin Allah’tan olması budur. İyi-kötü kişiye izafidir. O’nun açısından sadece işleyiş vardır.Kuranda belirtilen iyi-kötü ise peygamberimize izafi dolayısıyla insana izafi olanıdır. Yol gösterir insana. Bu boyutumuzda.
Kıble daha önce Kudüs idi. Sonraları değişti. Peygamberimizin bu konuda isteğine cevap verilmiş demek ki.
"(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir."Bakara-144
Sonuç.
Hayır ve şer Allah’tandır.
Zerre küllün aynıdır.
İnsanlar cüzi iradeleriyle tercih eder. Cüzi iradeyi külli irade(burada tüm insanlığın iradeleri olarak aldım) etkiler. O ise tasdik eder. Kader olur.
Saygı ve selamlar.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
bende gerçekten iyiki sizi tanıdım yazılarınızla gerçekten bilgilerinize bizlerin ihtiyacı var
tabi anlatımınızda önemli bir öğretmenin dersi gibi kaçırmadan okumak istiyorum allah bileğinize güç
versin bizlerde ışıklanalım sevgiyle