- 1132 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Menekşe Apartmanı...
Mahalleden Recep ağabey, hani şu kömür karası gibi olan operatör; beni ne zaman görse iki de bir muhabbet arasında “yahu senin baban çok iyi adamdı be; hem iyi de ustaydı. Bak bizim kapıyı o yaptı, yıllardan beri taş gibi taş, iyi adamdı iyi” gibi cilalı laflar ediyordu.
Sonunda ağzından baklayı çıkardı, tevekkelli değil o işin yolunu yapıyormuş.
—Yahu yeğen şu babanın yaptığı kapı var ya, etekleri çürümüş ona bir saç kaynatsak ta beni bir kaç sene daha idare etsin, vallahi başka her tarafı taş gibi profil neyin hepsi sağlam!
—Tamam, Recep ağabey ben şimdi montaja gidiyorum, gelince kapının durumuna bakar ne gerekirse yaparız.
Montajdan geldim Recep ağabeyin telefonunu çaldırdım. Hani ben geliyorum diyeceğim, komşu da olsa çat kapı gitmek bu devirde ayıp! Eskiden olsa öylemi? Tüm mahalle konu komşu akraba gibiydik. Şimdi o eski evlerin üzerine her seçimde çarpık çurpuk bir daire oturttular, gecekondular oldu apartman! Sağ olsun “iyi başkanlar” yüzünden mahallede nüfus artışı oldu. (!) Tanıdıklar, tanımadıklarımızın arasında kayboluyor. Recep ağabeyin “Menekşe Apartmanı”na gitsem, apartman da ki insanların hemen hiç birini tanımam. Durduk yere anlat anlatabilirsen derdini.
Telefon çalıyor açan yok, neyse yan yan, isteksiz, isteksiz gidip yan sokağa girdim. Baktım Recep ağabeyin bahsettiği; Allah rahmet eylesin babamın yaptığı o muhteşem kapı açık. Kapının etrafı çocuk dolu! Üç dört yaşlarında iki çocuk, biri içeriden biri dışarıdan, ayaklarını kapının çürüyen alt sacı arasına sokmuş, elleriyle de üstteki korkuluk demirlerinden asılmışlar. (Cam filan kalmamış kapıda) Başka bir çocuk dışarıdan kapıyı içeriye itiyor, bir başka çocukta içerden kapıyı dışarıya itiyor!
Yani, rahmetli babamın yaptığı o taş gibi kapıyı, bu veletler salıncak yapmış! Bir iki küçük çocukta (iki üç yaşlarında) bana ne bende bineceğim diye tükürük sümkürük ağlıyor…
Çocukları kışkışlayıp (!) kapıyı incelemeye alırken etrafımda ki çocukların kiminin eli ağzında, kiminin eli burnunda, kiminin eli bibisinde, kimi oturmuş yerde ayağını ısırmaya çalışıyor! Ama hepsinin gözleri bende ne yapıyorum diye şaşkın şaşkın bakıyorlar.
Apartman içinde her daire önünden çocuk sesleri geliyor…
—Apdurrahman; “bende geliyooom,”
Abdullah sesleniyor…
— Gelme seeen!
— Bananeee eeee ben de sallanacam!
Maşallah ev, ev değil, sanki çocuk çiftliği! O kadar gürültü arasında bir tane yetişkin sesi duymadım!
Kapı, kapı olarak değil ama salıncak olarak hiçte fena değildi yani! Rahmetli babam 24 lük mil menteşe yapmış yere basan, kapının tamamı çürüse o mil menteşeler ilelebet yerinde bir içeri bir dışarı kapının iskeletini taşır bunda sorun yok.
Kapıya teşhisi koyduk değişecek. Ertesi gün Recep ağabeyi yolda gördüm ve kendisini dün aradığımı söyledim.
Recep ağabey;
—Yahu sorma yeğen güzellik uykusuna yatmışım telefonu da kapatmıştım.
—Kapı dedim; ben kapıya baktım da kapı değişmeli.
—Yahu yeğen bizde apartmanda yaşayanlarla dün akşam düşündük ve karar verdik. Bu yaz böyle geçsin, çocuklar kapıda oyun yapıyorlar başka da eğlenceleri yok zavallıların!
Sen bunları külahıma anlat Recep ağabeey: çocuklar kapıda kapıyla oyun yapıyor anne babalar evde çocuk! Siz, tüm apartman güzellik uykusundayken (!) çocuklar pencere korkuluklarına bile salıncak kurar eminim he he he…
Aklıma Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın bir tiyatro sahnesi geldi; hani adam karısı ile cilveleşirken çocuklara bağırıyordu;
—Kafanızı yorganın altına sokun… üşümeyin diye, kafanızı yorganın altına sokun!
Kör babası da bağırıyor…
—Yeter ulaan ter içinde kaldık burada be!
Adam;
—Senin kafanı yorganın altına sokmana gerek yok badem gözlü babacığım…
—Eee
—Sen kulaklarını tıka yeter!
Menekşe apartmanı çocukları ise dışarı da gezer!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.