- 3805 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SÜMMANÎ VE ÂŞIK EDEBİYATINDA BADE
Sümmani, 1861 yılında Erzurum’un Narman ilçesinin Samikale köyünde dünyaya gelmiştir. Asıl adı Hüseyin’dir. Babası Kasımoğulları’ndan Hasandır. Bu köye Kafkasya’dan gelmişlerdir.
11 yaşlarında iken köyün yüksek bir tepesi olan “Ablaktaşı” denilen yerde hayvanlarını otlatırken taşın üzerinde uykuya dalmıştır. Rüyasında pirleri ( Kırklar ) görür; namaz kılmaktadırlar. Hüseyin de yanlarına saf bağlar.
Vardım saf saf olup durmuş divana
Ben de el bağlayıp geçtim bir yana
Meylimi bağladım gayri Sübhan’a
O güzel Allah’ı gözler gözlerim
Namazdan sonra pirler bade içmeye başlarlar. İçlerinden birisi; “şu çocuğa da bade verelim” der; diğerleri karşı çıkarlar ama sonunda ona da badeyi içirirler. Hüseyin, ağzından köpükler saçarak uyanır. Yıldızlar çıkmıştır; hayvanlar köye gitmiştir. Hüseyin korku içinde köye doğru yola çıkar; biraz sonra arkasından bir atlı yetişir. Hüseyin korkar. Atlı; “korkma çocuk ben senin pirinim” der. Kolunu kaldırarak “bak şuradan” der. Hüseyin bakar, pencere kenarında gergef işleyen bir kız görür. Pir: “Bu Gülperi’dir; Bedehşan Emiri Şah Abbas’ın kızıdır. Sen onun, o da senindir. Sen de ona gösterildin; âşık ve mâşuksunuz artık. Yalnız bu dünyada kavuşmak size haram, kırk gün kimseye bir şey söyleme; bundan sonra senin adın Sümmani’dir” der ve kaybolur. (Sümmani: Sonuncu, sona ait demektir.)
Köye dönen Hüseyin kimseyle konuşmaz. Artık hayvanları da otlatmaya gitmez. O zamanlar köy odasında sıra geceleri düzenlenmektedir. Herkes sırayla türkü söylemektedir. Sıra Hüseyin’e gelir; “o çocuk, onu geçelim” derler. Ama Hüseyin ısrarla söylemek ister;40 gün de dolmuştur. Zincirleme bir koşma söylemeye başlar.
Uyandım gafletten oldum perişan
Bir nur doğdu âlemler oldu ürüşan
Selam verdi geldi üç-beş dervişan
Lisanları bir hoş sedasın tek tek
Lisanları bir hoş eyler avazı
Onlarda mevcuttur ilm-ü el fazı
Dediler: Vaktidir kılak namazı
Aldılar abdestin edasın tek tek
Aldılar abdesti uyandım habdan
Aslımız yapılmış hâk ü turabdan
Üç harf okuttular yeşil kitabdan
Okudum harfini noktasın tek tek
Okudum harfini zihnim bulandı
Yaralarım göz göz oldu sulandı
Baktım çar etrafa kadeh dolandı
Nuş ettim kırkların badesin tek tek
Nuş ettim badesin gördüm rengini
Tam on sekiz saat sürdüm cengini
Yâr yüzünde saydım üç beş bengini
Halhalın altında hırdasın tek tek
Dediler: Sümmani gel etme meram
Adamı çürütür dert ile verem
Sen için dünyada kavuşmak haram
Böyle yazmış kalem Hüda’sın tek tek
Hüseyin koşmasını bitirince köylüler şaşırır. Onun badeli âşık olduğunu anlarlar. Halk arasında bade içen âşığa veli gözüyle bakılır. O yüzden bade içenlere hak âşığı, içmeyenlere halk âşığı derler.
Buradaki motifler bizi şamanlığa götürmektedir. Şaman adayı bir mağaraya çekilir; bir süre yalnız kalır; bir gece uykusundan ağzından köpükler saçarak uyanır. Halkın içine döner, anormal davranışlar sergiler. Kırk gün sonra kopuzuyla deyişler çalıp söylemeye başlar.
Görüldüğü gibi, şaman adayının uzlete çekilmesi, uykusunda bazı bilgiler edinmesi, sanatçı kişiliğinin oluşması, uyanırken ağzından köpükler gelmesi, kırk gün kimseyle konuşmaması, bu süre zarfında anormal davranışlar göstermesi, kırk gün sonra sanatçı kimliğine bürünerek kopuz eşliğinde deyişler söylemesi Sümmani’nin ( ve diğer âşıkların ) bade içme haliyle paralellik arz etmektedir.
Bade geleneği şamanlıktan gelmektedir. Anadolu’da İslamileştirilmiştir.
Âşık, rüyasında bir güzele âşık olmakla beraber, âşıklık geleneği ile bilgiler de edinmektedir. Bu sanatçı kişiliğe geçiştir.
Âşıklık geleneğinde halk âşıkları bir ustanın yanında yetişerek âşıklığa adım atarlar. Ustasından icazet alan âşığa ustası tarafından bir de mahlas verilir. İcazet alan âşık artık kendi mahlasıyla şiirler söyler.
Hak âşıkları ise âşıklığı rüyada öğrenirler. Pir elinden bade içen bu âşıklara mahlasları, rüyalarında pirleri tarafından verilir.
Âşıklık geleneğinde içilen bade alkollü içki değildir; şerbet, su, zemzem veya elma, erik, üzüm, nar suyudur.
Âşığa rüyada bade üçler, yediler, kırklar veya Hz. Ali tarafından içirilir.
Mehmet ÖZDEMİR
YORUMLAR
Sümmani Baba'yı Volk halden (Eş'ari) ortodoks İslam'a sokma çabası dışında, severek okuduğum bir yazı oldu...
Zaten sizde ifade etmişsiniz...
"...Buradaki motifler bizi şamanlığa götürmektedir. Şaman adayı bir mağaraya çekilir; bir süre yalnız kalır; bir gece uykusundan ağzından köpükler saçarak uyanır. Halkın içine döner, anormal davranışlar sergiler. Kırk gün sonra kopuzuyla deyişler söylemeye başlar.
Görüldüğü gibi, şaman adayının uzlete çekilmesi, uykusunda bazı bilgiler edinmesi, sanatçı kişiliğinin oluşması, uyanırken ağzından köpükler gelmesi, kırk gün kimseyle konuşmaması, bu süre zarfında anormal davranışlar göstermesi, kırk gün sonra sanatçı kimliğine bürünerek kopuz eşliğinde deyişler söylemesi.
Bade geleneği şamanlıktan gelmektedir. Anadolu’da İslamileştirilmiştir..."
Artık Sünnet ve Sünnetullah kavramının çelişkiyle karıştırılırlığı halini normal gördüğümüz için, size dair bir eleştiri olarak yazmıyorum.
En sevdiğim bir türkü-şiirinin bir kıtası ile saygılar gönderiyorum.
"...Arif Bilir Aşk Ehlinin Halini
Kaldırır Gönlünden Kil-ü Kalini
Herkes Dosta Vermiş Arzuhalini
Benimkini Ürüzgara Yazmışlar..."
mehmet özdemir
yalnız Eş'ari islama sokma çabanız demişsiniz.. merak ettim yeniden okudum yazımı... ama hala anlayamadım...
Sümmani anne tarafından akrabamdır..
ben de size çok sevdiğim bir dörtlüğü ile selam gönderiyorum...
saygılar...
"Bir menzile başa kadar varmazsan
Sen o yola kervan olsan fayda ne
Bir dilberin sinesine konmazsan
Hayal ile mihman olsan fayda ne "
Tabi biz, içmediğimiz için bilemiyoruz, bade bu anlamda yalnızca iddia edeni bağlayan bişeydir. Sadece şu kadarını söylemekle yetiniyim; şiirin, ben de bir hal işi olduğuna inananlardanım. Yani pazarlıkla yazamıyorsunuz; biran, bir coşkunluk hali geliyor ve ardı ardına söylemeye başlıyorsunuz. Buna ben, şiir yazmak ve şiir yapmak tabirlerini kullanıyorum. Şiirin de hem yazılabilir, hemde yapılabilir bişey olduğuna inanıyorum. Özellikle sahasında önemli bir örnek olan Sümmani Baba gibi aşıklar genelde şiiri söylerdiler ve yazardılar, yani şiiri yapmazdılar. Bugün ki şiir dağarımızda yapılan şiirler, yazılanlardan daha çoktur.
Bu yörede uzun süre çalışmış ve Sümmani'ye de çocukluğundan beri vakıf olan ve onun çağdaşı, Bayburt'lu Celali ile olan münasebetlerinden de haberi olan biri olarak, Sümmani Baba'yı sizin vasıtanızla burada görmekten mutlu olduğumu söylemeliyim.
"
Sümmaniyim yarap gönlüm hoş eyle
Ya bir çift kanat ver ya da kuş eyle
Ya benim muradım ver ya da taş eyle
Tez erişem dost bağında talan var"
Sadece bu dizeler onu şair ve halk ozanı olarak anmamıza yeterlidir.
Çok teşekkürler..Selam,saygı...
hyazici58 tarafından 8/21/2010 9:46:50 PM zamanında düzenlenmiştir.