- 5840 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İLMİ SİYASET
Eskiden insanlar çocuklarını önce yakın çevrelerindeki mahalle mekteplerine gönderirlerdi.
Orada kısa dini bilgiler alır, hayata yavaş yavaş hazırlanırdı. Büyüdükçe de ailesi onu iyi bir eğitimcinin eline teslim ederdi. Biz eskiyi anlatırken hep öcü gibi göstermeyi adet edinmişiz, güzel olanları ise hep saklamışız, ya da susmuş sessiz kalmışız. Ama dikkatle inceler geçmişi irdelersek hataların yanında; güzel şeylerinde olduğunu, çokta müthiş ilim adamları yetiştiğini ve dünyaya yön verdiğini görürüz.
Farabi böyle bir öğrencidir. İbni Sina böyle bir öğrencidir. Yakın tarihimizden örnek vermek gerekirse; Fatih’i ‘’Ak Şemsettin’i ‘’ görürüz. Yunus’u Tabduk Emre eğitmiştir. Mikrobu bulan ‘’Ak Şemsettin de böyle yetişmiştir.
Fatih’in Hocası; Bir gün Fatih’i azarlar ve yaramazlıktan vaz geçmesini, arkadaşlarını rahatsız etmemesini ister. Fatih Sultan Mehmet o taraflı olmaz, Üstüne üstelik babasına hocasını şikâyet eder. İkinci Murat Fatih’i evde bırakır, Hocasına gider; Çocuğun şikâyetini söyler. Ne yapacaklarını konuşurlar. Kararlaştırırlar. İkinci Murat; Fatih’i hocaya getirir. Hoca, Hoca oğlumu neden azarladın der; Hoca ikinci Murat Han’a da çıkışır. Sertleşir, bağırır, çağırır. İkinci Murat KORKMUŞ gibi yapar. Fatih’in elinden tuttuğu gibi Saraya döner. Fatih’e de şu dersi verir: Bak oğlum yaramazlık yapma, hoca beni bile dövecekti iyi ki kaçtık der. Fatih babasına güvenip ta şımarıklık yapamaz. Bakın anne ve babanın çocuk üzerindeki ROLÜ NEDİR. İşte Eğitim böyle olur
Hocaya böyle değer verilir. İlk mektebi bitirdiği zaman lise düzeyinde bir eğitim alır ve Artık bölgede bulunan bir medreseye yerleştirilirdi. Medreselerde; hem din ilimleri, hem kimya, hem de zahir ilimler tahsil edilirdi.
Medresede eğitim gören bir öğrenci: İlim tahsilini tamamlar. Hocasından icazetini ister. Hocası ona; Birazda ilmi siyaset okumasını tembihler. Hocasını dinlemez. Hocam diplomamı ver ben gideceğim der. Hocası diplomasını verir ve köyüne doğru yola çıkar. Cuma günü kalabalık bir camide cumayı kılmak üzere; belde camisine girer ve oturur. Hoca nasihat etmektedir; ama hep yanlış bilgi aktarmaktadır. Talebe dayanamaz ayağa kalkar. Ey cemaat hocanız size yanlış bilgi veriyor hep hata dolu der. Bunu duyan hoca gürler! Vay kâfir! Vay vurun şuna der. Güzel bir sopa attırır. Talebeye. Talebe yara bere içinde hocasının dediğini düşünür ve dönmeye karar verir. Döner hocasına; Hocam ilmi siyaset öğrencem der; Bir yıl çalışır. İlmi siyaseti öğrenir. Çıkar yola; aynı köye cuma günü varır, caminin hocası yine atıp tutmaktadır. Talebe yine ayağa kalkar ey cemaat sizin hocanız var ya öyle mübarek öyle mübarek ki; Sakalından bir tel alan cennete girer der. Halk hocanın sakalından tel alabilmek için yarışırlar adeta. Hocada sakal falan kalmaz yolunur. Talebe öcünü almış olur.
İşte o zamanın medreseleri astronomi den tutunda, siyasete kadar öğretirlermiş. Hakkını vermek gerekir.
Şu alıntıyı okursak daha iyi anlamış oluruz.
Renklerin ustası olarak anılan büyük bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta öğrencisini uğurlarken, yaptığı resmi şehrin en kalabalık meydanına koymasını ve yanına da kırmızı bir kalem bırakmasını, halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmesini istemiş. Öğrenci birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasına gitmiş. Usta ressam üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Öğrenci resmi yeniden yapmış.
Usta yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını ve yanına da insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş. Usta ressam şöyle demiş: "İlkinde insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. İkincisinde onlardan yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma
==================================================AR================================