YAM YAM
ilk 3 bölüm
1
İnsan, hep sevdiği şeyleri yermiş…
2
Ben seçmedim! Hanginiz seçerdi ki ben seçeyim, yani doğmadan psikopat değilsem?
Zoeen adım, beyaz yamyamım. Soru işaretleri mi oluştu kafanda? Hemen aydınlatayım: Biz beyaz yamyamlar sadece beyaz et yeriz(!) ve her yerdeyiz.
Sayımız artık az. Zaman içinde birbirimizi yememek için dağılan aileler olmuşuz. Aileler derken sadece beyaz yamyam olduğundan mecburiyetten birlikte yaşayan 2,3 kişilik gruplardan bahsediyorum. Yani bizim kamuflajımızdan(!)
Unutmadan adımın anlamını da söyleyeyim: DÜŞMAN!
İbadet için, kurban törenlerinde, senede 4 kere bir araya geliriz. Herkes kendi kurbanını getirir. Sevgiden doğan dramdır yaşanan ve ölen mi kalan mı daha çok ağlar işte tam orada tüm dengeler şaşar. Çiğnenen etten gözyaşı geldiğini kendi gözlerimle gördüm!
Bizde bir bebeğin yaşaması, o bebeği ana rahmine düşüren kusursuzluk matematikten çok daha üstün bir mucizedir. Yani bir düşünsenize hangi anne doğurduğu bebeği sevmez? Annem beni sevmedi ve ben yaşadım. Sevgi görmeden, göstermeden. Çünkü seversen yersin! Annem beni neden sevmedi bilmiyorum. Hoş sevseydi sevildiğimi de bilemeyecektim ya! 7 bebeğini benden önce yemiş, benden sonra da 4 bebek yediğine şahit oldum. Ben de sevmiştim bebekleri ama annem daha güçlüydü o yedi. Babalar mı? Babalar kimin babası olduğunu bilemez…
Evet, neden sevmemiş beni annem hiç soramadım, eğer sorarsam üzüldüğümü görür de beni sever ve yer diye korktum. Annemi de hiç sevmedim, çünkü beni sevmediği için yaşayabiliyordum ve sadece sevgisizlikle terbiye edilmiştim. Yazısız şu kanun oluşmuş yaşayan beyaz yamyamlar arasında: kadınlar, erkekleri, erkekler kadınları, ya da tercihe göre değişen durumlar bilirsiniz, çocuklar arkadaşlarını, anneler çocuklarını, çocuklar annelerini sevmez sevemez bizim dünyamızda. Çünkü sevmek= ölüm! Çok basit bir temel değil mi? Şimdi ismimin neden öyle girip bir anlamı olduğunu daha iyi anlamışsınızdır. Bizde hiçbir isim güzel, duygulu, ulvi bir anlamı içinde barındırmak şöyle dursun çağrıştıramaz bile!
3
Çocukluğum
İlk hatırladığım sanıyorum 4-5 yaşlarındayım annemin arkasından kafamı yerden kaldırmadan yürüyorum. Çok açım sadece kırıntılar bulabiliyorum ve etten başka bir şey yemem yasak. Kurban törenine gidiyoruz annem yeni doğurduğu ve “gözlerine maalesef baktım” dediği bebeğini getirmiş. Sürekli emziriyor, gözyaşları gülümseyen bebeğe düşüp duruyor. Sanki gördüğüm bir rüyayı anlatır gibiyim, sadece şimdiki zaman var…
O sırada annem bana öyle bir tokat atıyor ki “senin yüzünden kardeşini yiyorum, senden nefret ediyorum keşke seni yiyebilsem!” diye bağırıyor arkasından. Ani gelen bu saldırı karşısında yere düşüyorum , bir an kafamı kaldırıp yüzüne bakmak istiyorum . Ama yapmıyorum çünkü daha o yaşta sevmemeyi ve sevgi aramamayı öğrenmişim. Sadece şöyle dediğimi hatırlıyorum: ben de kardeşimi yiyebilir miyim? Yediğimse sadece ikinci ve kat kat daha sert tokat oluyor o akşam. Gece annem ağlayarak ama tok uyurken, ben ilk kurbanımın hayaliyle açım( kurban törenlerinden önce 2 gün oruç tutulur, o yüzden o gece kırıntı bile bulamadım) ve açlığı hiç sevmeyen uykuyu arıyorum!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.