- 744 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aslen Susuz'luydu; Deli Kemal/ Ardahan Öyküleri 124 (kitap)
Deli Kemal aslen Susuzluydu. Ardahan’a timsal olmuştu.
Susuz’a kadar kuruş vermezdi. Otobüsçülerin hama hama hamsı tanıyordu.
Ardahan’a bedaviye; döner gider gelerdi... beleşti.
Bonus kartı vermiştiler garajdan... gold puanı bitmedi mi, atam- anam bu Kamal’ın?
Dünya edebiyatçılarının sevdikleri bir temel anlatı usulüdür. Sevmeleri: Komiklik ihtiva etmesinden. İnsanların merak ve dikkatlerinden dolayı o; ilgi noktasıdır: İronizm.
" Bilmezlikten gelme" tavrı yazıcılarca tercih edilir. İroninin onlarlı sayıyı aşan adedi sayılabilir.
Nasreddin Hoca’nın göle maya çalması...
İroninin tarihi Eski Yunan’da Sokrat’la bidayet ettiği söylense de. Anlatışı sevmemizin sebebi: Ardahan’da ironi Ardahanlaşmış bir çeşite sahiptir. Buna tespit deyin. "Saplama ve ya Saptama" densin. Ne denirse densin.
Ardahanlaşmış ironi FRAME’mimiz tarafımızca bir bilimsel kırtlatmadır.
TEORİK KIRTLAMA’mız:
Nasreddin Hocagilin, Keloğlangilin gülünçlüğü: Ardahan’da hayatın soğukluğuyla doğmuştur. Buz dolabının derin dondurucusuna konmuş maket bir şehir gibi buzluktan baharın çıkarılan... viskiye atılacak buz kanfeti... keskin... sek bir kadeh içilmesi kolay değil. Zerhoş eder o dakika insanı... anasını... ağlatır adamın.
Kış Sibirya’sı ilaveten hayat şartlarının ağırlığı; Ardahan kültüründe bir mahalli ironizmi meydana çıkartmıştır. Ardahan’lı meşakkatlere karşılık onu hafifseyen yoluna koyan bu tarz-ı sanatı geliştirmiştir.
Sokratik İroniyeyi Ardahan.
Yaşamın alayını; alaysı ve komik olarak neşelere boğan bu sanat ve kültür tarzı her şehirde ve köşe- bucakta yerleşmiştir. Doğa ve tarih şartları gereği olgusal bir gerçektir. Pekiyi Ardahan’ı spesifik kılan bir ironizm söz konusu mudur? Evet Ardahan gırgır- makarası; özgül ve özgündür.
Başka literatürlerde aşağıya yazdıklarımız var mıdır?
a) Kendi yemek yemeyip bir yemeklik parası varken; arkadaşına yemek ısmarlamak.
b) Tuzun pahalılığından el aman deyip: "Ola ola can! Gelin tallaya tuz ekelim!" Göle maya çalma gibi değil mi?
c) Yemin billahlar... "İt adamım ben; karda gezerim de izimi belli etmem."
d) Keyf bağışlamalar: Yalandan ama gönül kazanmacalık için; "Kurban olsun sana ağabeyin... ne demek olsun!"
Karşıdaki olmayacağını bilmer mi?
"Bilmez mi?"
Bir zerafet yaptığını; ironik lisan kullandığını. Hayır demektense güzel söyleşelim, güzel yaşayalım istiyor. Evet diyemiyor meret kalsın belangaz adamcağız... napsın?
Şehr-i Ardahan kültürü ve sanatında hayat ve kozmos tasavvurunu tasdikat eyleyen bir görüş önerilecekse; ironizmi kapsayan bu anlayışa: Bilgesel ve ümitli, latifeli hayat anlayışı diyebilirsiniz.
....
Sevimli Kemal’a DELİ denmesinin delilikle alakası yoktu.
Komik bir abartmayla "DELİ KEMAL" derdiler.
Kemal diğer Ardahan delileri gibi bir ABDAL misali kişiydi. Bacılık, Nafo, Cece, Taktak gibi muhakeme yapabilme ve öğrenme engelli kişilerdendi.
Ülkemiz bu insanlara artık özel eğitim veriyor. Özel merkezlerde barındırılabiliyor. Eksiklikler yok mu? Olacaktır tabiiyetiyle.
Eskiye göre fersah fersah ilerlemişiz. Onları gördükçe içimiz sızlardı. Hangi filozoftu: "Bir garibe üzülenin; ben de böyle olurum mu?" diye korktuğundan üzüldüğünü iddia etmiş imiş...
Kesinkes yargılamalar artık dünya kültüründe yerini oluşumlu yargılara bırakıyor. Post- Modernizm mantığı ismiyle de anılır.
Aristo mantığı ise:
a) Kura Nehri, Kura Nehridir.
b) Kura ya nehirdir yada nehir değildir.
c) Kura Nehri ya nehirdir ya da nehir değildir. Başka olmaz; üçüncü durumluk imkansızdır, der.
Ya siyahtır ya beyaz. Ama bunun grileriyle beraber siyahı, beyazı içeren skalası yok mudur... mantığı Post- Modernist mantıktır.
Eskiden Diyalektik Mantık derlerdi... Batı Uygarlığı Kuantum Düşünmesiyle meczederek diyalektiği de katmıştır. Eleştirel Düşünme tekniğini, mantığını keşfetmiştir.
Deli Kamal yirmi yıl belki, Ardahan Hükümet Konağında barındırıldı.
Hangi kaymakamdı bilmem; Kamal’ı himayesine almıştı. Ona bakan diğer kaymakamlar da Kamal’in abdallığını sevdiklerinden Allah rızasına; gözetip korudular.
Kamal binanın arşiv kısmında yani alt katta boş odada kaldı. Derli, toplu odayı kendi temizlerdi. Ranzanın üstsüz karyolasını jandarmadan vermiştiler. Yatak- yorgan gibi şeyleri de tabi.
Himaye Kamal’ı memnun ettiği gibi varlıksal olarak: Bilgisel zevkte ruhunu mesut ediyordu. Onu orada çalışan biri gibi kabulleniyordular. Kamal; sırtı pek, karnı tok oluyordu. Ve ayrıca insan psikolojisinin moral tarafını da yaşatıyorlardı; o da yaşıyordu. Çok hoşuna gidiyordu. Mahsuscuktan; sahici çalışan biri gibi kendini hissediyordu.
Geceleyin son kapıyı resmi bekçiyle beraber kapardı. Odasına gider sıcak yatağına girerdi. Şehrin en güvenli kişisiydi o. Çünkü Hükümet Konağında uyuyordu.
"İlk kapı"yı açardılar; bekçiyle. Kaymakam Bey’in kahvesini çay ocağından alır kendi elleriyle sunardı. Kaymakamlar: Halini hatırını sorardılar. Kamal terbiyeli ve edepli kişiydi. Uzun ve gereksiz konuşmazdı. Yılların virdinde layıksız bir tek hareketi olmadı. Binayı benimsemişti. Bahçeye giren it pisiği çıkarırdı. Temizlenecek zir-zibili, çer-çöpü temizlerdi. Hademelerle de arası kıyaktı. O binanın; her kişi ve nesnesiyle iyi geçindi.
Yüz on iki yaşındaymış öldüğünde. Narman’dan gelmeleri şunun şurasında üç buçuk ay filan olmuştu. Derede kirada oturuyordular. Bizim mahalle cenaze sahibini bir başına yalağuz koymadı. Mahallenin gençleri hemen Hall’efendi de mezarı kazdılar. Belediye işi filanda ölü sahibine zahmet çektirilmeden izale-i şuyu edinildi. Herifler aparküt vaziyetteydiler. Yüz on iki yaşında ki "ölülerin"e mi yansınlar; gördükleri hörmete mi? Şok geçirmiş televizyon haberlerinde ki tipler gibi evin içinde dolanıyordular. Kadınlar öğleye bişi, bal, çeçil, çay hele ki kırmızı semaverden akan al al çayları yetiştirme... ne sayılır. Neşet ettirdiler. Yemin ant olsun ki!
Birinci girişte ki oda da kadınlar ağlaşıyordular. Tanımaz- bilmez olanlarda ağlaşerdi. Ölüm diyalektik değil miydi? Biricik gerçek ve muhakkaktıya.
Deli Kemal mes lastikleri elinde eşikten atladı, girdi. Mesin çamurları yukardan akıyordu. Bunun ( Kemal) gözüde miyoptu. Berere berere... mesin çamurunu yere uzanmış mevtanın üstüne akıttı. Kişinin seksen beş yaşındaki dul kızı yerinden fizzah, figan bağırdı:
"Babamı öldürüyerler!"
Kemal’ı tanıttılar. Cenaze sahipleri teskin oldu. Gene ağlaşmaya başladılar. Bişi gelince de yemeğe geçtiler. Semaverli çaydan sonra hiç ağlamadılar.
Dışarı çıkmış; geri erkeklerin odaya geliyordu Kemal!
Kemal eşikteyken oda da otuz insan saysan çıkardı. Kemal bütün adamları görüyordu... her kişi... sadece Kemal’i eşikte görüyordu. Bu intizamı çözen odada ki bir mukallit Kemal’in dikkatini çekti. Sağ baş parmağını işaret ve orta parmağının arasına soktu. Sağ memesinin altı böğründen Kemal’a yukarı, aşağı sallayarak gösterdi. Kemal, dikkat etti... ardından aynını... misliyle iade etti. Ama bütün odaya iade etmiş oldu.
Fena oyuna gelmişti.
yalçıner yılmaz
23-08-2010 çanakkale
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.