ZAMAN
Yol göründü, eskilerin tabiriyle. Söz ola zamandan ầzade, özü ağır, alabildiğine sade. Bazen düşünürüm; nasıl bu kadar güzel duygular oluşturur her gün kullandığım, fakat bu sıra ve dizilişte kullanamadığım kelimeleri. Yol göründü Karadeniz’e. Fatsa’ya toplantı nedeniyle gidiyoruz. Toplantıyı düzenleyenlerin yapmak istediklerini bilemem ama, şimdiye kadar seyahati sevdiğimden olsa gerek hep sevinçle düştüm yola. Bu defa içim kıpır kıpır çünkü; Karadeniz’i hiç görmedim.
Kasım ayını son günleri. Bu aylarda nadir görülen serin Konya akşamında yola çıktık. Samsun’a sabah indik, Fatsa’ya Yalçın Otele kuşluk vakti. Odamıza çıkar çıkmaz uzun yolculuğun ağrılarını dindirdim beyaz yastıkta. Öğleye doğru lobiye indim. Gelenleri görme arzusu, yeni katılanları tanıma mutluluğunu tatmak için. İlk kez bu gelişte dönüş saatini ve imkanlarını soran ben olmadım. Hatta yer ayırtanda. Bu zamanı kullanışımdaki son yıllardaki düşünce değişikliğinden olsa gerek. Eskiden zamanı geçme arzusu mu, yoksa arayışlarımdaki kararsızlığım mı, yoksa gençlik ya da onun verdiği enerji birikimi mi bilemiyorum! Ama bildiğim bir şey var artık; içine sindirerek yaşamak gerek zamanı. Her ầnını ayrı ayrı değerlendirerek. Koşardım zamanın bana sunacaklarını görmek için. Bilemiyorum, bazen arzularımın, beklentilerimin zaman içinde gerçekleşmesini bekleyememekten olsa gerek. Oysa öyle olmadığını gösterdi zaman, ilk önce saçlarıma, sonra sakalıma düştü akı, bir derkenar notu gibi. Sonrasına yetinmedi, yüreğime düştü köz!... Yandıkça geçer dedim. Olmadı, bu kez olmadı, bu kez esmedi imbat. Dedim, doğru yerde değilim! O da teselliymiş, yağsaydı kırk ikindiler, toprak toprak koksaydı ya, zamana isyan değil bu. Şimdi zamanın bana getirdiklerini ağırlamak, güzelliklerini seyretmek,... bir de baktım ne kadar ağır akarmış zaman!...
Zaman; sadece kendisini anlamayı sağlamadı, aynı zaman da o kadar çok birikime neden oldu ki, hayat güzelliklerle bezendi. Batılı anlamıyla “ego” doğulu anlamıyla da “ene” insanın zầfiyeti. Hep “ben” eksenli olsun ister. Kendisinden konuşulsun, çocuklarını anlatsın, hayat tecrübesiyle çevresini sıksın,... hep nadir örnekleri kabul ederek yaşamın içerisine dalıyorlar. Ben bundan ầzad mıyım sanki! Şu an oturmuşum bir şeyler karalıyorum, farklıyım mı demek istiyorum, onu mu göstermek istiyorum. Çevreme bakamıyorum ki, ne de olsa “ ene” bende de var.
Dönüş ayrı bir telaş. Yanımda getirdiklerimi bir valize sığdırıp odayı terk ederken, gözlerim, şu birkaç günümü geçirdiğim mekandan ayrılamıyor. Hayallerimin, umutlarımın izleri duvarlara sindi biliyorum. Sevdadan yana en mahremim senin izlerin görünmesin!... Benden sonrasında kalan yolcuya, hüzünlerimi alıp götüreyim, bırakmayayım zifiri karanlıkları delen sancılarımı. Pencerem açık kalsın ki Karadeniz yaylalarının sevdalarının kokusu dolsun.
YORUMLAR
Zaman mevhumuna başka bir açıdan bakma
farklılığı değilmidir şairi şair yapan..
Ayrı dünyalarda yaşamak yrıcalığın resmini
gözlerinde canlandırmak vede doğrular içerisinde
hayale dalmak değilmidir yüreği duygu dolu olanları
farklı kılan..
Güzeldi anlamlıydı vede düşündüren yanlarıyla etkileyiciydi
kutlarım dost kalemi vede duygu dolu yüreği tebrikler..
yunus karaçöp..yudumyunus
Bilser
Zaman ne zaman dostum...
Kimisi ateşte üşür
Kimide karda yanar.
Kimisi aşikar sever
Kimide sırda yanar...
......
Sırda yanan zamanlar eylesin gönlümüze...
Zamanın hesabı sorulmadan idarki nasip eylesin!...
Selam ve saygılarımla...