- 813 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
Ramazan Kumanyaları....
Yaz ayının en sıcak günleri, serin günler hayalimizle dolu dizgin geçiyor. İlk günlerde oruç tutanları oldukça etkileyen sıcak havalar, vücutlarımızın oruca alışmasıyla daha bir katlanılır hale geldi sanki.
Ramazan ayı, dinimizin güzelliklerini bizlere bir kere daha hatırlatması bakımından çok özeldir. İhtiyacından fazla kazanan kişilerin, gelirlerinin bir kısmını zekat olarak vermeleri, bunu da bu mübarek ayda yapmaları, övülmüştür.
Yardımda bulunmak, zekatını Ramazanlık erzak olarak dağıtmak isteyenlere kolaylık olması bakımından, kumanya hazırlama ve bunu ilanlarla önceden bildirmek, son yılların alışkanlıkları haline geldi.
En fazla ürünle, en ucuza mal etme, süpermarket, hatta mahalleler arası marketlerde moda oldu.
Eşimle Ramazanın ilk günlerinde ikimizin de aklına gelen ayni fikir oldu.
Neden bu kumanya kolileri, fakirin ve dar gelirlinin, her zaman alabildiği, makarna, margarin. salça ya da ayçiçek yağı gibi en ucuz ürünlerden oluşur?
Eğer bir yardım yapıp, ihtiyacı olanı sevindirmekse yapılan, bu kumanya kolilerine biraz daha özen gösterebiliriz.
Üç beş makarna yerine, kaliteli bir veya iki kilo pirinç, ayçiçeği yağı yerine, tereyağı, zeytinyağı, kaşar peyniri, sucuk gibi, dar gelirlinin her zaman sofrasında bulunmayanlardan eklenirse bu kolilere, daha çok dua ve huzur almaz mıyız?
Her işin kolayına kaçmak bize yakışmıyor. Gönülleri hoş etmek için hazırlanan bu büyük kumanyalar, adetler azaltılıp, kaliteli ürünler, hatta et ve şarküteri ürünleri eklenip, zaten senede bir kurbanda komşular tarafından verilirse sofralarında yer alan kişileri, daha çok mutlu eder.
Görünüşü kocaman, içi makarna dolu koliler yerine, alma olanakları hemen hiç olmayan ürünlerle özel hazırlanmış Ramazan kumanyaları, şu mübarek aylarda daha çok gönül kazanmaya sebep olmaz mı?
Bu ayda verdiğimiz fitreler de bunun göstergesi değil mi? Neyi alıp yemeye gücümüz varsa, fitrelerimizi onun üzerinden hesaplayıp, vermiyor muyuz?
Verdiğimizin sayı bakımından çok olması değil , alan kişinin değişik bir lezzet ve tat alacağı, her zaman yiyemediği ürünlerden hazırlanmış olması önemli olan.
İftar sofralarımızı davet ettiğimiz eş, dost akraba ve yakınlarımızla paylaşmak, sosyal birliktelikler, aramızdaki bağların güçlenmesi adına güzeldir.
O zaman az da olsa, yapacağımız yiyecek yardımlarını, standart kumanyalardan değil, miktarı biraz daha pahalıya da gelse, kendimiz özel seçeceğimiz, kolilerde pek bulunmayan ürünlerden derlersek, daha çok gönlü mutlu ederiz bu mübarek ayda gibime geliyor.
Yapılan yardımlarda en sevdiğinden vermek övülmüştür.
Bugünlerde market reyonlarında sıkça gözüme çarpan kumanya kolilerinin bana yaptığı çağrışımları, siz değerli arkadaşlarımla paylaşmak istedim.
YORUMLAR
Yapılan yardımlarda en sevdiğinden vermek övülmüştür.
Evet bastan savma gibi yardim da nekadar yardimdir Allah bilir.
Yine cok güzeldi sevgili Handan bu düsünceleri icinden gecirmek bile baslibasina bir sevaptir diye icimden gecirdim.
Yüreginize saglik
Sonsuz sevgimle
handan akbaş
Sevgi ve selamlar .
Değerli Handan Hanım gerçi konu ile bir alakası yok gibi gözükse de bir anımı anlatmak istiyorum müsaadenizle.
Bilirsiniz bizim Trabzon yöresinin horon oyununu oynaması hem zor hem de zevklidir. Spor akademisinde hoca ve aynı zamanda başarılı bir folklor hocası olan bir arkadaşım ile beraber bir organizasyonda bir horon ekibinin gösterilerini seyrediyoruz. Arkadaşım sohbet esnasında bazı oyuncuları eli ile işaret ederek, bu çocukların muhtemelen yöre çocuğu olmadığını söyledi. Allah, Allah ne alaka şimdi bunu da nerden çıkardın şimdi durup dururken diye söylendim. Yanlış anlama dedi, oyundaki tüm figürleri eksiksiz yapıyorlar ona bir şey demiyorum, lakin oyunun “ruhunu” veremiyorlar dedi. Dikkatli inceleyince bende fark ettim. Yöre dışından olan oyuncular kemençe eşliğinde sadece figürlerin gereğini bir robot gibi yapıyorlardı. Oysa yöre çocuğu oyuncular nerdeyse transa girmişler, kendilerinden geçmişlerdi.
Aynı durum belki Karadenizli bir gencin Doğu, Güneydoğu veya İç Anadolu bölgesine ait bir folklor oyununu oynamaya kalkması ile yaşanacaktı. Oda belki sadece figürlerin gereğini yapacak ama işin “ruh” kısmı eksik kalacaktı.
Ramazandaki bu yardım olayına değindiğinizde aklıma bu anım geldi. İşin içinde “ruh” olmayınca böyle oluyor.
Adı sanı duyulmamış paket makarnalar, son kullanma tarihine saatler kalmış çaylar, deforme olmuş konserveler.
Birde şöyle düşünsek; acaba birer tabak makarna ısmarlayıp yüz kişiyi doyurmak mı daha makbul yoksa birer porsiyon et kebabı ısmarlayıp on kişiyi mi? Zor bir soru, lakin işin içine ruh, vicdan, empati gibi kavramları sokarsak sanırım makul bir menüde birleşilebilir.
Adı hayır, Allah kabul etsin ne diyelim. Buna da şükür.
Saygılar, selamlar
handan akbaş
Ben yine de kumanya ya da yardımlarda, kendi yediğimiz ve sevdiklerimizden vermekten yanayım.
Geniş yorumunuza teşekkür ederim, hayırlı Ramazanlar.
Ayın önemine uygun çok çok haklı bir yazı.
Akıcı ve aydınlatıcı.
Tebrik ve teşekkürler.
handan akbaş
sosyal doktor handan hanım..yine güncel ve doğru olanı yazmayı başardın bizede seni candan tebrik etmek düşer sevgilerle hayırlı ramazanlar..
handan akbaş
Handan Hanımcığım yine çok güzel bir yazı. Sizin temiz ve duyarlı kalbinizin söyledikleri var. Tebrik ederim. Sevgilerimle..
handan akbaş
Handan Hanım, gerçekten çok haklısınız, kendin yemediğini başkasına verme diye bir hadis var. o halde biz ne yiyorsak ve fakir kişi neyi alamıyorsa onu versek daha makbule geçecektir.
Duyarlılığınız için tebrik ederim. sevgilerimle...
handan akbaş
Handan Hanım..Duyarlı kaleminizi kutluyorum..Güzel bir konu, akıcı bir yazıydı..
Sevgilerimle
handan akbaş
handan akbaş
handan akbaş
Haklısınız tabiki, ne yiyorsak kumanyalarımıza onu da dahil etmeliyiz.
Anlamlı ve düşündürücü bir paylaşımdı. Teşekkürler.