- 822 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DİL IŞIKLARI
(beslediği her canlıya doğanın kendi gizemince türkü konseri)
Bahar, çocukluğa çağrıdır diye düşünürüm. Bir bakarsın ağaçlar pembe tokalarını takarak çiçeklenir. Bazen doğanın saçları çayırlardır derim. Çayırlar oyuncak dükkanları gibi rengarenk olurlar. Ya içinde yatıp doyasıya yuvarlanırken hepsi benim için yaratılmış diye düşünmek ne kadar huzur verici.
Öyle bir uz gelir ki akıllar ermez komşu “aşure” getirmiştir. İçinde; geçen yaz-
dan kalan kuru üzüm ve rendelenmiş portakal buluşmuşlar.Ne kadar da güzel.Demek ki şimdi “yeşil pembe”den haber var.Bugün bayram var zira doğa uyanıyor.İçim kıpır, kıpır neşelenmek istiyorum.YENİLİK HEYECANLISIYIM ya…
Şimdilerde tüm ülkede doğal temizlikler başlıyor demektir. Otlar, yapraklar, çağlalar, çilekler, kirazlar, kuşlar ve böcekler yani uyanan her canlı, KENDİ YAŞAM TÜRKÜLERİNİ söylemekteler. İnsanoğlu hamdan olguna doğru en gizemli yolculuk başlamıştır. Yeşilden kırmızıya, ekşiden tatlıya yürüyen sağlık, sevinç ve beslenme ile yaşama sevinci bir aradadır. Doğa hareketlerinin birebir insan gelişimiyle örtüştüğünü görürüm.
Leylekleri uçarken yada yuvada görmekle başlayan seyahat düşleri. Evde oturmak kaygıları ne de tatlıdır. Geçen zaman bile kendince tatlıydı. Renkler ve nimetler içinde ki yaşam: ÖMÜR BİTMESİN şarkılarıyla her canlıya seslenir. İçimde ki o asil ses, kuşların kanadında ki özgürlüğe takılır kalır. Tam bu sırada, insanın tek huzuru baharın tadıyla gelir. Sevinmek.Bilgi ve insan sevgisi.Ya da birine bir şey öğretmek.
Sevinmek isteği; ÖYLE OLSUN DUASI’NI dedirtir.
Doğanın Renkleri ve Nimetleri Hep Birer Işıktır
Aydınlık Tanrısı Güneş, tüm nimetlerin rengini geri vermek için BAHAR la dünya canlılığına yaklaşır. Sanki bir emanetçidir. Sayısız renkleri çelik kasasında saklayıp, tüm evrene renklerini geri vermek için yeniden cana, can katmakla meşguldür.
Bütün bu renkler; anasını arayan kuzular gibi titrer ve yaşamak isteği ile kendi rengini bulur. Bütün canlılar birbirine ışık tutarak yardımlaşır ve de birlikte yaşamayı öğrenirlerken bize de öğretirler.
Bazen de adı bilinen dört temel güç, renkleri ve nimetleri buluşturarak bütünleştirir..Aslına döndürür. İyice bir gözlemlersek sevgi ve samimiyetin, yaşama sevincini, kavgasız bir dünyayı nasıl da asilce anlattığını görürüz. Burada anlatmak istediğim ise: İNSANA, SINIRI YİNE İNSAN KOYARAK, YAŞAMA SEVİNCİNİ KARANLIĞA GÖMMEKTEDİR. En iyi ders ve en iyi eğitici doğadır.Yeter ki anlamak isteğimiz, “ben”liğimizin dışında gelişsin.Biz de ışık tutan olalım.
Evrenin Dili(doğanın şen ışıklı türküleri);
Baharın gelişine, renk cümbüşüne insanlar da katılır. Nasıl mı? En samimi duyguları da o zaman depreşir. Kullandığımız eşyalar da buna katılır. Hemen akıllara evlerin temizliği, badanası, korkulukların, kapı ve pencerelerin boyanması ile içeride bulunan çiçeklerin pencereler önüne çıkarılmasıyla güneşle buluşturmak hatta karanlık bir yerde çöreklenmiş yatan hortumun bile göreve hazırlanma sevinci hep bir arada canlanmayı, yaşama sevincini anlatışı ne kadar da özel güzel…
Sayfa : 2
Şimdi konuk yalnızca bahardır. Bahar bir ‘hızır’dır. Yeniden doğuştur. Görünen
yeni umuttur. Bereketiyle gelmektedir. Şimdi: DIŞARININ SESİ İÇERİYE,
İÇERİNİN SESİ DE DIŞARIYA ÇIKMIŞ ve SAĞLIKLI BİR KUCAKLAŞMA başlamıştır. En önemlisi ise tüm bu hareketler ve sesler hep bir ağızdan özgürlük türküleri söylerler. Dinle, dinle de tadına var. Orada hiç karanlık olmaz.
En özgür ses işte bu sestir. Samimidir. Gelecek kokar. Sağlık kokar. İnsan sevgisi
kokar. Sen kokar. Ben kokar. Yaratıcıdır ışıl, ışıl düşündürür ve beyinleri aydınlatır. Zira bilimdir yaşanan.
Baharda köpeklerin bile hav, hav sesleri güzelleşir. Kuşlar dışarı çıkmış, civcivler pazara inmiştir. Hatta namuslu dilenciler bile dilenmeyi bırakmışlardır. Bir mezarlık taşına veya bir duvara dayanmış, uyuklarken tek sadakası güneştir. Zira önündeki mendili güneş doldurmuştur. İNSANA BAHAR GELDİ. Karnı doymuştur dedirtmektedir.
Elma Gülü (çiçeği) Pembesi;
Geçtiğimiz bahar “karşı bağ” ne kadar da şendi. Bakıyorum birkaç gün içinde yine
şenlenecek. Mavi önlüklü, beyaz yakalı yarınki umutlarımız o güzel kıyafetleriyle çanta-
larını sallaya, sallaya bahçeler yolundan, şakalaşarak, şarkılar ve türküler söyleyerek okula gidiyorlar. Hani şu yapraklar arasında dolaşan ‘uğur böceği’ gibiler. Bense elma ağacının gülleri arasından onlara bakıyorum. Elmaların, o can alıcı pembe, pembe çiçekleri açmıştır artık. Pirim gibi ben de hep “elma gülü” demeyi çok seviyorum.
Şu bizim mavi önlüklü, beyaz yakalıların masumiyetini ve çok şeylerden haberlerinin olmadığını biliyorum. Onlar tam bir elma gülü gibi masumlar. Su gibi azizler. Suya benzerler hangi kaba koyarsan o kabın şeklini alırlar. İşte tam bir “elma gülü” masumiyetindedirler.
Koparır veya dökersen ölürler. Ben çocukları her zaman “elma gülü” ile tartarım.Tartarım da: ELMANIN YANAKLAŞMASINI beklerim..
“Elma Gülü”nün rengiyle tartarım bütün renkleri. En güzel pembe renk odur ki her zaman beynimi kilitlemiş ve ”kilit renk” olmuştur bana. Masumiyetle eşittir. Zira RENK AYARINI, ELMA GÜLÜ RENĞİYLE AYARLARIM…
Hiç unutmam:
Annem, çocukluğumda 5 çile kahve renk örgü ipi ısmarlamıştı da; 5 çile pembe örgü ipi almıştım. Belki de yetmez diyerek fazladan da bir çile daha alıp getirmiştim. Nasıl bir pembe sevdası ki parmağımda bağlı olan örnek kahve renk örgü ipini unutmuşum. Aklımı hep pembe almış ya...
Pembede özgürlük bulurum. Pembeyi gözlerim arar durur. Ruhuma “elma gülü” doladığım belli olmuyor mu? Pembe renkleri ararken diğerlerini kolay buluyorum. Pembe rengi kızıma benzetirim. Diğer renkleri ise onun okul arkadaşları olarak görürüm. Tüm insanları pembe ışıkla donatmak geçer içimden.
Elma Gülü, her bahar en güzel açar, en güzel görünür. En güzel kokar ama ben hep uyumuşum onu görmemişim. Uyanamamışım. Çamaşır ipine asılan beyaz çamaşırların mandalları da uyandırmamış beni. Meğerki koca kış o ipte asılı duran çamaşır mandalları da pembe imiş görünce uyandım. Vah bana vah. Koca kışı uyuyarak soğukta geçirmişler. Koca Pir der ki; ”düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu” ama biz ne duyarız ne de görürüz. Canımız yanınca da veryansın ederiz.
Sayfa : 3
Üzümler asmaların kulağına küpe iken bile ben hep pembe renkli “gül üzümü” arardım. Aranırken, anam sorardı. Ne ararsın evlat? Ben de “pembeyi” diye cevap
verirdim. Anam anlar ve “bir salkım var galiba” derdi. Devamla “kim o pembe evlat” derdi, ama benden cevap yok. Şaşırmış gibi görünür kinayeli, kinayeli gülerdi.
Bahar tüm canlılara, can suyunu güç olarak verirken; bir hışımla geçen köpeğin sesinde pembelik arardım. Doğanın sınırsız özgürlüğü hep bir örnek pembedir ama
biz anlar mıyız? Anlarız da işimize gelmez. Onurlu yaşamak bu pembe ışıktadır.
Belki de etrafımızda olup bitenleri göremeyen çoktur. Evrenin Dili’ni bilmekte her
kula nasip olmaz.
Annemin mutfağındaki temizlik bezinin üstünde “elma gülü” resmi vardı. O zamanlar Aşıklar Köyü’nde gündüz kuzeyden çok hafif ama serin rüzgarlar eserdi. Yokuşun Başındaki pembe renkli şebboy çiçekleri o güzelim kokularını salarak bir o yana, bir bu yana sallanırken rüzgar sesine, özgürlük sesleriyle eşlik ederlerdi. Tam işte bu sesteki pembelik; beni sevdalara davet ederdi. Biz kırsal kesim çocukları bilsek, bilsek dertli türküleri bilir ve onu çığırırdık. Yanımızda ‘Koca Pir’ olmasaydı
her halde kara kafalı biri olurdum. Zira bizim ışığımız odur.
Aşıklar Deresi’nde elma ağaçları çiçeklendiğinde yine otlar büyüyecek. Yine ırgatlar gelecek ve otları biçecekler. Ben onları izliyor olacağım. VARSA BİR DERS ONU OKUYACAĞIM. Doğanın türkülerinin durduğu anı kollayacağım. Geçtiğimiz bahar böylesi bir ağıtlı, DOĞANIN KONSERİNİ izlemiştim. Başka bir baharda yorgun düşen ırgatların, otlar üzerine dinlenmek için uzanışlarını izleyeceğim.
Yeni uyanış ve gelişmeyi ağustos’un sıcağına bırakarak, ürünü bekliyor olacağım. Belli ki aklım hep pembede kalacaktır. Çünkü pembe rengin içinde beyinlere giren karanlıkları dağıtan gerçek ışık var. Ben de onu izliyorum.
Dedem derki; “düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu”. Kabri ışıklarla doludur inanıyorum.01 mayıs 2010
Mustafa Ermiş
Şair Araştırmacı Yazar
Not: “yeşilpembe”
Trakya’da doğanın uyanışının
kutlanmasının adıdır.
“ Telif hakkı yazarına aittir.
İzin alınmadan veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.