MEMNUNE TEYZE!
MEMNUNE TEYZE!
Hayat bize hep aynı şeyleri söylemeye devam ediyor…
_Siz önemlisiniz…..
_Öz de hepiniz yalnızsınız…..
_Dıştan zenginlik için harcadığınız enerjinizi biraz da içsel zenginlikler için harcayın,
_Hayal kurmayı öğrenin ki;bir gün yanınıza hiç kimsenin uğramadığı zamanlarınız olabilir.O zamanlarınızda içinizdeki hayallere sarılıp ısınırsınız…..
Bakımsız,ağır kokulu ,buz gibi bir oda,çarşafların hangi renk olduğu bile belli olmayan bir yatak,üzerindeki battaniye kirden daha da ağırlaşmış ve içinde yatan Memnune Teyze.Pırıl pırıl,tam olarak etrafını bile göremeyen gözleri ışıl ışıl,hiç bir müziğin tınısında yakalayamadığım sesinin etkileyici büyüsü.Öylesine canlı ve pozitif.Sevinç çığlıkları atıyor.
_Sizi bana Allah gönderdi diye teşekkür ediyor Allahına ve bizlere.Biliyor elbette birazdan kalkıp gideceğimizi,yanına tamamen tesadüfen gittiğimizi,ya da tesadüf diye birşeyin olmadığını biliyor ve biz bu odadan çıktığımızda yine kendi yalnızlığına sarılacağını.Ama şu an çok mutlu.An da kalmayı kimse öğretmese de O her şeyi bilerek dünyaya geldiğinin farkında belki, ve bunu başarıyor.
Çocuğu hiç olmamış,hem evliliği de çok kısa sürmüş ve kayınvaldesi türlü eziyetleri yaşattıktan sonra baba evine iade etmiş.Ülkemizde yaşamak zorunda olan bir çok kadının yaşadığı şeyleri Memnune Teyze de yaşamış ama asla şikayeti yok,sadece anlatırken sesinin tınısındaki acıyı seziyoruz.Ama o acının içinde şikayet yok,yargı yok,pişmanlık yok.Şu an çok mutlu…Yalnızlığının içine birden bire dalışımız onun için dünyanın en büyük armağanı.O bunun farkında ve bu farkındalığı bize de yaşatıyor.Elleri avuçlarımda,ellerim yüzündeki bütün çizgilerde itinayla hazineler arıyor,müthiş bir iletişim.Seksen yaşını aşmış bu dünya güzeli kadının içindeyiz….ya da o bizim içimizde.En çok yüreği ile dokunuyor yüreğimize,içinde saklı cennetini gözlerimizin ovalarına seriyor,anlatıyor….anlatıyor.
((Bir dede vardı rüyalarıma gelen,ak sakallı ,nur yüzlü bir dede.Beni alır,sandala bindirir denizin diğer tarafına doğru götürürdü.O gittiğimiz yerde annem olurdu,babam olurdu,kardeşlerim olurdu ve ben onlara sarılır,uzun uzun sohbet eder hasret giderirdim.Sonra beni aynı sandalla kıyıya getirir bırakırdı.Bilirdim yine beni sıkıldığım zaman,özlediğim zaman sevdiklerimin yanına götüreceğini,onun için gittiğime sevinir,dönüşüme üzülmezdim.Ama epey zaman oldu gelmiyor ak sakallı dedem,artık beni alıp götürmüyor anneme…..Ben O’nu başkalarına anlattığım için küstü galiba.Götürmese bile bir kez daha gelse,O’nu bir kez daha görebilsem…öyle çok özledim ki…))
Özlediği kadar,beklediği kadar nur yüzlü dede oluyor Memnune Teyze ve biz biraz daha karışıyoruz O’nun içerlerine.Zordaydı elbette,dardaydı,soğukta ve karanlıktaydı ama asla yenilmemişti.Kırılgan adımlar bile atamıyordu yaşanmamışlığının inadına.Belinde ve kalçasında kırıklar vardı.İs ve rutubet kokulu duvarlara,kirden ağırlaşmış battaniyesine esir düşmüştü.Ama ben var olan bütün çaresizliklerin ötesinde gördüm O’nun yüreğini.Belki temiz ve sıcak bir odada ağırlayamamıştı tesadüfen kapısından içeri girenleri ama yüreğindeki muhteşem bahçesini açmıştı bizlere.
Teşekkür ederim Memnune Teyzem….
Teşekkür ederim seni tanımama vesile olan bütün nedenlere…..
Ve seni küçücük sevinçlere muhtaç bırakan bizlere nasıl seslensem bilemiyorum
2008/Aralık
Rukiye Kan (Enderoğlu