Kadınların rengi? Yoktur!
‘’Siyah düz saçları… Omuzları öylesine güzeller ki güneşle birlikte yıkılmaz kale oluyorlar. Denizden çıkarken siyah saçlarından süzülen sular göğüslerin arasından o minnacık göbeğine ulaşıyor. Ellerine ve ayaklarına sürdüğü kırmızı ojeler onu haddinden fazla çekici kılıyor. Ama simsiyah bikinisiyle kapatıyor kapıları. Attığı her adımında izler bıraktığı nasılda belli. On sekizlerinde bulunan genç kızın özgüveni var. Bakma gülerken gözlerinin arkasındaki parıltıya, henüz dokunmamış onlara kimse. Günü geldiğinde parıltının yerini gizli bir hüzün alacaktır.’’
Sarışın bir genç kadının duygusal buhranından yeni çıkmıştı Selin. Yanımda öylece uzanmış, benim genç kıza olan beğeni dolu bakışlarımı görünce konuşmaya başlamıştı. Oysa o da biliyordu bende sahilde tüm gözler Selin’in üzerindeydi. Ama Selin ilk defa kendi sularında dişli bir rakip görmüştü. Bu bir kıskançlık değildi, haset hiç değildi. Sadece kendisini görmüştü o genç kızda.
Bazen dışları sarışın iken içleri esmerdir kadınların…
‘’Benim beş altı yıl önceki halime ne çok benziyor değil mi?’’ Selin bu sözleriyle beni bir kez daha şaşırtmıştı. Tanıyordum onu kolay kolay kendisiyle ilgili yorumlar yapılmasını istemezdi. Geçmişiyle ilgili ise asla. Tek istisna bendim, onu da becerememiştik zaten. Bitmişti ilişkimiz. Ancak arkadaş kalarak mutlu kalabileceğimizi görmüştük.
‘’Tek fark o esmer, ben sarışın…’’
‘’Onun denizden çıkmaya başladığı ve seninde sözlerine giriştiğin an’a kadar içimden onun sana ne kadar çok benzediğini geçiriyordum. Kadınların rengi yoktur diye düşünürdüm hep. Ama sanki bu kız farklı gibi. Çünkü bu kızın dışının esmerliği önemsiz, içi sarışın. Tehlikeli!’’
‘’İşte sana aşık oluşumda bundandı. Çünkü sen bana hep tutkuyla baktın. Esmer kadın tutkunun çağırıcısıdır oysa. İlginç bir şekilde bu kıza sevgiyle baktın. Esmerlere tutkuyla bakardın halbuki. Bir çok erkek sarışın kadını sevgisi için, esmer kadını tutkusu için tercih eder. Bir zamanlar bana tutkuyla baktığın gibi şimdi bu kıza farklı şiddetlerde sevgiyle bakıyorsun. Belki de bunun sorumlusu benim! Bana benzediğini düşündüğün için tutkuyla bakamıyorsun.’’
Yarım saat kadar tek söz etmeden öylece durduk. Güneş beni kavursun diye çıkıyorum gölgeden. Daha çok meydan okuma güdüsü basıyor Selin’i, çok daha cüretkar uzanıyor kumsala… Omuzlarından indirdiği askılarını sırtına bağlıyor sıkı sıkıya. Omuz omuza mücadele eden iki futbolcu yaratıyor. Güçlü olan topa sahip olacak.
Bir an için göz göze geldik Selin’le, çekmedik gözlerimizi merakla baktık içimize. Gözler kalbin aynası değildir, gözler geçmişin ‘içindekiler’ listesidir.
Çok belliydi Selin’in vazgeçmek istediği bu savaşımdan. Kurtulmak istedikçe daha çok bağlanıyordu. Gözleri üzgün bakıyordu şen kahkahalarına rağmen. Sorumlu hissetmeliydim kendimi. Ama bu onun tercihiydi. Kaldı ki beni bırakıp giderken bile gözlerindeki parıltılar gerçekliğini bir an olsun kaybetmemişti. Ne olduysa olmuştu beş altı yıl içerisinde. Hayatına girenler çok şeyini alıp gitmişlerdi. Bu içimi acıtıyordu ama elimden geçmişi temizlemek gelmiyordu. Ancak geleceğe neşe saçabilirdim, onun içinde Selin’in gücü yoktu henüz. Benimkinden de emin değilim aslında…
‘’Kalk hadi canım denize girelim. Ya da sen dur burada ben gideyim denize. Bakarsın denizden çıkarken esmer olurum.’’
Kim olduğunu bile bilmediğimiz bir esmer geçmişti hayatımızdan, öyle bir iz bırakmıştı ki…
Bir aşk dilersiniz gökyüzünden üzerinize yağsın diye, halbuki omzunuzun üzerinde duranın farkında bile değilsinizdir.
Doğuşan IŞIK
19.06.2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.