- 1467 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
***...Bendeki Ayna ve Aynadaki Ben...***
İyi dostu olanın, aynaya ihtiyacı yoktur, diyor ya hani Mevlana. Çok bakar oldum aynalara bu ara. Dostlarımın kötü olduklarından değil aynaya bakma sebebim. “Acaba ben başkaları için ne kadar iyi dostum” asıl derdim bu benim. Bunun için bolca bakıyorum aynalara. Bana emanet edilen yüreklerin hakkını verebiliyor muyum diye. Nasıl bakmayayım ki. Daha bir iki gün önce yazdım aynı sonlara geliyorum hep diye. Dem vurdum bu sonlardan. Bakmalıyım biraz daha aynalara… İçimdeki şüphelerim dinene kadar belki. Belki kırk kez söylediklerime kendim de inana kadar bakmalıyım aynalara.
Kızıl kara saçlarım yok başımın üstünde bilirim. Her şeyi gören, bir bakıştan dünyayı okuyan manidar gözlerim de yok. Elimde her şeye sihir katacak, bütün sorunlarımı çözecek sihirli bir değneğim de… Sadece aynalarda görebildiğim herkese fazlaca benzeyen bir yüzüm, kendi önünü görmekten aciz oldukları için gözlüklerden yardım alan kahverengi bir çift gözüm, bütün olumsuzlukların kokusunu fazlaca derinden hisseden bir burnum, duyduğu her şeyi anlamlandırmak için didinip duran bir çift kulağım var benim. Bir de ille de her şeyi kendi süzgecinden geçirecek kadar mesai yapan bir beynim ve kimilerine göre fazla hassas ve kırılgan olduğu söylenen avare bir yüreğim....
Eldeki malzeme bu olunca daha bir cesaret istiyor ayna karşısına geçmeye. Eldeki malzemeyi bir kez daha görmeye. Titizlenirim hep bende yansıyan görüntüye…görüntülere… Dedim ya hakkını vermek gerek karşında dikilene. İyi oturtmalı görüntüyü aynanın çerçevesine. Dev aynasında göstermemeli kişiyi kendine. Yer aynasında da küçültmemeli. Ne zor aldığını aldığın kadarıyla verebilmek. İnce eleyip sık dokumak belki ama eksiğini vermemek. Kulun hakkına girmemek.
Ayna da ki amaç kendini göstermek mi kişiye o da ayrı mevzu. Bakınca insan görmek istiyor ayna olmak için seyr ü sefer eden kumu... Sonra takılıyor kulaklar ırmağın uğultusuna. Sonra da o küçük kız eşlik ediyor aynada yansıyan rüzgarın dansına…
Aynanın karşısında dans eden küçük ve geveze bir kuş gibi durmadan öter dururum ben. Kendi kendime kelimelere yeni anlamlar giydiririm. Bazen de aynadaki beni korkutacak kadar büyük cümleler ederim. Sonra da durup manalarını kaybetmiş gözlerimi incelerim.
İşte dostların yanında da ben böyle geveze küçük bir kuş gibiyim. Duymak istemediklerini birden söyleyiveririm. Sonra durup durup onları denerim…Bazen kendi boyumu aşan cümlelerimi çözmelerini beklerim. Bazen de kahverengi gözlerimdeki yediveren güllerini dermelerini isterim. Kalbimin tik tak’larından ritim tutmalarını, bizim şarkımızı dağa taşa uçan kuşa söylemelerini isterim.
Oysa göremez çoğu yediveren güllerini. Bazen açılmaz onların baharında çiçeklerim. Yüreklerimizin ritmi farklıdır, duyulmaz melodilerim. İçerim pınarlarından da gitmez deli divane özlemlerim…
Değişkendir benim aynalarım… Bazen tek renk boyarım… Bazen de rengarenk şekilleniveririm. O nedenle hep, daima, durmadan, gece gündüz kendimi çizerim…Sonra da bütün görüntüleri bir bir silerim… 30/06/07-Cumartesi/15:28
YORUMLAR
büyük bir hayal gücü..güzel kurgu..hayal gücünün aynaya yansıtılıp oynatılması,tıpkı bir film gibi...ayna yerine göre dostumuz,yerine göre de düşmanımız olur..bizi nasıl gösterdiğine bağlı yani..:))
güçlü bir kalem...zamanında okumadığıma hayıflandım...zevkle okudum...karakaleminize ve yüreğinize sağlık..kutlarım..sevgilerimle...