- 619 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
yok SAYIN.
yok sayın.
-oy.oyy.oyyy.Vay benim güzel kardeşim.Nerelerdeydiniz ?
Diye başlamıştı sohbetleri. Belliydi ki, Çok yakın arkadaştılar ve hatta yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi, bir zamanlar. Diye düşünmeden edemezdiniz Manzarayı görseniz.
Olgun yaşlarına rağmen iki ’adam’,çocuklar gibi sarmaş dolaş olmuş; İki de bir de, az geri kaykılarak, hasretle bir birlerinin yüzüne büyük bir zevk ve hayranlıkla bakıyorlardı. Neden sonra ayrılıp, kahveye döndüler, yönlerini.
’’Vaaay kimler gelmiş’’.Ve’’ Vaaay. Kimleri görüyorum’’
Vurguları arasında başlamıştı bu sohbet.
Yoğun hasret gitgide yerini günlük yaşamı sorgulamaya bırakıyordu.
Önce göz pınarları taşa taşa yaşadıklarını paylaştılar tüm kahvedekiler.
Ne kadar ortak acıları vardı hepisinin de. Mücadeleci ruhları tabiatın her zorluğunu yenmiş gibiydi.
Artık Su getirmek için kilometrelerce yürümüyordular. Hastaların ekserisi, yollarda ya da evde çaresizlikten ölmüyordu.
Kaç defa gebe bir gelini, ebe ye götürürken, küreklerle yol açma telaşı içinde Çığlara yenik düşmüştüler. Kaç gelin Şehit olmuştu doğum yaparken Ve onlara yol açmaya çalışırken kaç yiğit yok olmuştu, gerek uçurumlardan düşerek gerekse çığ altında kaybolarak.
Derin bir sessizlik Gelip kahvenin ortasına adeta bağdaş kurmuştu. Suspustu herkes. Ve herkes sanki şuurları alınmış gibi bir birlerine bakıyor. Adeta birbirlerinden için için özür diliyordu.
Derin bir’ -hey yy gidi günler hey!’ İfadesiyle, adeta tokat yemiş gibi, sirkelendi. Kahvedekiler. Hafif gülüşmeler, Kıyısına kibir değmiş şakalar, yeniden şenlendirmişti insanları.
Eeeee ne deceksiz referandumda? Diye sordu kahveci, çayları uzatırken.
İki arkadaş aniden cevabı yapıştırdı da. Birisinin evet diğerinin hayır demesi ile yeni bir mahcubiyet henüz filizlenen samimiyeti tekrar kırmıştı.
Yani kulaklarıma inanamadım Hasan.
-Sendemi evet diyeceksin.?
-Billahi bende aynı şaşkınlıktayım Hüseyin.
-Sen nasıl hayır diyeceksin.Hasan.?????
Meraklı gözler Bu iki dostun üzerine çevrilmişti.
Köyde bilmeyen Yoktu hatta gençlere de örnek olarak Hasan ile Hüseyin in yaptıkları anlatılır. Yiğitlikte birer idollermiş gibi. Hep evlatlarının Ya Hasan’a. Ya da Hüseyin’e benzemelerini isterdiler.
Bu gün köye gelen yolların. Yapılan cami ve köy meydanındaki çeşmenin. Ve hatta köydeki bir çok kadının ve erkeğin. Varlığını borçlu olduğu iki dağ gibi adamdı Hasan ile Hüseyin.
Hasan 12 yıl önce Şehre taşınmıştı. İşleri sebebiyle hiç dönememişse de her fırsat da maziyi anımsatan mektuplar yazardı. Ne olmuştuysa son sekiz yıldır mektupta yazmaz olmuştu. Nihayet kendisi gelmişti onunla paylaşılacak bir dünya anısı olan Hüseyin. Neredeyse yıkılmış gibiydi.
Bütün zamanlarda aynı düşüne bilmiş iki arkadaş. Nasıl olmuşta tek bir konuda böyle çatallaşmıştılar. Konuşmaya korkuyorduysa da Hasan. Ne olacaksa olsun deyip açtı konuyu.
Bilirsin Hüseyin hem sizi pek severim. Hemde üzerinizde hakkım var.
Önümüzdeki halk oylamasında benim istikbalim gereği. Hayır demeniz gerekiyor. Bu. Benim bu olanları onayladığım anlamına da gelmesin. Fakat başımı sokacağım bir yuvam olacak.Bunca yıldır kendini Halkı için heder etmiş bir insanım.Siyasetin içindeyken gördüm ki .Heder olduğunuza değecek hiç bir şey yok.
Ben buraya yol getirdim.Onikiyıl da yılda.Bir kez lazım oldu sizi ikna edemezsem o da boşunaymış.Şu camide şu çeşmede o kadar hakkım var.Açılışını görmek kısmet olmadı.ve diyeceğim odur ki?!.
Hüseyin uzanıp eliyle hasanın ağzını kapattı. Bu harekete Hasan hem sinirlenmiş hemde şaşırmıştı. Şok içinde o şaşkınlıkla Hüseyin’i izliyordu.
Hüseyin kahvenin ortasına bir masa çekti bir sıçrayışta üzerine çıktı ve
Sevgili Kardeşler Abi ve amcalarım. Allah her insana kendisini temsil edebileceği ayrıcalıklar yüklemiş. İstişareyi de helal kılmıştır. İstişare istismar da değildir şantaj da.
Bu. Canımdan çok sevdiğim Hasan kardeşim. Görüyorum ki. O. bizim dostluğumuz da dâhil. Bu gün İstişare eder gibi. İstismar ve tehditle bize gelmiştir. Bu konuda fikir de beyan etmeyeceğim.
Nasıl ki, Allah, Kişiyi Yemek, içmek. Defi hacet doğum ve ölüm gibi nevi şahsına mahsus hallerle bezetmiş se Karar yetkisi de kişinin kendi aklınca doğru olanı bulmasıdır. Birilerinin menfaatini onaylayan kendisini yok saymış olur. Ben sizi yok sayıp kararımı almaktan yanayım. Vebali bana olacak iş için kimseye fikir danışacak değilim.
Size bir kıssa anlatacağım.
Pınara su içsin diye eşeğini götüren çiftçi Namaz kılmak için eşeği bağlayacak yer bulamaz ve Ey hayır sahibi sende hiçmi akıl yoktur. Çeşmeyi, yaptın da eşek bağlayacak kazık aklına gelmedi.Der ve Çeşmenin önüne odundan bir kazık yapıp çakar
Namazını kılıp, tam çekecekken. Kendi kendine. Ya hu biri daha gelir. Bari o benim kadar zahmet çekmesin. Der ve kazığı çakılı bırakıp gider.
Bir müddet sonra oraya gelen başka birisi. Ya bunu buraya çakanın hiçmi aklı yok. Çoluk çocuk takılır Allah muhafaza düşüp yaralanırlar. Diyerek o kazığı yerinden söker.
Şimdi. Yolcular gibi değil hancılar gibi düşünün. zira siz ölseniz de İnsanlık yaşayıp gidecek.Ve her ne yaparsanız yapın sizin eseriniz olacaktır.
Çeşme yapan olamaya bakın. Kazık çakan da onu sökende, anlık düşünmüş ve doğru yapmışlardır.
Oysa en doğrusunu çeşmeyi yapan Baştan yapmıştır zaten. Der ve iner masadan. Hasan Hüseyini anlamış. Yarı yenik yarı mahcup yere bakarken. Hüseyin sessiz sedasız evine doğru yürüyor. Bir yandan da. Menfaat-i -Dünya bir kişiyi daha yuttun diye mırıldanıyordu. Biliyordu ki Menfaatini kendi kişiliğinin önüne koyanlar. Koydukları menfaatin yok ettiği kimselerdir.