- 2394 Okunma
- 33 Yorum
- 0 Beğeni
Şu Anda 100 Altın Elime Geçse
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hayatta üç önemli yol ayrımı vardır insanoğlunun önünde.
Zengin olunur, zengin alınır, fakir kalınır.
İkincisinde ise; Şanslı doğulur, gayretkeş olunur veya boş verilir.
Üçüncüsünde; Çok bulunur, az bulunur, kral olsan üzülünür.
Bütün yollar da musallada son bulur.
Peygamberleri yutan dünyada baki kalan sadece eser ve amellerdi. Sadece zaman değil, insanlarda kıymet bilmiyordu. İyiler de kötüler gibi unutuluyordu.
1166 senesinde 91 yaşında iken Bağdat’ta vefat eden Geylani hazretleri de Böyle güzel insanlardan biriydi. O da pek çok yol ayrımlarından sonra musallaya çıkmıştı. Fakat büyük eserler bırakmıştı gerisinde ve nice nice talebelerinin her biri birer aydın olmuştu çağında.
Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri en fazla keramet gösteren âlim ve evliya idi.
Dünya tatlısı bir erkek bebek doğmuştu ramazan ayında. Diğer bebekler gibi yemiyor içmiyor herkesle beraber oruç tutuyordu. Ancak ezanla yemeğe başlıyordu. Ahali ondaki olağanüstülüğü hemen fark etmişti.
Geylani bebeğin kerametleri bitmek bilmiyordu.
Çocuk yaşta tarla süren Geylani öküzün kuyruğunu tutmuş ilerliyorken, öküz dile gelip “ sen bunun için yaratılmadın ve emrolunmadın” diyordu.
Bu mucizevî olaydan sonra çocuk Geylani annesinden izin ister Bağdat’a gidip ilim tahsil etmek için. Annesi ağlar üzülür ama hayatında hiç yalan nedir bilmeyen oğluna, kocasından kalan 80 altının 46 tanesini koltuk altına diktiği kese ile verir. Gözü yaşlı anne, çocuk Geylaniden tek şey ister. “ Ne olursa olsun doğruluktan şaşma, yalan söyleme” der.
Küçük bir kafile ile Hemedan’ı geçerken kalabalık bir eşkıya gurubunun saldırısına uğrarlar. Kervandaki her şey ve herkes soyulur. Çocuk Geylaniye senin de bir şeylerin var mı? Diye sorar bir harami.
- 46 altınım var.
- Nerede?
- Elbisemin koltuğunun altına dikili.
İlk harami Geylani’yi umursamaz ve uzaklaşır. Bir başkası da soruya aynı cevabı alınca gizli cep sökülür, altınlar bulunur. Hayretler içindeki reis “ neden söyledin?” der. “ Ne olursa olsun doğruluktan ayrılmayıp yalan söylemeyeceğime dair anneme söz verdiğim için” der Geylani.
Bu olayla birlikte haydutların reisi de doğru yolu seçti ve tövbe etti. Adamları da onu takip etti. Haydutlardan yolu ayrılan Geylani Bağdat’a yöneldi.
25 sene sahralarda dolaşıp olgunlaştı. Nefsi ile savaştı. Dini öğrenmeye başladı. Yolda tanıştığı biri ile iyi arkadaş oldu.
“Sen burada bekle geleceğim” diyen iyi arkadaşını aynı yerde bir yıl bekledi. Bir yıl sonra gelen arkadaşının elinde süt ve ekmek vardı.
“Ben Hızır’ım, böyle olması emredildi bana” dedi gelen arkadaşı ve birlikte Bağdat’a yürüdüler. Kısa bir süre sonra 13 çeşit ilim ve fen üzerine dersler vermeğe başladı genç Geylani. Hiç kızmazdı, lütufkârdı.
“ Yemek isteyen, ekmek isteyen, yatmak isteyen kimse yok mu? Gelsin!” diye kapısında adam bağırtırdı. Genç Geylani benzeri görülmemiş bir âlim olmuştu. Kadiri Mezhebini kurmuştu.
“ Bütün amalleri inceledim, yemek yedirmek ve güzel ahlaktan daha iyi bir şey bulmadım. Elimden gelse hiçbir fakir bırakmam, hepsini doyururum. Şu anda 1000 altın elime geçse bir gece bile bekletmeden sadaka olarak dağıtırım.”
İşte İslam buydu. Bu kelimelerle özetliyordu İslam’ı.
Şeyh Abdülkadir Geylani’nin meclisine Hızır as dünyada felah bulmak isteyenleri davet ederdi.
Geylani, zaman içinde kırılmalar yaratıp, bir gecede bin rekât namaz kılardı çoğu kez. Aynı anda birkaç yerde olabilirdi. Onun mucizeleri ciltlere zor sığardı.
Mühim olan mucizeler değildi. Hayatlarda önemini yitiriyordu ama fikirler ve yollar çok önemliydi. Yolların ayrıldığı noktalar daha dikkate değerdi. Doğru yolu seçmek kurtuluştu. Tarikat yol demekti.
Bir gün, çöle çıkıp su bulamayan Geylaniye Cenab_ı Hak bir bulut gönderiyordu. Yağan yağmurun suyunu içen Geylani susuzluğunu gideriyordu.
Tam o sırada büyük bir parıltı oluyordu. Onun içinden bir suret görünüyordu belli belirsiz. Ve o suretten bir ses geliyordu:
“ Ey Abdülkadir, ben senin yaratıcınım, senin için haramları helal kıldım.”
Sesin hiddetinden havada şimşekler çakıyor, gök aydınlanıyor, kararıyor tekrar yanar gibi aydınlanıyordu. Ağaçlar esen şiddetli yelin yönünde secde edip, Secdeden kalkmıyordu. Hak Teâlâ’nın yarattığı tabiatüstü olaylar Geylaniyi bile ürkütmüştü.
Birkaç saniye duralayan Geylani, Eğüzü besmele çekip “ Defol melun!” diye bağırıp kovuyordu sesin sahibini.
Tabiatüstü olaylar anında duruyordu. Ve sesin sahibi bir duman şeklinde yine sesleniyordu:
“ Ey Abdülkadir, ilmin ve hakikate vukufunla aldatamadım, kurtuldun. Ben şimdiye kadar tarikat ehlinden 70 kişiyi bu şekilde kandırıp azdırmıştım.”
Geylani de “ Ey melun, benim kurtulmam ancak Rabbimin fadlı, lutfu ve ihsanıyladır.” Diyordu iblis’e.
Sesin iblis’in sesi olduğunu nasıl bildiğini soruyorlardı güzel insana.
“ Şeytan’ın sana haramları helal kıldım demesinden anladım.” Cevabını alıyorlardı.
Bu ders bize yetmez mi? Haranları helal kılanların atası demek ki; iblismiş.
Musallaya dünyada sadece iblisin askerleri çıkacak.
İblis kıyametten sonra meleklerden kurulu özel bir ekip tarafından öldürülecektir. Mantıksız mı geliyor? İblis’in yolunun sonu Cehennem’in Gayya Kuyusu ve Vehil Dereleridir.
Bunlara inandığım ve yazdığım için bana meczup, gerici ya da ruh hastası diyebilirler. Ama ben onlardan çok sağlıklıyım. Üstelik cesurum. Benim yolum bu. İnşallah şaşırmam.
En büyük Nobel her iki cihanda Rabbimizin hayır ve hasenetlerine mazhar olmaktır.
Ben sadece büyük bir çaba içindeyim. Bazen en başa bile döndüğüm olur.
Kendisini eksik hissedip üzülenler; sakın umutsuzlanmayın sizden daha vahim durumdayım.
YORUMLAR
Saygıdeğer Ağyar Dost, söylediklerinizde tamamen haklısınız. Gercekten bir yanlış anlama olmuş bügünümüzden değil geçmişten bahsettiğinizi düşünmüştüm. Her ne kadar batı tarafından üzeri örtülmeye çalışılsada geçmişte müslümanların ilim bilimde katettikleri yol ortaçağ karanlığını yaşayan Avrupa'nın aydınlanmasına sebep olmuştur. Ama ne yazık ki son bir iki asırdır duraklama gerileme mevcuttur. Her ne kadar Batılılar , Müslümanlar'da bu gerilemenin sebebini kasıtlı olarak İslam'a bağlasalar da bunun doğru olmadığı geçmişteki müslüman bilim adamlarının keşif icatları bunun ispatı ki benim eklediğim sadece bir kısmıydı... Bu durum hepimizin malumu da asıl gerilememizin sebepleri üzerinde etraflıca düşünmemiz gerekir mesela bunlar sizce neler? Geçmişte müslüman bilim adamları batının bile karanlıktan çıkmasına ilim bilimde ilerlemesine sebep olurken sonra bize ne oldu da hiç bir ilerleme kaydedemedik geri kaldık?
ÜZÜMKARASI tarafından 8/18/2010 1:25:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Merhabalar değerli "ÜZÜMKARASI" sevgili “Engin”
Sanırım yanlış anlaşıldım. Değerli ÜZÜMKARASI aşağıda belirttiğiniz notları biliyorum ve gurur duyuyorum, lakin bütün bunlara rağmen günümüzde bana Müslümanların imal ettiği bir cep telefonu, bilgisayar, uçak, otomobil vazgeçtim bir saç kurutma makinesi gösterin. İstisna bir şey varsa onunda dünya markaları karşısında esamisi bile okunmaz. Bakınız bu gün gençlerimiz nerdeyse takım elbisenin altına giyecek kadar yabancı marka spor ayakkabı müptelası olmuşlar. Doğru ya "asılacaksan İngiliz sicimi ile asıl" dememişler boşuna.
Üzüntüm buna.
Sevgili Engin keramet ehlinin varlığını kabul ediyorum, amenna, sadakna. Günümüzde gösterilen kerametin pratikte keramet sahibine şöhretten ziyade İslam âlemine herhangi maddi manevi bir getirisini, itibar katsayısında yukarılara doğru bir ivme göremiyorum. Sadece münferit şaşalı yaşamlar, 4x4 jipler, çiftlikler, müritlerden oluşan bohem bir hayat.
Selamlar
Sevgili hemşehrim İsmet.
Herkese olmaz bu kadar güzel yorum kısmet.
İstismarcı yobaz insanlar yüzünden inandılklarımı dillendirmekten korkmam mı gerek?
Abartılar bazı vakalarda olsa dahi İslamda Peygamberin mucizeleri bazı büyük din alimlarinin de kerametleri vardır ve gerçektir.
Gören var mı demek iman zayıflığını gösterir. İman, görmeden inanmaktır. LA BİG BANG Adlı makalemde her işinde akıl, mantık ve bilim arayanların ne derece yanılabileceklerini ortaya koydum.
Çünkü bilim dahi dün ak dediğine bu gün kara demektedir. Yani bulunan her şey Kanunları dahi tepe taklak etmektedir.
Yorumunuz yanlış değil ancak istisnai bir durum.
Boşluğa asma köprü kursa fen
Allah derim, başka bir şey demem ben.
Seni özledik.
Sayfama şeref verdin.
Baki selamlar.
Sevgili Engin bu kadar değerli şahsiyetler yetiştirmiş İslam camiası topyekûn olarak bilimde, ilimde, teknolojide, sporda, sanatta evrensel standartların uzağında, dünya klasmanında küme düşmeme mücadelesi veriyorsa bir yerlerde bir şeyler eksik ama ne, diye sorasım geldi.
Bir gün bir sohbette yeni kuşak dostlardan birisi bana geçmiş de veya günümüzde fikirlerinin peşinden gidebileceğim veya yerinde olmak istediğim her hangi birisi var mı şeklinde bir soru yöneltmişti. Bende ona “herhangi birisinin yerinde olmaktan ziyade evrensel fikirleri ve felsefeleri ile iz bırakan, etkileyen tarihi şahsiyetler mutlaka olmuştur lakin gelmiş geçmiş mevcutlar içerisinde peşinden gidebileceğim ne bir lider ne bir hareket var. Yani senin anlayacağın bu konuda ben bayağı “gericiyim”!Yaklaşık 1400 sene kadar.” diye cevap vermiştim.
Bilmem muradımı anlatabildim mi ?
Daha evvelki benzer bir yazına düştüğüm notta da belirttiğim gibi
“İslam büyüklerinin, evliyaların, velilerin hayatlarını anlatırken (yazılı kaynaklardan) mübalağayı fazla kaçırıyoruz gibi geliyor bana. Muhakkak ki İslam’ı dört dörtlük yaşayan bu şahsiyetler, zaman içinde sevenlerinin dilden dile anlatılan menkıbelerine her devirde bir şeyler eklenerek insan üstü efsaneye dönüşüyor.
Tahminim bu kadar abartıdan bizatihi bu muhterem zatların bile rahatsızlık duyacağıdır.”
Eğer insanoğlu gerçek manada ruhunu, bedenini terbiye ettiğinde "aynı anda birkaç yerde olabilir, "Hızır" as. ile kontak kurabilir. Şuna inanıyorum ki Yüce yaradan insanoğlunu yaratırken ayrım yapmaksızın bu meziyetleri tüm kullarına bahş etmiştir. İş bu meziyetleri meydana çıkartıp, Allah yolunda kullanabilmek. Zira dünya bu meziyetlerinin farkına varıp ta şeytanın yolunda kullanan nice ahmaklarla doludur.
İşin bir başka boyutu da yeterli alt yapısı olmayıp ta bu meziyetinin farkına varmış kişilerin durumu. Bazı yerde deriz ya hani "kafayı yemiş "diye, işte onlarda kafayı yiyenlerdir.
Tabiî ki öncelikle her şey Allahın emri ve iziniyle olur.”
Bu gün maalesef işin felsefi boyutundan ziyade şiş geçirme, ateşte yürüme gibi yarı şov yarı magazin bölümü ile başımızı göğe erdirmeye çalışıyoruz. Peygamberimiz bir hadisinde ümmetinin 73 fırkaya bölüneceğinden bahseder. Sağ olsun bizim “İslam âlemi” ben diyeyim “373”, sen de “473” fırka. Yetmedi hala “573” için azimle, sebatla uğraşıp duruyoruz. Bu azmi, sebatı menzile ulaşmak için gösterseydik, sanırım uçmak için ne uçağa, nede bir çift kanada ihtiyacımız olurdu.
Öncelikle tebrikler, akabinde çok, çok selamlar hemşerime
Haticcay
İlk bölümde bahsettiniz konuda bir paylaşımda bulunucağım okuyabilirseniz sevinirim. Saygı ve sevgiler
Önce Onlar Bulmuştu
Kenan GÖÇOĞLU
Dünyanın üzerine bir güneş gibi doğan İslâmiyet, ilim öğrenmeyi teşvik ederek Müslümanların her bakımdan örnek alınabilecek bir medeniyet kurmalarını sağlamıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in ve Peygamber Efendimiz’in (sas) teşvikleriyle, M.S. 800–1500 yılları arasında İslâm dünyasında, her konuda olduğu gibi, ilmî çalışmalarda da önemli ilerlemeler olmuş; birçok Batılı araştırmacı, İslâm dünyasının önemli ilim merkezlerine gelerek Müslüman âlimlerden ilim öğrenmiştir. Müslüman ilim adamlarının eserlerinden yaptıkları çevirilerle, kendi ülkelerinde mucit olarak meşhur olmuş çok sayıda Batılı araştırmacı vardır. Batı’nın meseleye taraflı yaklaşması, ülkemizde de bazı kesimlerin bu gerçeği kasıtlı olarak örtmeye çalışması neticesi maalesef Müslüman ilim adamları tarafından yapılan keşif ve ortaya konan icatlar Batılılara mal edilmiştir. Bütün bunlardan sonra da, “İslâm terakkiye mânidir.” gibi yaftalarla Müslümanlar tesir altına alınmak istenmiştir. Aşağıdaki misâllerden de anlaşılacağı gibi birçok icat ve keşfin temelinde Müslüman ilim adamları vardır.
Uçak
İnsanoğlunun kuşlar gibi uçma hayalinin, ilk olarak 1903 yılında Wright Kardeşler tarafından gerçekleştirildiği bilinir. Hâlbuki ilk uçuş denemeleri 880 yılında, Endülüslü Müslüman âlim İbn-i Firnas tarafından geçekleştirilmiştir. Plânörlere benzeyen bir âletin üzerine kuş tüyleri ve kumaş geçiren İbn-i Firnas, bununla bir müddet havada kalmayı başarmıştır. İbn-i Firnas’ın bu faaliyeti, Batılı tarihçilerden Prof. Dr. Philip Hitti ve Dr. Sigrid Hunke tarafından ilk uçuş denemesi, kullandığı âlet de ilk uçak modeli olarak kabul edilir.1,2
Buharlı otomatik sistemler
Çeşitli kaynaklarda, buharlı otomatik sistemlerin ilk örneklerinin 1780 yılında İskoçyalı mühendis James Watt (1736–1819) tarafından icat edildiği belirtilir. Hâlbuki James Watt’tan 600 yıl öne yaşamış olan El-Cezeri’nin bir eserinde, buharlı otomatik sisteme benzer bir regülâtörden bahsedilmekte ve bu regülâtörün detaylı resmi yer almaktadır. El-Cezeri bu sistemde, buhar veya petrolle çalışan motorlu taşıtların vazgeçilmez elemanı olan supap tekniğini de ilk olarak kullanmıştır.3,6
İlk denizaltı
Su altında ilerleyebilen bir vasıta yapma fikri, ilk olarak Leonardo da Vinci (1412–1519) tarafından ortaya atılmıştır. 1620’de Hollandalı fizikçi Drebbel’in ve 1653’te Fransız fizikçi François de Son’un bu konuda yaptıkları çalışmalardan bir netice alınamamıştır. Günümüzde ilk denizaltının 1776 yılında Amerikalı bilim adamı David Bushnell tarafından yapıldığı bilinmektedir. Hâlbuki İbrahim Efendi, 1719 yılında şehzadelerin sünnet düğününde eğlence maksatlı kullanılmak üzere, insan taşıyabilen ve bir saatten fazla su altında kalabilen, çelikten bir denizaltı yapmıştır.4
Dünyanın yuvarlaklığı ve kendi etrafında dönmesi
Kâinat kitabını, Kur’ân-ı Kerim’in ışığında okuyan El-Biruni (973–1048), Dünya’nın yuvarlak oluşuna ve kendi etrafında döndüğüne dâir ilmî hesaplamalarını Kopernik’ten 500 yıl önce bilim dünyasına sunmuştur. Ne yazık ki, gençliğimize Kopernik anlatılmasına rağmen, El-Biruni’den hiç bahsedilmemektedir.3,4,7
Kan dolaşımı
16. yüzyılda yaşamış olan Micheal Servitus’ün kan dolaşımını ilk keşfeden kişi olduğu kanaati günümüzde yaygındır. Hâlbuki ondan 300 yıl önce yaşamış Müslüman tıp âlimi İbnü’n-Nefis (1208–1288), eserinde damar sistemini ve kalbin bölümlerini detaylı olarak çizmekte; büyük ve küçük kan dolaşımını ayrı ayrı anlatmaktadır. 8-9
İlk anestezi
İlk olarak 1850 yılında Junken tarafından yapıldığı zannedilen anestezi, Müslüman ilim adamı Sâbit bin Kurra (835–902) tarafından keşfedilmiş ve kullanılmıştır. Harran’da doğan Sâbit Bin Kurra, Bağdat’ta, tıpla birlikte matematik, astronomi ve mekanik sahalarında da önemli çalışmalar yapmıştır. 9,10
Atom
Günümüz dünyasında, atomla alâkalı ilk çalışmaların İngiliz fizikçi John Dalton (1766–1844) tarafından yapıldığı, uranyumun çekirdeğinin parçalanabileceği fikrinin de Alman fizikçi Otto Hahn (1779–1868) tarafından ortaya atıldığı fikri yaygındır. Hâlbuki onlardan 1000 yıl önce yaşamış ve dönemin en büyük ilim merkezlerinden Harran Üniversitesi’nde rektörlük yapmış olan Müslüman kimyacı Câbir Bin Hayyan’ın (721–815) aşağıdaki sözleri asrımızın ilim adamlarını dahi hayrete düşürecek mahiyettedir: “Maddenin en küçük parçası olan ‘cüz-ü la yetecezza’da (atom) yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin iddia ettiği gibi onun parçalanamayacağı söylenemez. Aksine parçalanabilir ve parçalanınca da öylesine bir güç ortaya çıkar ki, bu güç Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allah’ın bir kudret nişanıdır.” 11
Verem ve tedavisi
50 yıl öncesine kadar tedavisi bilinmeyen verem, nice insanın ölümüne yol açmıştır. Veremin tedavi usullerini ve bu hastalığa yol açan mikrobu Alman bilim adamı Dr. Robert Koch’un (1834–1910) bulduğu belirtilmektedir. Üstelik verem konusunda yaptığı çalışmalar dolayısıyla Dr. Koch’a 1905 yılında tıp sahasında Nobel Mükâfatı verilmiştir. Hâlbuki Dr. Koch’dan 150 yıl önce yaşamış Osmanlı ilim adamı Abbas Vesim bin Abdurrahman’ın (?-1761) vereme yol açan mikrop, veremin bulaşma yolları ve tedavisi konusunda yaptığı çalışmalar Avrupa’da büyük alâka görmüş ve yabancı ilim adamları kendisini sık sık ziyaret etmişlerdir.11,12
Katarakt ameliyatı
İlk olarak 1846 yılında Blanchet tarafından gerçekleştirildiği bilinen katarakt ameliyatına, Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. Yakup’un (as) perde inmiş gözüne, Hz. Yusuf’un (as) gömleğini sürünce görmeye başlaması hâdisesiyle işaret edilmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’den aldığı ilhamla katarakt tedavisinin mümkün olabileceğine inanan ve bu sahada çalışmalar yapan Ebu’l-Kasım Ammar bin Ali Mevsili (950–1010) Irak ve Mısır’da yaşamıştır. Ali Mevsili’nin göz hastalıklarının tedavisi konusunda yazdığı “Kitabu’l-Müntehap” isimli eseri, Batı’da 18. yüzyılda dahi bu konudaki en iyi tıp kitabı olarak kabul edilmiştir. Ali Mavsili, göz hastalıklarına karşı uyguladığı çeşitli tedavi usullerinin yanında, içi oyuk bir tüp ile katarakt ameliyatı da yapmıştır.9,11
Yukarıdaki misâllerden de anlaşılacağı gibi insanlığın ortak mirası olan bilime 8 ile 16. yüzyıllar arasında Müslümanlar çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Batı’da yetişmiş Gergo Saton gibi objektif birkaç bilim tarihçisinin eserlerinde Müslüman ilim adamlarından detaylı bahsedilmektedir. Bu eserlerde Sâbit Bin Kurra için Müslümanların Euklides’i; Harezmî için cebirde Euclides’ten bin yıl ileride; Câbir bin Hayyan için modern kimyanın, İbn-i Heysem için optik ilminin ve modern tecrübî fiziğin kurucusu; İbn-i Sina için hekimlerin üstadı; El-Cezeri için modern mühendisliğin ve otomatik kontrol ilminin kurucusu; Uluğ Bey için 15. yüzyılın astronomu; Mimar Sinan için mimarların üstadı; Piri Reis için dünyanın en büyük denizcisi; Râzi için Avrupa’daki ders veren kimyager denmekte, diğer âlimler için de çeşitli güzel tâbirler kullanılmaktadır.13 Ayrıca Milletlerarası Astronomi Birliği 1950’de aldığı bir karara istinaden Ay yüzeyinde bulunan kraterlere (Ay çukuru) bilime önemli katkıları olmuş ilim adamlarının isimlerini vermiştir. Bunlar arasında Müslüman ilim adamlarından Sâbit bin Kurra, Ebu’l-Vefa, Uluğ Bey, Ali Kuşçu, Câbir Bin Hayyan, İbn-i Heysem, Biruni, İbn-i Sina, Nasiruddin Tusi, El-Battâni, El-Fargani, Bitruci, El-Zerkavi ve Es-Sûfi’nin isimleri de yer almaktadır.13,14
Yukarıda sadece bazılarını sayabildiğimiz icat ve keşifler, ülkemizdeki ders kitaplarında yeterince yer almadığı gibi, Müslüman ilim adamları tarafından yüzyıllar önce yapılan keşif ve icatlar da, okullarımızda “Batılı ilim adamları tarafından yapılmıştır.” şeklinde öğretilmeye devam edilmektedir. Bu durum maalesef, tarih ve kültürümüzden bîhaber, kendine güveni olmayan bir gençliğin yetişmesine yol açmaktadır. Günümüzde, kendi öz değerlerimizle yetişen gençlerden bazılarının, dünya bilim olimpiyatlarında kazandıkları başarılar, imkân verildiğinde, bilime geçmiştekine benzer katkıların tekrar yapılabileceğinin bir habercisidir.
Dipnotlar
1. Mitti, F., Siyasî ve Kültürel İslâm Tarihi, Çeviren Salih Tug. Boğaziçi yay., İstanbul, 1981.
2. O. Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti
3. “Modern Bilimin Müslüman Öncüleri”, www.mercek.org
4. Şaban Döven, “Müslüman İlim Öncüleri”, Yani Asya neşriyat, İstanbul, 2004.
5. Fuat Sezgin, “Compendium on the Thoery and Practice of the Mechanical Arts Al-Jami bain al-ilm wa-l-amal an-nafi fi şina at al-hiyal; El-Cezeri; İstanbul, 2002, İngilizce, Ciltli.
6. El-Cezeri, “Kitab fi Ma’rifet’il Hiyali’l Hendesiye”, edited by Ahmed El Hasan, sf 394–395, Halep, 1979.
7. İslâm Dünyasının Mucitleri” Focus, Sayı:2005/01-112414 Ocak 2005.
8. Ibnü’n-Nefis, Serhül Kanun Sam, s. 108, 1934.
9. Prof. Dr. Mehmet Bayraktar, “İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi”, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlar, Ankara, 2000.
10. Wood, C.A.. Memorandum, “Book ot a tenth Century oculist for the use of modern offtalmatologist of medicine”, s. 264-265, 1973.
11. Şaban Döven, “Müslüman İlim Adamları”, Yani Asya neşriyat, İstanbul, 2004.
12. İbrahim Paşa, İslâmların ve Bilhassa Türk Milleti Necibesinin Tababete Ettikleri Hizmetler, İkdam Gazetesi, sayı 4040.
13. Lütfi Göker, “Bilim ve Teknolojinin Gelişimi ile Türk İslâm Bilim Adamlarının Yeri” Düşünce Eserleri Dizisi, M.E.B., İstanbul, 1996.
15. M. Bayraktar, Kindi ve Einstein’e Göre Rölativite ve Benzerlikleri. Bilim ve Teknik, C.XIII. sayı 153.1980.
16. Ebu Rida, M., Kindi ve Falsafatü’l-Ula, Kahire 1950, c.l, s.119.
Engin Tatlıtürk
Saygı duydum.
Baki selamlar.
MADDİ DURUMU İYİ OLANLARIN FAKİRLERE VERMESİ,MADDİ DURMU İYİ OLMAYANLARIN İSE DURUMUNA RAZI OLUP ŞÜKRETMESİ...(
(mevlanada anlatılır.bİRİSİ AYAKKABISININ ESKİOLDUĞUNDAN YAKINIRKEN,ayağı olmayan birini görünce haline şükreder.
İNSANLAR CÖMERT OLMALI ,ÖBÜR TARAFA BİR ŞEY GÖTÜRÜLMÜYOR.
ATALARIMIZ VAKIFLARI BU AMAÇLA KURMUŞTUR.
Engin Tatlıtürk
Sayfama şeref verdiniz.
Teşekkürler.
Günümüzde, ''her doğru her yerde söylenmez'e'' güzel bir cevap yazınız...Geçmiş olsun, rahatsızlığınıza Allahtan şifa diliyorum...Bir kaç gün önce konu olmuştu arkadaşlar arası tekrar okumak çok hoştu...Hayırlı Ramazanlar...
Engin Tatlıtürk
Sevgi ve selamlar.
Engin Tatlıtürk
Sevgi ve selamlar.
Engin Tatlıtürk
Zengin yüreği sayfamda görmek beni onurlandırdı.
Selam ve sevgiler.
Engin Tatlıtürk
Onur duydum ziyaretinizle.
Baki selamlar.
Engin Tatlıtürk
Sayfama ziyaretinizden onur duydum.
Saygı ve selamlar.
Engin Tatlıtürk
Sayfama ziyaretinizden onur duydum.
Saygı ve selamlar.
Bu ara gerçekten maşallah size...Müthiş...Ayrıca Rabbimden sizin için şifa diliyorum. Bu genç yaşta tansiyon olur mu diyeceğim ama...
kendinize iyi bakın.
Tekrar kutlarım.
aynur engindeniz tarafından 8/12/2010 10:43:46 AM zamanında düzenlenmiştir.
Engin Tatlıtürk
sarımsak hapı ve limonata ile düşürmek mümkün oluyor. Oruçken olması kötü olur. O nedenle yükselme sinyali gelince okumayı kesmek zorunda kalıyorum.
Hamdolsun iyiyim.
Yorumunuzla sayfamı şereflendirdiniz.
Saygı ve selamlar muhterem kardeşim.
Aynur Engindeniz
Aslında hafızamızda olan ne güzel olaylar var,ibret alacağımız,bizi iyiliğe,doğruluğa yönlendirecek.kalbimizin derinliklerinde demir atmış ve üzeri tozlu ne cevheri sevdalarımızı unutuyoruz ...kapitalizmin şanlı AVM' lerinde.İşte biz o cevherleri , genç bir kızı kötü emellerinde kullanmak isteyen alçağın elinden kurtarır gibi kurtarmalıyız kapitalizmin renkli cıvıl cıvıl sunduğu çılgın tüketim hastalığının elinden.
" Bir hakikati bilmek değil,yaşamak önemlidir" derim her zaman kendime...yazınızı beğendim,Geylaniyi anımsadım,eski hallerime geri döndüm bir an.
Eskiler daha lezzetliymiş,daha meşakkatliymiş aşk,daha nazlıymış maşuk.Şimdi yavan yaşıyoruz her duyguyu.Bana o efsuni sarhoşluğuyla eski halleri anımsatan yazınızı ve o yazıyı yazan elleri ve fikreden adamı kutlar, yollarda karşılaşırsak bir dem sohbet etme talebimi bildiririm.
Saygı ve en kalbi muhabbetlerimle.
Bedrettein E.
Engin Tatlıtürk
Dokunduğunuz noktalar, haklı ve düğüm olmuş yerlerdir.
Sistem yoz. Gün geçtikçe de tekamül etmiyor yozlaşıyor.
İşte eskilerin kalitesi o zaman ortaya çıkıyor.
Eskiye dönüş yoktur. O zaman mevcut kötüye karşı elden geldiğince haklı muhalefet etmek gerekecek.
Bunu da aydın kafalar yapacak. Cahil, durumun vahametini bilmeden
Kör ve mesut yaşar gider. Senden, benden de cesurdur.
Hayatta en acı veren şeylerin başında (cahillerle aynı ortamda yaşamak zorunda kalmak) gelir.
Sayfama şeref verdiniz.İnşallah görüşmek de nasip olur muhterem kardeşim.
Saygı ve selamlar.
Engin Tatlıtürk
İnanın bir kişinin fazla okuyup, bir açıdan fayda elde etmesi beni kurdele almaktan daha fazla mutlu eder.
Sayfamı şereflendirdiğiniz için teşekkür ederim.
Saygı ve selamlar.
Bu anlamlı günde bizi aydınlatıp doğruluktan şaşmamanın mükafatının muhakkak alınacağını bize tekrar hatırlattığınız için en kalbi teşekkürlerimi sunuyor, emeğiniz için sizi yürekten tebrik ediyorum.
Hayırlı Ramazanlar, Allah'a emanet olun değerli dost.
Saygıyla selamlar Sinop'tan.
Engin Tatlıtürk
Çok teşekkür ederim.
Selamlar.
büyük Nobel her iki cihanda Rabbimizin hayır ve hasenetlerine mazhar olmaktır.
Ben sadece büyük bir çaba içindeyim. Bazen en başa bile döndüğüm olur.
Kendisini eksik hissedip üzülenler; sakın umutsuzlanmayın sizden daha vahim durumdayım
Harikaydı,güne inci gibi düşmüş,günün yazısına tebrikler.Günün yazısı olmayı hak etmiş,kalemin dik olsun hocam,saygılar...
Engin Tatlıtürk
Sayfamı ziyaretinizden şeref duyarım.
Teşekkür ederim.
Saygı, sevgi ve selamlar.
Çok güzeldi, kutluyorum. Ayrıca geçmiş olsun. İnşallah önemli bir sağlık sorunu değildir. Selam ve saygılarımla.
Engin Tatlıtürk
Hamd olsun düzeldim. Tansiyonum bazen fırlıyor. Şükür aşırıya gitmedi ve orucumu tutmama müsaade etti.
Ziyaretinizden şeref duydum.
Saygı ve sevgiler.
Engin Tatlıtürk
Hamd olsun düzeldim. Tansiyonum bazen fırlıyor. Şükür aşırıya gitmedi ve orucumu tutmama müsaade etti.
Ziyaretinizden şeref duydum.
Saygı ve sevgiler.
Kendisini eksik hissedip üzülenler; sakın umutsuzlanmayın sizden daha vahim durumdayım.
bu sözü aldım ve gidiyorum kendimden kendime...
eyvallah Abim....saygımla duamla.....kutlarım....
Engin Tatlıtürk
Keskin zekana her zaman hayran kaldım.
Ben seni tebrik ediyorum.
Saygı duydum.
Baki selamlar.
güzel bir yazı ve yerinide bulmuş tebrikler değerli gönül dostu
selam ve dua ile
Engin Tatlıtürk
Sevgi ve selamlar.
Geç kaldığım bir yazıydı ama hak ettiği yerde görmek mutlu etti..Tansiyon sorununuzun devam ediyor olmasına üzüldüm. Orucunuzu Allah kabul etsin. Hayırlı Ramazanlar Engin Bey..Sağlığınıza biraz dikkat lütfen..Selam ve Saygılarımla
Engin Tatlıtürk
Daha iyiyim hamd olsun. İlk gün olduğu içindir belkide.
İyi dilek temennilerineze çok teşekkür ederim.
ziyaretiniz sevindirir.
Sayfama onur verirsiniz.
Yine öyle olmuş.
Saygı,sevgi ve selamlar.
Çok güzel bir yazıydı. Hakettiği yerde. Tebrik ederim Engin Bey. Saygı ve selamlarımla..
Büyük geçmiş olsun. Umarım tansiyonunuz düzene girmiştir.
AYSEL AKSÜMER tarafından 8/12/2010 12:13:34 AM zamanında düzenlenmiştir.
Engin Tatlıtürk
sayfama ziyaretinizle şeref verdiniz.
Teşekkür ederim.
Selamlar.
� Bütün amalleri inceledim, yemek yedirmek ve güzel ahlaktan daha iyi bir şey bulmadım. Elimden gelse hiçbir fakir bırakmam, hepsini doyururum. Şu anda 1000 altın elime geçse bir gece bile bekletmeden sadaka olarak dağıtırım.�
YÜREĞİNİZE SAĞLIK DOST ŞAİR YAZARIM YİNE DUYARLILIĞINIZ YAZINIZDA ÖN PLANA ÇIKTI YÜREĞİ GÜZEL KALBİ TEMİZ VE İNANCI BÜYÜK DOST ŞAİREME ÖNCELİKLE BÜYÜK GEÇMİŞ OLSUN DER YÜREKTEN TEBRİK EDERİM BÖYLE ANLAMI BÜYÜK MANİDAR YAZINIZ İÇİN SAYGILARIMLA BU MÜBAREK AYDA SİZE ŞİFA OLSUN DERTLERİNİZE DEVA OLSUN ALLAH KABUL ETSİN MÜBAREK ORUCUNUZU AİLENİZE SEVGİLERİMLE
Engin Tatlıtürk
Sağolun kardeşim.
Safama ziyaretinizden onur duydum.
Size ve muhterem eşinize ailece hayırlı ramazanlar ve günler dilerim.
Selamlar.
dolu dolu düşündeki donanımın zenginliğinde büyümüş bir çalışma...
bana kutlamak düştü...
Engin Tatlıtürk
Selamlar.
Engin Tatlıtürk
Selamlar.
Engin Tatlıtürk
Teşekkürler.
Engin Bey öncelikle çok teşekkür ederim. Harikaydı anlatımınız ayrıca bilgilendirici. Maddiyat düşkünlüğü, hırs, yalan dolan, bencillik gibi kötü huylar yerine insani özelliklerle donanmalı bütün insanlar. Allah hiç kimseyi doğruluk ve güzellikten ayırmasın. Manevi değerler hiçbir şeyle ölçülemez.
10 puanın üstüydü yazınız. Tebrikler. Hayırlı Ramazanlar. Saygılarımla...
Her yazınızı büyük bir merakla okuyorum. Bu yazınızsa beni oldukça duygulandırdı. Abdülkadir Geylani’nin hayatını önceden merak edip okumuş ve yaşamış olduklarından dolayı çok etkilenmiştim. Bu anlamlı, öğretici ve düşündürücü yazınızdan dolayı tebrik ve teşekkür etmek isterim size. Siz bir görevi layıkıyla yerine getiriyorsunuz.
Engin Tatlıtürk
Allah cümlemize mağfiret eylesin.
Baki selamlar.
Engin bey Abdülkadiri Geylani gibi bir büyük alimin hayatından kesitler anlatmanızı zevkle okudum.
Allah (C.C.) razı olsun, bu mübarek ayda hayırlı ameller yapmamızı nasib eylesin.
Engin Tatlıtürk
Cümlemize.
Teşekkür ederim.
Selamlar.
Engin Tatlıtürk
Cümlemize.
Teşekkür ederim.
Selamlar.
Cok güzel cok özeldi bu yaziniz.
Dogrulugu kendine adet edinmis bir insan en kötü durumda bile gercegi farkedebiliyor.
Dogrularin Allah yardimcisidir daima her sartta.
Yüreginize saglik
Hayirli ramazanlar diliyorum sevgili Engin Tatlitürk
Sonsuz saygimla
Engin Tatlıtürk
Sayfama şeref verdiniz.
Saygılar.
Engin Tatlıtürk
Cahil bilmeyen değil, öğrenmeye kapalı olandır. Varsın direnen cahil kalsın kardeşim.
Sayfama şeref verdiniz.
Baki selam.