5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1399
Okunma
Birebir yaşananlara ve gözümüzle görüp elimizle dokunduklarımıza, kulaklarımızın duyduklarına gerçek diyorsak acaba öyle mi? Büyük bir çoğunluğun mavi olarak gördüğü denizi, renk bozukluğu olan kızıl görüyorsa, söyler misiniz deniz: hangi renktedir? Mavi mi? Kızıl mı?Çoğumuzca rengarenk görülen gökkuşağı bazılarınca tek renk görünür.O halde doğru ve gerçek hangisidir?
Yanınızdadır.Aynı havayı teneffüs edersiniz; Kuşlar kadar hür, kelebekler gibi rengarenk , çiçeklerin arasında kaybolursunuz.Ta ki meçhul bir el kanatlarınıza dokununcaya kadar.Parlak, kaygan tozlarınız parmaklarında kalır da fark edilirsiniz.Uçamazsınız.Teri ve kokusu kalmıştır kanatlarınızda.O nemle uçamazsınız.Tüm inanmışlıklar ve yaşanmışlıklar- belki de yaşandığı zannedilen yaşanmamışlıklar- film şeridi gibi geçip kayıverir gözlerinizde."Sensiz olamam, sensiz yaşayamam"ların bir hiç olduğunu anlarsınız.Gecenin en karanlığında yastığınızı ıslatan gözyaşlarınızdan şüphe edersiniz.Zemheri ayazlarının mı yoksa sıcak havanın teri mi dersiniz. Oysa bilir siniz.gözyaşlarınızdır.Neden diye sorgulayamazsınız;Yoktur cesaretiniz.Kabullenirsiniz.Ve gerçeklerle yüzleşemezsiniz.
Gitmiştir.Yok olmuştur sevgili.Kayıplardadır.Hem de hiçbir şey demeden gitmiştir.Sessiz bir gidiştir."Günaydın"ların kesilmesiyle başlamıştır yolculuk...Hissettirmiştir. Çelik cımbızla canınızı çeke çeke yol almaktadır.Halbuki "Hoşçakal" demek zor değildir.Diyemez.Belli ki o da kendine yakıştıramamaktadır.Ansızın gitmeleri...Belki de mazoşist bir haz almaktadır böyle bir tercihle.
Emirgan’da, Yıldız’da, Abant’taki nilüferlerin garip hüznü çöker yüreğinize.Akşamın kızıllığında Bakırköy’de ki kayayı acımasızca döven dalgalar çınlatır kulaklarınızı.Yeter be adam, anla artık! Daha ne istiyorsun ki, gittiğini daha nasıl anlatsın ki sana? Kabullen ve bakma arkana, unut artık.Gidişinde bile bir asalet vardır.Yüzünüze söylemeden, çaktırmadan gidiyor işte.Kayboluyor karanlıklarda.Bıraktığı izleri karanlıkların örtmesini istercesine...Kabullenmelisin.Yaşananların bir rüya olduğunu kabullen ve atıver yorganını üzerinden.
Hayat işte ... tüm ağırlığı ile çökmüşken gözlerinize, açamazsınız kirpiklerinizi...Başınıza karlar yağmışken niçin bekler durursunuz yazı? Artık yeni bir yaşama, sıfırdan başlamak istersiniz.Maskelerin olmadığı, paramparça edildiği, yalandan, riyadan uzak, beklentisiz, çıkara dayanmayan bir birliktelik düşlersiniz.Sanal ama gerçeğin ta kendisidir.Ve yüreğinize , beyninize bir resim çizersiniz.Ararsınız o resmi.Ummadığınız, hiç beklemediğiniz bir anda çıkıverir karşınıza...Buldum dersiniz.İşte o dersiniz.Ve anlarsınız her sonun yeni bir başlangıç olduğunu.Ne varki bu başlangıçların gönlünüzce olmasını dilersiniz.Mutlu bir başlangıç olacağına inanırsınız.Her zaman ki saflığınızla.Damla damla imbikten süzülürcesine akar durur yüreğinize ve bir göl olur.İçinde nilüfer çiçekleri açar...
Bunca çektikleriniz serilir gözlerinize...Acılara, kederlere aşina olduğunuz ve bağışıklık kazandığınızdan olsa gerek onlarla yaşamaya alışmışsınızdır.Kederler, tasalar öylesine içinize işlemiştir ki artık güler geçersiniz.Koymaz, acıtmaz, incitmez...Bir an düşünürsünüz; okyanuslar, denizler gelir aklınıza. Ve sorarsınız kendinize, hangi deniz bir sahilde son değil diyerek kederlerinizin de bir gün biteceğine ve mutlu bir yaşama başlayacağınıza inandırırsınız kendinizi...Yüreğinizin sesine kulak verir, götürdüğü yolda emin adımlarla yürürsünüz. Bir sesi dünyalara bedeldir.Güzel yüzü ömre bedeldir.Çok masumca, beşeri duygularla beslediğiniz sevdanızın her geçen gün bir başka oluşuma gebe olduğunu hissedersiniz.Sizden bir parça olmuştur.Aldığınız nefes, içtiğiniz su, yediğiniz aştır.Dayanamazsınız.Söylersiniz.Söylemek mecburiyetinde hissedersiniz kendinizi.Ve "SENİ SEVİYORUM" dersiniz.Hani o söylenmesi çok kolay gibi görüneni ama bazılarınca söylenemeyen o iki sözcüğü...Dersiniz de düşünemezsiniz onu korkutacağını, ürküteceğini...inciteceğini...yüreğinde estireceğiniz depremi...ve de seslenirsiniz hiç sevmedim kimseyi senin kadar dersiniz...üç noktalı tamamlanmamış cümlenizle ...Duyar mı, anlar mı, sonu ne oluru hiç düşünmeden.Hissettiklerinizi bir çırpıda söylersiniz.Söylersiniz de gerçekte olunamayanla sanalda yaşattığınızla ne, ne kadar gerçeğe dönüşür, aklınıza bile getiremezsiniz.Karışır tüm hesaplar.Sanal mı gerçek mi ararsınız tüm karanlık dünyanızda.Ve hayalinizin siyah bir geceden ibaret kalan semasında parlayan tek yıldız olarak görürsünüz.Artık o yıldızın sönmemesi için dua edersiniz.Kimbilir...Ne var ki sabah olacak ve o yıldız kaybolacaktır.Geceyi bekleyeceksiniz.Kvuşmak ümidiyle.Uzanmak, tutmak isteyeceksiniz.Ne yazık ki elleriniz havada kalacaktır.Kayıp gidecektir o da.Ve siz arkasından baka kalmaya mahkumsunuz.
Hayat işte...Sesi kulaklarınızda, yüzü benliğinizde...Onu da söküp götüremez ki...
Ve sen, beklemeye mahküm, sevgi denizinde boğulmamak için çırpınıp durursun.Sanalda gerçek gibi...
Aydın
Ist. 10 Ağustos 2010