- 426 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FELAKET GELİYORUM DER!!!
Demez der ya bir atasözünde, doğru değildir aslında. Der, hem de bazen avaz avaz GELİYORUM der. Der de, ya aldırmayız, ya gafletteyizdir göremeyiz, ya iyi niyetli, ya da saf, inanırız gelmeyeceğine veya farkında değilizdir bırakın büyüklüğünü, gelenin felaket olduğunun dahi. Görenlerimiz bilenlerimizin ise bir kısmı kendi koltuğunun derdiyle, doğru dürüst muhalefetliğini yapamayışını, çözüm üretemeyişini görmezden gelip yerini daha yetkin birilerine bırakmaktan imtina eder, zor gelir o yıllardır ısıttığı koltuğu terk etmek. Kimi gerçeği gören ve olacaklardan korkanlar ise, susturulur, sürülür, görevinden uzaklaştırılır ve de zaten, büyük çoğunluktaki gaflettekilerin karşısında azınlıkta, eli kolu bağlı, yapacak fazla bir şeyi yoktur yapabildiklerinin dışında kendine düşenlerin, kendince olanların ve gümbür gümbür gelişini görerek felaketin, içi kan ağlayarak izler gelişini. Suskun değildir, kendince seslenir, uyandırmaya, aymaya davet eder uyumaktakileri, ama yetmez sesi, ulaşsa da ulaşılmak istenenlere, anlamayana, anlamak istemeyene, işine gelmeyene, en önemlisi de cahile laf anlatmak en zorudur. Namık Kemal de demiştir ya sürgünden dönüşünde sorulduğunda: Efendim, bunca eziyet çektiniz, yokluklar, sürgünler, zindanlar gördünüz, sizin için en zor olanı hangisiydi? Cevap vermiş: Hiçbiri. En zoru cahile laf anlatmaktı.
……..
Bir yerlerden başlar göz boyamalar, ardından ihtiyaçlar teorisince, önce açlar doyurulur birkaç öğünlük birkaç paket makarnayla, bedenler ısıtılır bir iki çuval kömürle, umutlar, hayaller beslenir güçlü sözler, vaatlerle! İnanma ihtiyacındayızdır, inanmak isteriz güzelliklere, özlemlerimize kavuşacağımıza, umudumuz da olmasa yaşayamayacağımızı bilir, o nedenle inanmak isteriz.
Bazen de belki deriz, umudumuzu kesmişizdir mevcutlardan, görmüşüzdür yıllardır yapıla gelenleri, boş vaatler olduğunu, üretimin, uygulamanın sadece laftan ibaret olduğunu.
Yeni umutlar yeşertmek gereğindeyizdir. Deniz ötesi, batağa düşmüş, saplanmadayızdır gün be gün, gömülmüşüzdür gırtlağımıza kadar, yılan da olsa sarılırız, ya da bazılarımız uzatılmış bir dost eli zannıyla.
Artık kandıramasa da, inandıramasa da sokaktaki çocuğu bile, ABD nin yaptığı da bu değil miydi?! Önce uyum yasaları masalıyla, kendisi halen uygulamaktayke,n idamı kaldırtıp masalın devamında, yakalandı yalanıyla bölücü başını teslimi, PKK lider kadrosuna dahil dediği 15-20 teröristi Irak ve ABD tarafından yakalandı deyip teslim edişi?!! Bal çalmak değil miydi, göstermelik iyi niyet, dost maskesiyle riyakârlığını gizlemek değil miydi? Bu kadarını becerebiliyorsa tamamını teslim elinde değil miydi? Dost dediğinin, canı ciğerinin başına çuval geçirir, işkence eder miydi? Dostunun düşmanına satar mıydı en güçlü silahlarını? Her zaman her ülkede yaptığı o oyunu sergileyip, tavşana kaç, tazıya tut der miydi?
ABD’nin de, AB’nin de ne olduğu, ne yapmak, nerelere varmak, neler elde etmek savaşımında olduğunu da, düşmanın dik alası olduklarını da artık sağır sultan da duydu, kör sultan da gördü, tekrar yazmaya, bir bir sıralamaya gerek yok, hepimizce malum gerçekleri!
Bir de hazır yeri gelmişken, iki farklı tarihteki, iki liderin, liderlik koltuğuna oturmadan önceki söylemlerini aynen aktarmak istiyorum bu vesileyle size.
Ak günler, nurlu ufuklar vaat edip sonradan 5000 hava subayını katlettiren Humeyni’nin, öncesinde Paris’te sürgünde söylediği: Şahın devrilmesinden sonra, muhalefet örgütlerinin de toplumda bir yeri olacak. Komünistlerin bile düşündüğünü söyleme ve örgütlenme hakkı olacak. Halk İslam Cumhuriyeti istiyor…
Ve
Recep Tayip Erdoğan: Demokratik tercihini bizden yana kullanan vatandaşlarıma sesleniyorum: Sizin sandıkta verdiğiniz mesajı anlıyorum. Lütfen müsterih olun. Hepimiz birleşerek demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyeti daha yükseklere taşıyacağız. Cumhuriyetin temel niteliklerinden taviz vermeyeceğiz…
( 22 Temmuz 2007)
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Yorum sizin efendim!!!
p.r.alkan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.