- 456 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
eldiven giyilmez
Bizim memlekette eldiven giyeni sevmezler.Bu giysiyi yalnız hırsızların ve züppelerin giydiğine dair anlamsız ve inatçı bir inanç hakimdir oralarda. bizzat bendeniz kökenini bilmediğim ve hayretle karşıladığım bu inanç ile bir başıma savaşmaya çalıştım ve karşılaştığım ters ve hatta tehdit dolu tavırlar karşısında geri adım atmak zorunda kaldım.
Dışarıda soğuğa ya da yapılan işin pis ve ellere zarar verecek kadar ağır oluşuna aldırmadan devam eden bu inadı anlamak için insanların beyinlerine kalplerine yatak odalarına tarlarına bahçelerine hatta beşikten tutunda kundaklarına dahi indiğimi söylesem abartmış olmam. her bulunduğum noktada sadece ön yargı anlamsızlık ve kayboluşla karşılaştım. çoğu önyargı gibi bu da temelsizdi ve nereden gelip nereye gittiğini kesin olarak kimse bilmiyordu.önceleri bunun eldivenin yün yahut deriden yapılmış oluşuyla ilgili olduğunu zannettim fakat hayır kağıttan yada dantelden yapılsa da fark etmiyordu kimse için yeter ki elleri kapasın ve yapılan işi gizlemeye yada garip bir biçimde insana sosyal bir sınıf katmaya yönelik bir şey olsun.O an düşünüp bunun özgürlükçü ve eşitliğe inanan insanların bir ürünü olduğunu düşünerek saygı duymaya başladığımı hatırlıyorum.tabi ki o yüce duygular basit bir giysiye indirilerek bu kadar alçaltılamazdı. hem zaten haksızlık ve ucuz kazanç memleketimin her köşesinde başka hiçbir memleketi aratmayacak biçimde boy gösteriyordu ve bu gibi durumlarda eldivenlerle kimse de ilgilenmiyordu. dediğim gibi sorun sadece ellerin kapanmasıyla ilgiliydi. herkes bir temiz ellerdir tutturmuştu. elleri bir yeri kirletmeyecek kadar temiz ,gizli saklı işlere girip de geride iz bırakma telaşı gütmeyecek kadar dürüst olmalıydı insan. Bir kıraathane filozofundan-bu gibi düşünürlere memleketimde çokça rastlanır kendileri bütün gün sinek avlayan esnaf takımındandırlar ki üç beş kişiyi etraflarına toplayarak konuşmaya bayılırlar - bu konuda dinlediğim vaaz şöyleydi:
- Ben adamın elini görmeliyim arkadaş. hırlı mısın hırsız mısın eller belli eder insanı.daha kavrayışından nasırından tanınır eller.kimisi narindir çalışma nedir bilmez de eldivenin arkasına gizlenip emekçi ırgat geçinir.kimi de hırsızdır talan eder de iz bırakmak istemez eldivenleri giydi mi...velhasıl eller ortada olacak adam dediğinde.soğuğa zorluğa değişmeyecek delikanlılığı.gerekti mi yapıştıracak tokatı kızartacak adamı...
Bu ve bunun gibi vecizelerle uzatıyordu konuşmasını.Etrafındakileri etkilediğini görmek hoşuna gidiyor eldivenlerin içtenliği yok eden canavarlar olduklarını da savunuyordu. memleket insanının basit bir simgeyi bu biçimde soyutlama gücüyle donatmasına hayran kalmamak elde değildi.öte yandan bu ön yargının halk arasına nasıl yerleştiği hakkında köy ihtiyarlarından hikayeler de duymaya başlamıştım.
konuştuğum ilk ihtiyar bana yıllar önce aşağı kasabada açılan bir giyim atölyesinden bahsediyordu.ancak her nedense işleri iyi gitmemiş ancak eldiven satarak ayakta kalmayı başarmıştı.hatta bu konuda uzmanlaşmayı da başarmış ve kendine ait bir dikiş tekniği geliştirerek eldivenleriyle adını duyurmaya başlamıştı. söylenene göre bu eldiven hem esnek hem de en ağır işlerde kullanılabilecek kadar dayanıklıydı.piyasaya sürüldüğü her yerde kapış kapış gidiyordu.
Birinci Bölüm son
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.