Günbegün Notlarım 113/ Çocukluğumdan Enstantaneler
........................................
Çocukken ben, dünyam geniş ve rüyalarım boldu...
Sokakların adımıydım adeta. Sanki çamura saplanmak, kavgalara küçük bedenimle katılmak, bir oyuna dahil olmak; benim için biçilmiş kaftandı. Ev dışında geçerdi serseri, haylaz ve yerinde durmaz çocukluğum...
Hatırlıyorum da, benim osuruklarım dillere destandı mesela. Kimse dayanmazdı, kaçardı çemberimden; ben gaz bıraktığımda. Saddam bombalarından etkili osuruklarımdan kendim bile kaçtığım olurdu bazen:). Birileri neden yapıyorsun dediklerinde, ’kapı değil ki kilit vurayım’ derdim. Bu lafıma kahkahayla gülerdi yanımdakiler...
Ama keyfim yerindeydi. Ama nazımın geçtiği kişiler yakınlığımdı. Ama canımın istediğini yapmak, tarzımdı o zamanlar. Ne laf dinlerdim, ne de suç kabul ederdim. Bildiğimi okumaktan caymazdım...
Çocukluğumun ötesi davranışları vardı. Bunları sergilemekten, yerine getirmekten geri durmazdım...
Tabiat ile iç içe yaşamaktan haz alırdım. Dağlar meskenimdi. Me me diyen kuzular arkadaşımdı. Keklikler kokladığım güller için şarkı söyleyen bülbülllerimdi. Laleler maviyi bana sevdiren nazenin çiçeklerimdi. Kardelenler hayata yeniden merhaba dediğim ve bir başka yaşa girdiğimi anladığım beyaz gelinciklerimdi...
Geceleri yıldızlar sırdaşımdı. Altlarına sığındığım badem ağaçları damak tadımdı. Üzüm taneleri ise mevsimlerini sabırsızlıkla beklediğim ıslak avuçlarımdı...
Çocukluğum şiir gibiydi. Kah çok coşkulu, kah kayıp bir kentte, kah da koca bir suskunluktu...
Kendisini herkesten nefret ettiren ve/ya herkesi kendine hayran bırakan bir yapıdaydı çocukluğum...
Mız mızlığım, ağırlığım kişiye göre bukalemunluk rolüne bürünürdü...
...............................................
Mehmet Selim ÇİÇEK
8 Ağustos 2010,,,21.51
Mardin