- 2303 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Üç Harfli Elifbâ
Tam sevgilimi öpecekken, yüksek bir binanın en üst katından ayaklarımın dibine düşen annemin ağzından fışkıran kan yüzüme sıçramış gibi karmaşığım. Belediye işçisi yeni temizlemişti bütün sokağı. Kaldırımların bir kısmı beyin kıvrımları ve kanla doldu. Ağlamakla ağlamamak arasında asılı kalmış üçüncü bir şık gibi göze batıyor suratımdaki donuk ifade. O an Nihilizm’in ta kendisi olmak istiyorum. Ya da olan biteni idrak edemeyecek zavallı bir hayvan. Gördüklerim karşısında kendimi mi rehabilite etmeliyim, acılarımı mı, sevgilimi mi ve tam da tutkulu bir öpücüğün neden böylesine bir olayla bıçak gibi kesildiğini düşünürken etraftan insanların çığlıkları kulağıma toplanıyor. Sanki bir kaosun odak noktasıymışım gibi bütün karmaşa ruhuma hakim. Gözlerimde günlerdir aç gezen bir örümceğin öfkesi var ama ağa takılan bütün sineklere gözyaşı döküyorum.
Poker oynarken elinizdeki ‘Kupa Kızı’ı, ‘Maça Valesi’ne aşıksa ve ‘Sinek Papazı’ da ‘Kupa Kızı’na aşıksa oyun berbat geçer. Kaybeden olursunuz. Hayatta da bir adam bir kadına aşıksa ve kadın da bir başka adama aşıksa, aşk hayatınız berbat geçer. Üzülen olursunuz. Kaz tüyü yalnızlıklarınız olsa bile günün birinde gözlerinizle yastığınızı ıslatır sabah uyandığınız zaman kendinizi bütün beyin damarları iltihaplanmış bir şekilde bulursunuz. Sonrası? Beyninizden fışkıran cerahatli fikirler kimi insanın midesini bulandırır. Siz insanların midesini bulandırmak istemezsiniz ama onlar bulanır. Hatta bir süre sonra düzelseniz bile midelerini bulandıracak bir şeyler ararlar varlığınızda. Bir zaman sonra da sizi maske takmaya zorlarlar. Herhangi bir maske. Sonra yine sizi irdelerler, maskeli diye.
Dizleri kanarken bütün gülümsemelerin, bir merhem ararken bütün kabuklarıma, ben öldüm. Onlar da ölsün. Ceplerimde bir sürü güzel yüzlü umut, bir sürü terk edilmiş yüreğimde ve bir parçada üvey anne tavrı alnımın orta yerinde. Düşlerim yok artık. Heyhat düş’lerden düş’üşlerimi de yetimhane piçlerine bağışlıyorum. Çünkü ben iyi bir adamım. Eğer sevgilimi tam öpecekken ayaklarımın dibine düşüp, beynini parçalayan annem değil ben olsaydım olay yerini inceleyen savcı ölüm raporunda bunu da yazsın isterdim. Ve cesedimi neredeyse hücrelerime kadar parçalayıp içinde didik didik delil arayan görevliler bu işlemleri gerçekleştirirken en sevdiğim şarkılardan oluşan bir CD dinlemeli. Rüşvet değil, sadece en sevdiğim şarkılarla parçalanmak istiyorum. Otopsi sonucunda ise kimselerde olmayan, bugüne kadar kimselerde görülmeyen bir bulgu olmalı; “Gamdan simsiyah olmuş bir kalp ve tam ortasında bembeyaz parıldayan harflerle yazılı bir isim. 3 harfli.” Otopsiden sonra etlerimi dikmesinler birbirine. Bir kısmımı köpek barınağında yaşayan köpeklere yedirin. Geri kalan kısımlarımın her parçasını ayrı şehirlerin birbirine benzeyen ıssız sokaklarına atın. Beni gömerkende sizin en nefret ettiğiniz parçaları çalmalısınız. En kulak tırmalayan notalar. Ya da en canınızı yakan şarkılar. Hayır, art niyetim değildir bu size karşı. Bu sadece ne kadar istemeye istemeye öldüğümü anlatma çabam. Sizin o şarkılara olan tavrınız kadar istemedim toprağın üzerime kürek kürek atılmasını ama sizin o şarkılardan sıyrılma isteğiniz gibi sıyrıldım acılarımdan. Hoşça kalın. He bir de mezar taşımda yazmalı ki; “Ağzını ne zaman ‘seviyorum’ diye açacak olsa, dili damağı ayaklandı, üzerine cehennem devrildi tanrım.’
//Dedde.