- 1349 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
LE BİG BANG
Arabistan’da yeni bir din yayılıyordu. Kuran-ı kerim diye bir kitap da kuralları ile büyük taraftar toplamıştı. İslamiyet gün geçtikçe her alanda kendini hâkim kılıyordu.
Bütün yeniliğine ve gücüne rağmen İslamiyet’e muhalefet çok güçlüydü. Sadece halk değil aydın insanlarda kararsız kalıp tartışmalarla doğruyu bulup kendine en güzeli almak istiyordu.
Yeni din, tanrılarını reddedip, görünmeyen tek Allah’ı getiriyordu. Buna üzülüyor kabullenmek istemiyordular ama o kadar güzel, o kadar adil, etik bir dindi ki silip atamıyordu Araplar. Mantıkla doğruyu bulmaya çalışıyordular. Görünen tanrı varken görünmeyen Allah’ı kabullenmek mantığa sığmıyordu. Putları da elleri ile yaptıklarını bile bile İslamiyet nefislerine zor geldiği için kabullenmekte zorlanı-yordular.
Kuran-ı inceleyip açıklarını bulup ilmen çökertmek istiyordular. Müslümanlara eziyet ve işkence ediyor, ‘tanrınız varsa şuan neden sizi kurtarmıyor?’ diye soru-yordular.
Günlerden birinde bir meclis toplandı ve kurandaki açıkları akıllarına göre not aldı bunları tartışmaya başladılar. Maksatları birbirlerini onaylamak ve yeni dini yıkmaktı.
‘Biz inanıyoruz ki dünya düzdür. İki ucunda ki yüksek dağlar gökyüzünü taşımaktadır’ diyor ve devam ediyor konuşmacılardan birisi: Oysa ‘Allah odur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti’ diyor kuranları. Mantık beyler, mantıklı olun. Hiç desteksiz bir şey havada durur mu? Hep birlikte asla diyordular. Kur-an da biz evreni yoktan var ettik diyor. Biz tanrımız taştan, tahtadan, çamurdan özenerek yapıyoruz. Yoktan hiçbir şey var olur mu? Tohumsuz ağaç biter mi? Mantık beyler mantık…
Modern ilmin, LE BİG BANG diye tanımladığı büyük patlama ile evrenin yoktan doğuşunu kabul ettiğini mantıklarıyla hep bir ağızdan ‘asla’ diye reddediyorlardı. Tohumu kimin yarattığını bile düşünmek akıllarına gelmiyordu.
Bir başka Arap sözü alıyordu ve ‘ Kuranlarında 47. ayette, (Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz biz onu genişleteceğiz) diyor. ‘Kim görmüş onların göğü inşasını gök hep aynı gök, kim görmüş devamlı genişlediğini’ diye sorularını sorduktan sonra arkadaşına nazire için mantık beyler mantık diye şarlatanlıkta yapıyordu. Mantıkla bakılınca meclisteki tüm Araplar asla olmaz öyle şey diye bağrışıyorlardı.
Oysa ayette geçen gök kuran da uzay ve evren anlamında kullanılmaktaydı çoğu zaman ve bu ayette de bu manada kullanıldığını bilmeyebilirdiler. Modern bilim gözlem ve araştırmalara dayanarak evrenin sürekli genişlediğini ortaya koymaktadır. Ama o devirde bu meclisteki Arapların ilmi değil mantığı vardı sadece. Aynı Arap sözüne devam edecekti: ‘ embiya suresi 33. ayet’te ‘Geceyi gündüzü, güneşi ve ayı yaratan ‘O’ dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor.’
Yasin suresi 38. ayette de ‘ Güneş de kendisi için tespit edilmiş olan bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan bilenin takdiridir.’ ‘ Olurmu beyler? Gökte görünmez yollar olur mu? Sabit duran ve hep yerinde gördüğümüz güneş hareket edip bir yere sürüklenir mi? gördüğümüze mi inanalım buna? Mantık beyler mantık…’ diye salonu coşturur.
Solarafaks yıldızı yörüngesinin boyunca güneşimizin 72000 km/h hareket ettiğini yani güneşin günde 17280000 km/g kat ettiğini söylese kur-an hemen inanacaklar mıydı mantık beyler mantık mı diyecektiler. Güneşle birlikte onun çekimindeki tüm gezegenler ve dünya da aynı yolu kat eder dense inanacak mıydılar? Bu gerçekler; bilmeyen, cahiliye devri insanına anlayabileceği hangi dille söylenebilirdi?
“ Zariyat Süresi, 7. Ayet “ Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış göğe andolsun;” Siz yol ya da yörünge gördünüz mü? Biriniz gördüyse ben de Müslüman olacağım. Mantık beyler, mantık lütfen. Büyük salondakiler yine ret ve gülüşmelerle galeyana geliyorlardı. “ Kur’an ispatlayamayacağı bu zırvaları nereden biliyor?” daye soruyordu.
Kur’an Allah’ın kelamı olmasa elbette bilemezdi o çağda bütün bunları.
“ Embiya Süresi 32. Ayette “ gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.” Ey kardeşlerim, kim bir koruma gördü gökte? Bu ne saçmalık?
Birinin çıkıp, atmosferden ve onun yeryüzünü koruduğundan bahsetmesi beklenemezdi 1400 yıl önce.
Bir başka Arap söze devam eder: “ Tarı Süresi 11. Ayette “ Dönüşlü olan göğe andolsun” Diyor. Hangi giden atamız geri döndü ha!
Oysa atmosfer katmanlarının uzaydan gelen zararlı ışınları geri çevirip bazılarını da makul ve yararlı seviyede bıraktığını bilemezlerdi. Dünyada ki gazları, madde ya da ışınları da uzaya salmayıp geri döndürdüğünü bilmedikleri için eğleniyordu mantıklarınca. 13-15 km. De Teoposfer’in su buharını yağmura çevirdiğini, 25 km. yükseklikteki Ozonosfer uzaydan gelen radyasyon ve zararlı ultraviyole ışınlarını geri çevirdiğini, İyonosfer tabakasının radyo dalgalarını bir uydu gibi yeryüzüne geri yaydığını, elbette bilemez ve kabul da edemezdiler.
Allah onlara anlayabilecekleri en uygun dille anlatıyordu. Onlar ise “ Mantık beyler mantık” diye alaya alıyorlardı Allah’ın Ayetlerini. Çünkü mantıklarına çok güveniyordular. Beş duyu ile sınırlı anlama güçlerini mihenk taşı sanı-yordular.
“ Bakara Süresi 29. Ayette “ Sizin için yerde olanların tümünü yaratan “O” dur. Sonra göğe yönelip (İstiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O’dur. Ve O her şeyi bilendir.” Diyor Kur’an. Saydınız mı? Ya sekizse? Ya bir tane ise? Mantık beyler mantık!
Yine alkış, yine coşku. Hızını almışken devam ediyordu Arap; “ Fussilet Süresi 11. Ayette “ Sonra duman halinde olan göğe yöneldi; Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti.” Ve devam ediyordu Arap “ Duyan var mı hiçbir şey?”
Oysa atmosfer yedi kattan oluşuyordu. Kız çocuklarını diri diri gömerek putlara kurban edenler gözle gördüklerine bile “ Büyü, sihir” diyorlardı.
“ Embiya Süresi, 31. Ayet “ Yer yüzünde olanları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık.” Diyor Kur’an. İnandınız mı dağlar olmasa yerin altımızda kayacağına?
Mantık beyler mantık!
“ Nemil Süresi 88. Ayette “ Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; Onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Her şeyi sapasağlam ve yerli yerinde yapan’ Allah’ın sanatı yapmıştır.” Diyor ve haykırıyordu; “ İçinizde, çölde sürüklenen dağa rastlayanınız oldu mu? Dağımı kaybettim. Rüzgâr sürükledi götürdü de.”
Oysa yer kabuğu mantonun üzerinde yüzüyordu ve dağlarda böylece hareket ediyordu. Kıtalar bile yılda bir ila beş santim hareket ediyordu, yani sürükleniyordu. Aynı Arap:
Hadid Süresi, 25. Ayette “Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için çeşitli yararlar bulunan demiri indirdik;” Göğe merdiven mi kurmuşlar?
Gülüyorlardı. Fakat Modern bilim, gök taşları vasıtası ile demirin süper nova yıldızlardan geldiğini kabul ediyordu.
Mantık isteyen bir başka Arap konuşmacı; “ Rahman Süresi 19-20. Ayetler. “ Birbiri ile kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. İkisi arasında bir engel ( berzah ) vardır; birbirinin sınırını geçemezler.”
Sıvılar birbirine kavuşmaz mı? Siz gördünüz mü karışmayan denizi? Nerede mantık?
Okyanus bilimciler ( yüzey gerilimi ) dedikleri bir neden yüzünden komşu denizlerin suyunun karışmadığını bulmuşlardır yirminci yüz yılda.
“ Rahme dökülen meniden erkek ve dişi iki çifti O yarattı.”
Kadın doğuruyorsa cinsiyeti o belirler veya ortak olmaz mı? Kadın’ın rolü olmadığını söylüyor Kur’an. Ne biliyor?
Salondaki kalabalık tekrar hak veriyordu konuşmacıya. Yine mantık arıyorlardı.
Ama yirminci yüz yıl genetikçileri cinsiyeti sadece meninin belirlemediğini keşfettiler bilimsel çalışmalarla. Mantık yanılabilirmiş. Lakin Arapların anlayacak hali yoktu.
“ Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir alak’tan yarattı.
Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir;” Ayetini okuyan Arap soruyordu; Alak da neymiş? Hani topraktan yaratılmıştık? Hani annenin katkısı yoktu? Ne bilelim doğru söylediğini?
Çağının bilgisi ile çağına göre düşünüyordu Arap.
Oysa Kur’an bütün çağlarda anlaşılacak şekilde yazılmış olmalıydı.
Allah’tan başka hiç kimse, herkese ve her çağa hitap edecek söz söylememişti, söyleyemezdi. Kara cahiller her çağda var olacaktı.
Salman Puştu gibi İngiliz casusu alçaklar Kuran’ımıza iftiralar atıp ( şeytan Ayetleri ) diye nitelememiş miydi? Araplar O çağda rahme tutunan zigot ( alak )’ın anneden beslenip, bölünerek, gelişerek insanı oluşturacağını düz mantıkları ile bilebilir miydi?
“ Kıyamet Süresi, 4. Ayet “ Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip, yeniden düzene koymaya güç yettirenleriz.” Diyor Kur’an. Parmak uçlarımızda bir fevkaladelik mi var?
Gurubun taşkınlığı artıyordu. Akıllarına uymayan bir sürü şey vardı Kur’an da.
Ama Kur’an modern bilim’in yeni yeni ortaya çıkardığı bir gerçeği işaret ediyordu. Modern bilim; Şu an dünya üzerende yaşayan bütün insanların parmak izleri farklıdır diyordu. Geçmiştekiler de farklıydı, gelecektekiler de farklı olacak diyordu ilim. Bu bir düzenleme değil de neydi?
Arap, devam ediyordu; “ Sonra o su damlasını bir alak olarak yarattık; ardından o alak’ı bir çiynem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiynem et parçasını kemik olarak yarattık ve böylece kemiklere de et giydirdik. Sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne yücedir.” İçine mi girmişler kadının? Görmediğimize neden inanalım? Mantık beyler mantık!
Embriyoloji bir sürü yanlıştan sonra Kuran’ın çizgisinde netleşmişti.
O Araplar, mikrop, parazit, ışın, dalga boyları gibi nice gerçeklere de inanmazlardı o günlerde.
Çünkü elektriği görmemiş ve karanlığı yaşıyorlardı. Uzaya çıkılacak dese dile galipte putları; merdiveni düşünürdü mantıkları.
“ Gün 365 defa
Ay 12 defa
Günler 30 defa
Dünya 115 defa
Ahret 115 defa
İman 25 defa
Küfür 25 defa
Zekat 32 defa
Bereket 32 defa
İyiler 6 defa
Kötüler 3 defa
İnsan 65 defa tekrar ediliyor
Toprak 17 defa
Nutfe 12 defa
Embriyo 6 defa
Çiynemlik
Et 3 defa
Kemik 15 defa
ET 12 defa
_____+__________
65 defa Yaratılışın toplam tekrarı, İnsan tekrarına denk geliyormuş.
Bunlar tesadüf ve bir şey ifade etmez kardeşlerim. Müslümanlar mantık oyunu yapıyorlar, yutmayın. Siz de mantığınızı kullanın ve inanmayın.
Dışarıdan gelen bir atlı, panik içinde kalabalığa daldı ve “ Felaket yoldaşlar! Felaket!” diye haykırdı.
Herkes nefesini tutmuş onu dinliyordu: “ Müslümanlar, Kâbe’de ki Tanrılarımızı kırıyor. Yetişin!”
Herkes yerinden fırladı. Büyük uğultu koptu. Kılıcına davranan kapıya koşuyordu,
Kebeye ulaşıp, kırılmakta olan putlarını kurtarmak için.
En sona saygı değer ev sahibi kalmıştı. O da atına doğru yönelirken on dokuz yaşındaki oğluna “sen gelmiyor musun Tanrılarımızı kurtarmaya?” diye sordu.
“ Mantık baba mantık.
- Kendini koruyup gözetemeyen bir tanrı, Mahlûkatı ve kâinatı nasıl korur ve düzenler? Bana ihtiyacı varsa O benim Tanrım olamaz.”
Oğlu, bütün mantığını iki üç cümle ile yıkmıştı. Orada kala kalan Arap Kâbe’ye put kurtarmaya gitmemişti.
İşte bu yüzden kırılan Tanrıların gazabı çökmüş, İslamiyet bütün dünya’ya bir virüs gibi yayılmaya başlamıştı.
Aman ha, bizler de o Arap gibi boş bulunmayalım. Putlarımıza sıkı sarılalım. Her işte mantık arayalım!
YORUMLAR
Engin Tatlıtürk
Sadece siyasi yazmıyorum.
Aşla ilgili de var.
Her konuda yazarım lakin sırası gelmeli ve bilgim olmalı.
Sevgiler.
Allah razı olsun. Ha dün ha bugün Allah'ın sünnetinde değişiklik yok. Bugün de onlarca putu ilah edinenler... Allah'tan korkmama ne gerek var diyip, Allah'tan başka onlarca şeyden/kişiden korkanlar.... Muhammed-sav- kervanları nedeniyle diğer ülkelerle bağlantısı olduğundan bazı bilgileri öğrenmiş ve -haşa- Kur'an'a eklemiş aldatmacasını ileri sürenler... Hem Kur'an'daki bu mucizevi bilgileri hem evreni hem kendi yaratılışlarını rastlantılarla açıklamaya çalışanlar... Dini alaya almaya çalışıp çirkinleşenler... Allah'ın intikam alıcı olduğundan habersiz olanlar... Allah sonsuz adil; biz biliyoruz inşaALLAH.
Engin Tatlıtürk
Bildirmek için de çaba harcamalıyız.
Yazdıkların çok doğru.
Sayfama hoş geldiniz.
Selamlar.
Evet...
Kuran sadece bir vird ve dua kitabı değildir
Ne varsa kainata,ilime,bilime ve mantığa dair
Söylenmiştir.
Kuranı ve dini ilimden uzak görenlerin kulakları çınlasın...
Çok çok güzel ve faydalı bir yazıydı
Ve belliki epey emek harcanmış
Sizde bende biliyoruz ki bu emekleriniz boş değildir
Kutlarım selam ve saygılarımla beyefendi.
Engin Tatlıtürk
Baki selamlar.
Engin Bey, öncelikle sizi bir güzel kutlamak istiyorum. Böyle güzel bir yazıyı yazıp bizimle paylaştığınız için.
Şaahsım adına ben bu yazıyı okurken çok duygulandım. Geç de olsa okumuş olmamın mutluluğunu yaşıyorum.
ne yazıkki bu güzel yazıyı neden geç bir saatte yayına koyupta herkesin faydalanmasına sunmadınız?
nacizane bir önerim olacak, siz bu yazıyı başlığını değiştirip tekrar yayınlayın. Bence birçok insan okumaktan haz duyacaktır.
kutluyorum... saygılarımla...
Engin Tatlıtürk
Ben puan değil, siz kardeşlerimin okumasını, facelerinde paylaşmasını veya bir şekilde faydaya sunulmasını daha çok istedim.
Bu yazıyı bir yıl önce de yayınlamıştım.
Amacım da kaçıranların istifadesini sağlamaktı.
Kuran'ın Türkçe mealinden çok emek vererek hazırladım.
Başlık değiştirmeye gerek yok.
Sizler zaten güzel yazıları ara ara geçmişten güne getiriyor ve yorumlarınızla gündemde tutuyorsunuz.
Eski ve güzel yazılarınızı ben de çokça güne getirdim. Getireceğim de.
Bazen üç beş okuma ile ziyan olan çok çok güzel yazılar neden tekrar faydaya sunulmasın?
Sayfamı ziyaretiniz ve güzel yorumlarınız başlı başına büyük ödüldür.
Ben bu siteye gelmeden evvel, böyle güzel arkadaşlıkların olduğu bir yer hayal ederdim.
Site beni bu boşluktan kurtardı.
Bana yeterde artar.
Ziyaretinizden şeref duydum.
Baki selamlar.
Engin bey, tebrikler Ayet-i Kerimelerle taçlandırılmış yazınız gören gözlere, ibretli bilgiler sunuyor. Kimimizin bildiği, diğerinin bilmediğidir. Ellerinize sağlık, ALLAH(C.C.)razı olsun.
Emek verilmiş bir yazı, keşke zaman geniş olsaydı, puanlayabilseydik.Saygı ve dualarımla...
Engin Tatlıtürk
Sağ olun. Var olun.
Baki selamlar.
Bilgisayar ve füze yapan insan da dahil,
Allah’i inkar eden kim varsa hepsi cahil...
Bu sözü cok severim.
Ama Allahin varligini bilip Allahtan korkmayan da cok günümüzde.
Ne kadar mantiksiz hirsina yenilen insanoglu (özellikle müslümanim diyen insanlar)
Biraz mantik lütfen evet, Yaradan en kücük düsünceden bile haberdar...
Yüreginize saglik degerli dost her zamanki gibi faydali bir yaziydi.
Sonsuz saygimla
Engin Tatlıtürk
Cahil her yerde ve her kesimde. İnanan ama cahil ve yanlış adamlara da yobaz demeyi biliriz.
Hakkın yolu birdir.
Saygılar.
Şeref verdiniz.
Karınca misali dünyadki yozlaşma yangınına bir damla su taşıyorum.
Biliyorum pek bir faidesi yok ama safımız belli olsun oda yeter.
Saygılar.
Sevgiler.
Aynur Engindeniz
Engin Tatlıtürk
Sizin gibi değerli arkadaşlar paylaştıkça ve okundukça fikirlerimiz gönül sayfalarına gelir.
Saygıar ve sevgiler.
güvenli bir kalem.....ne dediğini biliyor....tebrikler......ben tam puan diyorum.....saygılar enginciğim....
Engin Tatlıtürk
Sayfama hoş geldin.
Çay ikram edeyim.
Engin Bey öncelikle emeğinize sağlık. Kuran'ımız ve bilim arasındaki ilişkiyi tekrar gözler önüne serdiğiniz için çok teşekkürler. Çok da güzel bir anlatımdı. Bir solukta bitirdim. Çok etkilendim. Allah vardır ve birdir. Yaradılan her şeyin bir amacı vardır. Örnekler de bunu inanılmaz bir biçimde doğruluyor. Kutlarım sizi. 10 puanlık bir yazı. Saygı ve selamlarımla..
AYSEL AKSÜMER tarafından 8/8/2010 8:39:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
Engin Tatlıtürk
Çok çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgiler.
Açık yüreklilikle söylemeliyim ki; çok donanımlı olmadığım bir konu. Ama öyle ustaca kaleme alınmış ki okumadan geçmek mümkün değil. Bir daha dönüp okuyacağımı biliyorum. Teşekkür ediyorum. Selam ve saygıyla Engin Bey.
Engin Tatlıtürk
Her daim dürüst konuştuğunuzu da biliyorum.
Sizin donznımsız haliniz pek çok donanımlıdan evladır.
Safama ve siteye hoş geldiniz. Hoşluk getirdiniz.
Baki selamlar.
Bu sitede dört yıldır varım. Sözlerime inanınız ki, beni bu kadar etkileyen bir yazı daha okumadım. Gözlerim yaşardı, ürperdim, korktum, gururlandım. Onca duyguyu bir arada yaşamak da mantık işi değil. Ama mantık da bir yere kadar. Neden bu kadar geç bir vakitte yazdınız ki bu yazıyı...Günün yazısı olmasını candan dilerdim.
Aslında söylemek istediğim çok şey var da, zaten yazıda benim anlatabileceğimden on kat daha iyisini yazmışsınız.
Bazen durup düşünüyorum da, ortalama yetmiş yıllık bir ömür için nasıl da deli oluyoruz. Her hareketimiz geleceğimizin rahat olmasına planlanmış. Oysa ölüm ve ardından ebedi bir hayat gelecek. Ne cennet tasası ne de cehennem, O Allah'ın ve Peygamberimizin huzuruna çıktığımızda ne yüzle cevap vereceğiz sorulara, onun derdindeyim. Tabi ancak bu tür yazıları okuyunca aklıma geliyor bu derin mevzu.Namaz...Bir düşünün, patronun ya da sevgilinin karşısına çıkacağımız vakit ne çok heyecanlanırız. Saatlerce ne söyleyeceğimiz hakkında plan yaparız. Oysa Rabbimiz günde beş vakit bizi huzuruna davet ediyor. Ondan güzel ve kıymetli olan ne var. Neden onun huzurunda olmak için can atmıyoruz. Ya da namazda o bizi izliyor düşüncesiyle hareket edemiyoruz.
Engin Bey, şahsen ben bu yazdığınız kıssayı hiç bilmiyordum. Oyüzden Allah sizden sonsuz kere razı olsun. Umarım yaptığınız işin büyüklüğünün farkındasınızdır.
Bu yazı diyor ki " ALLAH VAR"...Delilleriyle sunulmuş herşey...
Bu yazının Allah'ı var 1000 puanı hak etti. Ama dilerim asıl puanı Rabbimden alırsınız....
NOT: Yazı sadece içeriği ve konusu ile değil, dili ve anlatımıyla da 1000 puanı haketti...
Saygılar, güzel düşünen yüreğinize....
Engin Tatlıtürk
Sayfama şeref verdiniz kardeşim.
Baki selamlar.