Yumuşak karınlar… Aile ve dostlar!
İlişkileri sürünmekten bıkmıştı. İlişki, somutlara bırakmamıştı, soyutta halletmişti işini.
‘’Biterken başlar, her şey…’’ yazımda az çok değindiğim, göndermeler yaptığım bir konudur. Bitişler, gizliden gizliye oyunlardır. ‘ık-mık’ etmeler, göz kaçırışlar, yalana sığınışlar, ortalama cümleler kuruşlar… Tüm bunlar tek gerçeğe varıldığında son bulur. Aile!
Sosyolog ve kuramcı Zygmunt Bauman Liquid Love (Akışkan Aşk) kitabında Antigone’nin tragedyasından özetle şöyle bir anlatı yapar: ‘’Ne kocam ne oğlum için karşı çıkardım sistemin arzusuna. Peki ne için? bir koca öldüğünde bir başkasını bulabilir ve ondan çocuk sahibi olabilirim, eğer ilkini yitirdiysem; ama, babam ve annem mezara girince, nereden bulabilirim başka bir kardeş?’’
Güçlüsündür, kendine güvenini, cesaretini toplamışsındır. Daha bir rahat çıkabilir ağzından sözcükler. Türk filmleri, diziler, şarkılar, şiirler, romanlar her zaman aileye sarılarak noktalanır.
Genç kız sonun geldiğini görüyor ama güzel bir sonun uygun zamanının aileyle geçirilecek güzel bir vakit sırasında olabileceğini düşünüyor. Karşıdaki delikanlı umurunda mı? Hayır! Çok bencilce duruyor mu? Evet! Ama hayatta sağlıklı kalabilmenin maddelerinden bir tanesi de ‘bencillik’tir. Kibir denilen günahtan bahsetmiyorum.
İçinde şüphe varsa dostlar onu kışkırtır, huylandırır. Aile ise söküp alır. Sona nokta böyle konur.
Kadınlar için durum böyle diyoruz, ya peki erkekler? Erkekler aileden kaçanlardır. Evlilik korkusu, düzenli ilişki paranoyası, sevgilisinin evine giderken markete uğrayıp bir şeyler alamama (gizliden gizliye babalık dürtüleri mi beliriyor yoksa?) gibi gerekli gereksiz nedenler üzerindedir erkekler.
Yakın dostları vardır bir de tabi. Yola sokup yoldan çeken, zihnini karıncılar sardıran, sırtını sıvazlayıp enseye tokat patlatan, iki espriye gönül fetheden… Katı duyguların yumuşadığı yerdir şarap şişelerinin açıldığı, rakı bardaklarının tokuştuğu, aynı anda sigaraların uzatıldığı noktalar.
Kibrit çöpüdür… Sürt ve yak. Çek içine iki nefes. Koy karşına Müzeyyen Senar. O söylesin ‘benzemez kimse sana’. Öyle derin yaralar varmış havası ver kendine. Anlat içinden geçenleri. Konuş ama konuşturma. Tam düşüyorken gözünden iki geçmiş, oradan bir ses giriversin hayatına ‘bırak oğlum o kızı’. Pat! Bırakıver…
Sonra mı? Kimin umurunda ki sonrası. Ama ben söyleyeyim yinede. Sonrası ‘Telli turnam selam götür sevdiğimin diyarına…….Gönüle hasret yazıldı sevgiye mezar kazıldı.’ Derken biten ilk şişe, sonra ikinci şişe, sonra bir dostun omzunda dökülen geçmiş ve kapanış ‘ben yandım eller yanmasın, sevdalılar ayrılmasın.’
Doğuşan IŞIK
03.08.2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.