Suçum Uykusuzluk
Kızıl ayın şaşkınlığı mı yoksa kurabiyemin üzerindeki damla çikolataların sağladığı kollestrollü sakinleştiriciler mi daha fazla korkuttu beni? Uykusuzluğum, bilinçaltıma tünel açıp güneşle yüzleşmemi sağlamasıyla çıplak ama bir o kadar muzip yalnızlıklar peşinde koşan ışıkların karafatmaların saldırısına uğradığını gören, mobil tanıkların var olduğunu bilen bir çift göze sahip olduğumu bilseler peşimi bırakmayacakları aşikâr. Bremen mızıkacıların ayrı yerlerden gelen sesleri ifademi alsa da sorgu masasında yeterli olmayacak kısılan musluktan gelen damla sesleri beni delirtip her şeyi anlatmama… Eğer faili meçhul tüm kayboluşları, bitecek sonsuzlukları ve doksan atmış doksan entegralleri beni göstererek son verecekse sokak lambası altındaki gölge tek taraflı camın arkasında; bil ki çalınan yıldızlar benim cebimde değil. Azami hız sınırının elli olduğu merdiven çıkışlarında radara yakalandığımda bir kez daha lanet ettim sabırsızlığıma… Eğer üflemeseydim bin promillik sevda sözlerini neyden, yutmayacaktı yıldızları yeryüzü ve ben müebbet yemeyecektim hamilime yazılan karşılıksız suçlardan. Yazdıklarımın Fizan’a kadar yol yapacağı muhtemel sonuç, cezam bitene! pardon ömür dolana kadar… Gittiğimde geri dönmek istemem oradan da tabii huzur bozan yunan tanrısı seçilmezsem. Bu durumda reenkarnasyonun yüzü bir sana gülüyor. Seni şanslı dul kağıt, tabii seni geri dönüşüm kutusuna buruşturup atmam için bana yalvarırsan. Ne bekliyosun ya; en kutsal eşyam olup benimle gömülmeyi mi? Unut benimle omuz omuza savaşmayı kumar masasında… Tefecilerden aldığım borç kalbin faizini ödeyemediğimden beri hürriyetim hükümsüzdür; aranıyorum kırmızı bültenle LasVegas’da .Gördüğünde sobele beni acıma sakın. Eğer sen yapmazsan kazandığım canla seni seçmeyeceğim; hep sen yum ben kaçıp saklanayım diye…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.