Ah Anneciğim!..
Yıllar var ki, geçmişime özlem duymamacasına kulaklarımı kapatmam, öğretmiş olduğun vefâ duygusuna vefâsızlık gibi gözükecektir. Ben nasıl vefana gözümü kaparım, ben nasıl tek kürekle sandal yürütme sevdasına kapılırım.
Ama ortada bir şey var.. Kelimelerimin kelimelerine gurbet kaldığı, soluklarına hasret olduğum şu sıla demlerinde kalbimin sılasını gerçekleştiremedim. Hep hayıflandım bu kaçamak davranışıma, kalbimi avuçlarım arasında sıktım eritircesine. “Sen bu kadarcık mısın, bu kadar mı sevgi kıvılcımı birikti içine?” dedim kendime günlerce. Oysa ben bunları derken erimeliydim, düşüncelerim sızmalıydı kapaklanan heyecanıma. Yanmalıydım gurbet ateşinde izhâr etmeden, tütmeliydim bacasına kalbî duygularımı yasladığım benliğimle.
Elimdeki bir buket hicransı duygularla huzuruna varmam, sana olan hasretimin mesafesini daraltmaya yetecek gibi olsa da, “sultana sultanlık, gedâya da gedâlık yakışır” mülahâzasıyla hareket etmem gerektiğini düşünüyorum. Sen benim âb-ı hayatımdın, varlığımın vesilesindeki dibâce kaynağında. Onun için ben sana kırık testi getirdim bana kırılmaman için, gül tazeliğindeki tebessümünde kendi endâm aynama bakabilmek için. Hep bu mesafeyi daraltmaya çalıştım, merdiven kurdum, merdiven oldum, basamak oldum. Ama hâlâ yolda olduğum zehâbına kapılmaktayım inancımı ümitsizliğe çevirmemecesine. Hep bu solmayan ümidimle kapına baktım aylarca, belki açarsın diye. Belki o cennetsi tebessümünü yakalarım diye kapına yörüngeledim bakışlarımı. Şuan da beklediğimi söylememde hislerimi yanıltmamanın bir mutluluğu içerisindeyim.
Sesini duyamama ve sensizlik girdabında sessizce yol alma şu an ki hayatımın şafak kulesi. Bazen o kuleye tırmanıp âvâzım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Kendimin ancak duyabileceği bir çığlık senfonisinde kendimce davranmak, herhalde bohemce yaşamak gibi bir şeydir. Bunları da düşününce sana olan yakınlaşma arzum iki kat daha artıyor. Bilmiyorum hâlimi anlıyor musun anneciğim? Melek kanatlım! Demet demet taze hislerle bir yolcu gibi hareket etsem de, karınca izi mesâbesindeki vuslat hamlelerimi umarım çok görmezsin. Ben de bu şefkatli kucak gibi görünen vâridata sarılır, özlem gideririm belki.
“Duyduğumdan beri râyihasını sonsuzun,
Bir dünyâ ki, ölümle sona ermez; upuzun…”
İşte, kendi talih pusulamda hep arayış içerisinde bulundum. Sonsuzluğun koyunda bir nokta olma aşamasındayken, onun bile başka noktalarda arkadaşlık kurduğuna şahit oldum ve teselli buldum. Sonsuzluğu nokta olma sayesinde tanımışken sonsuz hazinelere de bu süreçte –bir nebzecik- hissedâr oldum. Belki hadîs-i şerifte ifade edilen cennetsi değerlerin ayağına kaldırım taşı olacağı ve bu değerlerle, değerlerüstüne yürüyeceğin belirtilmişti. Bunun için elimde olmayarak “hissedâr oldum” dedim. Ama neylersin, o kadar susadım ki bu birlikteliğe, cân ile cânân koruyla yanmadır bu. Pervâneler gibi aşk ateşiyle cezb olup kendinden geçmedir bu. Âşıkın ölümü vuslatsa; yanan ateş, yanan kalptir. Yananlar bir daha yanmazlar rahmetin kucağında. Bu öyle bir rahmettir ki, şefkat kahramanlarına sunulmak üzere hazırlanmış gibidir. Bu öyle bir rahmettir ki, cennetin o tertemiz ikliminde kanat çırpmadır. Ah beyaz kanatlım! Seni ne kadar özledim bir bilsen.
Hisler vardır cennet kevserlerine batırılıp çıkarılmış gibi dupdurudur, hisler vardır melek mâsumluğunda hiçbir çengele takılmadan ilerleyen altın süvâri konumundadır. Böyle bir varoluşlar içerisinde aynı paralellikte öyle dirilişler de vardır ki, işte hakîkî mutluluk burada olsa gerektir. Hakîkî mutluluk beraberinde bir kutlu diriliş de meydana getirir. Benim beklentim odur ki sen, sana has olan meleksi duygunla o kutlu diriliş kervanına katılacak ve bana da el uzatacaksın. Bunun heyecanını dahi yüreğimde hissetmem, benim adıma bir diriliştir. Sendeki heyecana denk olmasa da.
Bir beste sunmak isterdim serince özlemlerimin kıvılcımlarıyla. Bir beste sunmak isterdim sonsuzluğa uçmak için kanat çırpıyormuşcasına olan hislerimle. Bir beste sunmak isterdim yed-i beyzâ parlaklığındaki ellerini bûselerime misafir etmek için. Belki biraz kırık ses oldum ama, atan kalbime de hep şu ölmeyen mısralar damıtıldı:
“Hummalı gözlerimde yaz rüyâları şimdi,
Çocukluğumdan beri kurduğum hayâlimdi.
Saldım kendimi o âleme ki, yok serhaddi…”
Sevgilerimi sevgine sunuyorum anneciğim!..
Gürsel ÇOPUR
YORUMLAR
Biraz durmalı yazdığım için çok edebi olmadı,biliyorum...kağıdıma akan gözyaşlarının bana zevk verdiğini görmek kadar güzel bir duygu olmadığı için bunu yansıttım..ben yansıyamadım ama ekranda gözyaşlarını hala görebilmek güzel bir hediye oldu..annesiz büyüyebilmek eksiklik ama,insan bu boşluğu doldurabilmek için her olumlu fedakarlığa girişebiliyor.Yazılarımda kendini hissettirmeyen fakat hislenen bir kişi,değer kazanmış etken fikirleriyle topluluğu ayaklandırabilir.Bu gücün olduğunu hissettim yıllarca..ve devam edeceğim...