- 2555 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
---YİNE Mİ GEÇ KALDIN?---
BİR İSTANBUL UYANIŞI
Günaydın İstanbul! Günaydın, altın şehir! Bu güzel güne şiir tadında başlamaya ne dersin? Rahat uyudun mu? Kim uyandırdı seni, küçücük bir kalbin mecburi atışı mı? Yoksa karnın mı acıktı? Kahvaltını daha etmedin mi? Acele et, gün ağarmak üzere!
Yeni bir güne başladın işte, her zamanki yineliğinde. Bak, bak yine güneş doğuyor, sızıyor ışığı binadan tepelerinin ardından.Usulca, hiç farkettirmeden. Kim farkedecek ki doğduğunu ya da kime umut vaadedecek ki sabahın oluşu? Belki sen farkına varmışsındır, ne de olsa güneş yine sana doğmuyor mu? Senin sokaklarının, senin tepelerinin, senin dar boğazının, senin tüm güzelliklerinin üzerine ışık tutmuyor mu?
Sabahın ilk ışıkları, herkes uykulu, göz kapakları direnmekte insanlarının. Hepsinde bir telaş, koşturmaca. Sanki onlar için gün çoktan başlamış. Yetişememişsin bugün de onlardan erken uyanıp güneşinle gözlerini kamaştırmaya. Belki bir umut olurdu, incecik bir dudak daha da gerilip aralanırdı. İnci gibi dişlerini gösterirdi sana teşekkür edercesine. Yine geç kaldın. Ama üzülme, nasıl olsa yarın da sabah olacak!
Sence bugün güzel bir gün olacak mı? Değişik bir gün...Öncekilerden biraz farklı olması umudu var sanki herkes de.Parıltılı gözlerdeki o duygu karmaşasını görmüyor musun? Biraz meraktan kudurmuş, korkudan cesaretsizleşmiş, ama yine de içindeki küçük çocuğun kocaman umutlarını yıkmamaya çalışan bakışlar onlar. Farkında değil misin yoksa? Sakın, sakın telaşlanma sen de! Kusursuz olmasını beklemiyor ki kimse senden.Rahatla, küçük insanların için rahatla! Onların hayatı bugün bari çizginin dışına çıkmasın. Bugün taşmasın hiç durgun sular büyük gelen kaplarından. Bugün büyüleyici bir gün olamaz mı?
Güneşini tutacak mısın onlara tepelerinden?Ya yapmazsan... Neler olacak peki bugün? Ücra köşelerinde kaç kişi umudunu yitirecek ya da kim bilir kaç kişi haketmediği bir zirvenin tahtına oturacak? İçinde barındırdığın kaç hayat, kendi çevresinde yarım bir daire çizecek, hem de tam aksi yönde? Belki de sayamadığımız kadar hayat parçalanıp bir çöp değerinde fırlatılacak. Kimi kırık dökük bir halde tutunmaya çalışacak sana. Eskimiş bir kalple. Bir çift yüreğin sapasağlam diktiğini sandığı incecik bir bağ, kaç yerinden kopacak kim bilir? O gün farkedekler belki de teyel olduğunu düğüm sandıklarının. Koptukça bağları tek tek tutturmaya çalışacaklar tüm ipleri ayrıldıkları yerden. An gelecek yorulacaklar,erişemeyecekler, uzanamayacak kolları o en uzaktaki en son kopuşa. Tükenecekler. Kimiyse geçmişinde yitirdiklerinin peşinde oyalanırken, bugünün güzelliğini bırak, geleceğinin bile tadına varamayacak. Kaç şerefsiz çıkacak karşısına insanlarının? Tabii ki onlar şerefin abidesi sanacak diğerlerini önce. Şerefli şerefsizlerden yani. Kaç genç kızın yanakları ıslanacak senin yağmurlarında? Gözbebeklerini akıtacaklar senin tozlu yollarına. Aldatışlar, ihanet, riyakarlık, sömürü, kol gezecek senin çıkmaz sokaklarında. Sen bile varamayacaksın farkına, seni de aldatacaklar. Tek kişilik bir kalbe girmeye çalışan ikinci kişiler, yani üçlü ilişkiler. Bir elmanın ikiye bölünüp içinden mide bulandırıcı bir kurtçuğun çıkması gibi bir şey. Sen bilirsin, yaşadın o eski aşkları, ölümsüzlüklerini. Elmayı taptazeyken bölüşmelerini hem de tam ortadan. Şimdi öyle değil ki görmüyor musun? Kaç elma ezildi çamurlu ayakların altında. Kimse suçluluk duymadı bile lüzumsuzluklarından. Milyonların yatıyor en köhne, en rutubetli, en soğuk köşelerinde. Ya üşürlerse... Sen bilebilir misin neler yaşanacağını? Onlar için elinden ne gelir?
Üzülme, sen o kadar da suçlu değilsin aslında. Tek kusurun, geç uyanman sabaha. Çok geçe kalmıştın unuttun mu? Hadi, topla kendini! Önce kendine sonra da küçük hayatlarına bir şans ver. Evet, bugün için zaman yetmeyebilir, ama yarın, yarın çok güzel olabilir. Ümitlendir onları, ufacık bir tebessüm yerleştir kirlenmiş suratlarına. Hadi silkelen biraz, daha çok nefes var senin oksijeninden hayat bulacak. Paylaştır onlara güneşini, biri bile unutulmasın bir köşede. kalmasın karanlığında. Hadi İstanbul, şimdi yum gözlerini ve erkenden kalk, uyandır umut yoksunu insanlarını. Onlar açmadan umutsuz hayatlarına yenik gözlerini.
Günaydın İstanbul ve İyi geceler şimdi sana. Sakın korkutma içindekileri gece koyuluğunda bir rüyayı barındırıp da. Güneşin eksik olmasın bu kez en derinde kalmış köşelerinde bile. Hadi uyan ve sen ’Günaydın!’ de onlardan önce.
---ysmn---
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.