- 595 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SANAT HIRGÜR'Ü ARDAHAN ÖYK.121
Senelerdir sanatla cebelleşiyoruz.
Aynı şeyleri Fazıl Say da yaşamıştır.
Ondukuz yaşında Güzel Sanatlar’ın Eğiitim Fakültesinde ki muadil kısmında eğitim tedris etmeye başladığımda, işimizin çok zor olduğunu gördüktü. Anadolunun muhtelif yerlerinden gelme kız, erkek bir sürü temiz gençlerle öğretmenlerimizde öğreneceklerin güçlüğü karşısında zorda idi.
Sanat’ın zor ve güçlüğü bir tarafa.. bizim alt yapı namına bilmemekliğimiz ne ola?
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın " Huzur " romanını yeni bitirdim.
Olaylar denk mi geliyor? Biz mi, Geştalt ruh bilim gereğince tamamlaştırıyoruz?
Orası namalumumuz.
Tanpınar da aynı şeyleri yaşamış.
Biz sanatla meşgul kişiler, Alman gibi, Fransız gibi rahat ve sağlam bir yol haritasına malik değiliz. Bunun sebeplerini şükür çok düşünürümüz ele almıştır.
Bir estetiğimiz yoktur veya var diyenler vardır. Fakat bunu şiddetli ve ümitsizce söylemek bize birşey katmaz. Kalplerimizi kırar.
Fazıl Say " Huzur’u " okumuş mudur?
Okumamız lazımdır.
Bizden önceki veya şimdiki çağcıllarımızı bilmemiz lüzumeder.
Şerif Mardin’in bir estetiğimiz yok dediğini duymuş mudur?
"Biz de roman yoktur. Şarkı ve türkülerimiz vardır." diyen Y. Kemal’i duymuş muyuz?
B. R. Eyüpoğlu: Türkülerden bir estetik kurmaya hem resimde hem edebiyatta cehd etttiydi.
Huzur’da Tanpınar klasik çağ sahibi olduğumuzu Dede Efendilerin müziği ile isbata çabalıyor.
Fazıl Say neden bir özgün tarz veya tekst oluşturamamıştır?
Lang Lang bir yorumcu olmasına karşın çinli pianist köylüdür. Köyden gelmedir ama Fazıl Say gibi yorumculukta yetinmeyip tarz ve üslup inkişafı oluşturarak. Modern müzik tınılarını üslubu ile özgün ve inovasyonu içinde lezzet getirmiştir.
Biz Fazıl Say’dan buluş ve icat’ı bırakın, inovasyon yapmasını dahi kabuledeceğiz.
Yeter ki yapsın!....
......Sanat ve Kıymetlendirme bilimi AKSİYOMETRİ yani Aksiyoloji bizde bilinmemekle birlikte bilinmez.. bu ise Fazıl Say’ın yaptığı polemiği gündeme getirir.
Bir gazetede yazar: Bu konuyla alakalı Post- Moderizmin ilkeleriyle değerlendirme yapmaya çalıştı. Benim de katılacağım bu görüşler çağdaş sanat değerleri için temel paradigmalar oluşturmaktadır.
Sanat eseri Modernizm sonunda eğer yeni ve ilk ise bir tasarım niteliği taşıyorsa o eser ontik sanat hüviyetine Fazıl Say karşı çıksada artık haizdir.
O halde sorun nerede; Tasarım edebiyatını bilmememiz yüzünden bize her türlü yakıştırma yapılabilir mi?
Sanat’ın ve kültür’ün kurumsal yapısında Türkiyede Beşyüz bin kişi iştigal ederken.. hala çağdaş paradigmalardan haberimiz yokmuş gibi neden işlem görmekteyiz.
Sanatsal yaratım ve üretim süreci mutlak bir hürriyet neticesinde ürününü ortaya koyar. Piyasa koşullarında beğenen ve beğenmeyen takdirini satınalarak almayarak ifade eder.
Tüm üretim ve tüketim koşulları hür ve serbesttir. Ona müdahale olacak yer örneği bulamıyorum, bile.
Modernizm-sonu’nda bir eser ilk, yeni, başka, özgün ve geçmişten refarans alır ise o varlık sferine haizdir.
Biz bunu akademik bilgi olarak bilmekteyken...
Arabesk için niçin ileri- geri konuşmak lüzumunda kalınır.
Eğer sanatsal bir kariyer sorunu yaşanıyorsa adı geçen sanatçı tarafından. Evrensel rakibi Çinli: Lang Lang’ı aşmaya vermelidir enerjisini.
Ya İranlı klasik keman virtüözü Ferit Fercan’ı.. saymıyorum. O İran’n arabesk sayılacak eserlerinide dünya yüzeyine çıkarıyor. Birileri bunu anlar kanaatindeyim.
Arabesk öyle sıradan bir keyfiyette değildir.
Ağır ve çok hermeotik sırlarla bezeli bir Tasavvuf müzik olgusudur.
Caz kadar da mı, arabeskin kıymeti harbiyesi yoktur.
İnsan biraz düşünerek ve ehliyet sahibi sorumluluğuyla davranamaz mı?
Big- box; çocukken mahallede ağzımızla yapardık. Avrupalı sanatçılar bunu FRAME yaptı.
Biz neden bunu yaptığımız halde düşünemedik demeniz lazımken: Bay sanatçı arkadaşım kalkmış suçlayıcılık ve anlaşılmaz şeyler....
Azerilerin MEYHANA tarzı müziklerinden yola çıkarak Amerikalılar Hiphop müziğini yaptılar.
Post_ Modernizm yöntemleri kullanarak ve bilerek tabii.
Biz de ise bu yöntemlerin bilinmesi ve kullanılması özendirilmez, bazı sanatçıların sultası altında kalan sanat’da...
Netice olarak Fazıl Say’ın davranışı bir anlayışlılığı taşır.
Özgün sanat eserleri vermeği ve küresel eserler vermeği engelleyen bir taklitciliği savunur ki: Günümüz sanat anlayışında ’ Talimatla’ sanat eseri ve klasik doktrinizmi içeren bir sanat yapmak yerini Newyork sokaklarından gelen dalgalarla bale ve klasizmini Elektro bugi dansla, rap dansla yıkılmış gitmiştir.
Temel Paradigma: Sanat eseri yeni olacak, özgün olacak, başka ve içten olacak.
Tasarımı ile ilk olacak ... Dün gazeteler de okuduğum yaklaşımlardan hareketle değerlendirme yapmak istiyorum.
Gazetenin birinde: Arabeskin yasaklamalardan dolayı Arap radyolarını dinleyen kimi sanatçılarca tesadüfen oluşturulmuş, Abdullah Yüce gibi sanatçıların sanatları olarak değerlendiriyordu.
Mağrip’ten gelme insanlarımız vardır. Şeyh Arabi Mevlana’nın annesiyle evlenmiştir. Kerkükten Fas’a kadar Fatimiler, Sultan Baybars devlet kurmuştur.
Gitmiş gelmişiz. Arap müziği formları bizim müzik kurumumuzu etkilemez mi?
İslam ülkeleri kültürü, Otoritesi bizde olmuş, İstanbul uygarlığına eser vermek istemez mi?
Tasavvuf merkezi Anadolu da; müziğin Arap ve Magrip ezgilerini arabesk müziğinde dışraklaştırmayacak mı?
Gazete yazısı da bilimsel değerler üzerinden gitmeklidir.
Gürer Aykal’ın söylemi de vardı: " Arabesk insanı uyuşturur." diyor.
İspanya ile Türkiye’yi kıyaslayalım.
İspanyada klasik müzik var. Bizde de..
İspanyada arabesk müzik var. bizde de..
Barselonada FADO dinleyen insan uyuşmuyor. Klasik müziğide dinliyor.
Klasik müzik her an her yer de dinlenilmez ayrıca, plajda dinlenilmez örneğin...
Klasik müzik özel anlarda dinlenen bir müzik türüdür.
Caz gibi, pop gibi...
Bir tür olarak tek ve mutlak gibi takdim edilemez.
Yeri ve zamanı vardır. Ortamı ve durumu vardır dinlemeğe..
Sinema sanatı gibidir. sinema da türlerine göre ihtiyacımıza binaen film izlemeyiz mi?
Komik istersek komik izleriz.
Her gün " Yurttaş Cane" izlemek zorunda değiliz.
Sanat, yeni eser durmadan verir. Bu arabesk olur; Cha cha olur, Calipso olur.
Sevilen kalır. Sevilmeyen gider. Yaratım ve üretim engellenemez.
Sanat ve özgürlüğün hukuk’u buna izin vermemektedir.
Cezayirli Halit, Raşit, Taha arabesk’i çok seslilikle evrenselleştirdiler. Herkes dinliyor bugün.
Barış Manço’ya, Cem Karaca’ya, Moğollar’a, Yalçın Tura’ya, Cahit Berkaylara kimse yardım etmedi.
Arif Mardin, Ahmet Ertegün’ler yardım etmiş olsalardı. Bizim arabeskçilerimiz, Neşat Ertaş’larımız küresel sanatçı olurdular...
Arabesk- Pop söyleyen Erkin Koray’a ne söyleyeceğiz. Arabesk Erkin Koray tarafından estet ve aksiyonum kesbetmiştir zaten!
O vakit geriye iyi dinlemeler kalıyor:
" - İyi dinlemeler."
YALÇINER YILMAZ
UZMAN GÖRSEL SANATLAR ÖĞRETMENİ
05-08-2010, ÇANAKKALE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.