- 776 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CİLTLER, YÜZLER, SESLER
Parça parça dökülen bir kitap cildi gibi düşlerim. Ucuzdu belki, kolay satılırdı insanlara… ki onlar da kaçardı artık almamak için onları bedavaya. Lükslere kestirme yollar bilirlerdi onlar. Çulsuz düşçüleri ağlatan, gösterişçi anılanlara timsah gülüşlerini taktıran yollar.
Bir küre olsaydı elimde, ne gelecek, ne gidecek görseydim. Gidenler dönecek mi geri, gelenler kalacak mı? Anlamsız aslında hepsi… Hep aynıdır kurgular zaten. Umut dolu günlere inen karabasanlar, sonra hayatı bir değnekle değiştiren küçük periler. Karanlığa inat tozpembe… Her şey, küçük bir kağıt gemi veya yırtık bir uçurtmayla başlar. Araya giren kötü kalpli zorbalar, sonra aynı hızda yürünen mutlu sonlar. Küçük çocuklara zırvalar gibi zırvaladılar suratlarımıza da.
Guguk kuşlarının sesini duyuyor musun sen de? Ağlama der gibi hüzünlü çığlıklarını. Kapattım perdelerimi, yüzüme püskürdü dokunaklı ateşin. Şimdi her şeyin bilincinde yaşadığım günlerde kurduğum düşler gibi. Yakarak bedenimi saplandı aynalara. Parça parça geldin, oysa benden daha beterdin…
Zavallılığını kuşlar fısıldadı kulağıma. Her sözcükte kanatlarından bir tüy eksildi bembeyaz. Sığındığın yalanları da biliyorum fazla sevginin zarar verdiği yüreğini de görüyorum. Hatta yumruğunu sıkıp duvara yaptığın darbenin acısını da… Aynı akşam incinen parmaklarımı duvardan çekerkenki aldırmazlığım bundandı. Bilmeden, aynı anda kristalleşti gitgide büyüyen sitemlerimiz.
Aslında ben fark etmeden seni yaşadım, sen fark etmeden beni yaşadın. Nöbetleşe rol değiştirdik yaygara kopan bu sahnede. Kimsesizdik ikimiz de bilinmezliğin içinde…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.