DEDİKODU
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gazetesinin yarın ilk baskısı çıkacağı için oldukça heyecanlıydı.
Artık son hazırlıklarını tamamlanmış, baskı aşamasına gelinmişti. İlçe stratejik olarak önemli bir konuma sahip olmasına karşı yerel basına gereken önem verilmemiş ve ihmal edilmişti uzun yıllar. Bu görevi ilk kendinin üstleniyor olmasının verdiği haklı gururu taşıyordu.
Gazete çıkarma fikrini ilk eşine açmış ama ondan beklediği desteği bulamamıştı. İlk heyecanı hayal kırıklığına uğramışta olsa arkadaşlarından destek görünce bu işe soyunmaya karar verdi.
İlk baskısında hayırlı olsun mesajlarını ve ilçede meydana gelen ufak tefek olayları konu almıştı. Sessiz sakin bir ilçe olduğundan dolayı pek öyle ele avuca gelir haber çıkmazdı zaten.
Baskıya geçecekleri sırada gelen bir arkadaş telefonuyla her şey alt üst olmuştu. Bu kaçırılacak bir haber değildi. O haberi de hemen baskıya geçirdi alelacele.
Ertesi gün gazeteler dağıtıldığında dedikodular da almış başını yürüyordu. Haber “şok şok şok” başlığıyla veriliyordu.
Kazadan korkunç bir görüntü sayfanın yarısını kaplıyordu. Aşağısı uçurum olan tehlikeli bir bölgeydi kazanın meydana geldiği yer.
"Şok Şok Şok
İlçemizin tanınmış simalarından Ayhan Çardak’ın oğlu trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Bülent Çardak’ın kullandığı otomobil henüz sebebi bilenemeyen sebeplerden dolayı ters dönmüş ve içinde bulunan arkadaşları Alper Öztürk, Kenan İlker olay yerinde, Esat Kılınç ise hastaneye kaldırılırken yolda hayatını kaybetmiştir. Aracın dışına fırlayan ve kimliği henüz belirlenemeyen bir kadın ise halen yoğun bakımdadır.
Doktorlar durumunun ağır olduğunu belirtiyorlar.
Alınan bilgilere göre dörtlünün gece âleminden dönerken kazaya karıştıkları yönündedir."
Bu kısacık şok haber ilçeyi alt üst etmeye yetmişti. Kazaya karışanlar tanınmış ailelerin çocuklarıydı. Bülent Çardak; evli ve bir çocuk babasıydı. Babası ilçe belediye başkanıydı. Herkes tarafından sevilir sayılırdı. Dürüst ve çalışkan bir başkandı ve çocuklarını da o şekilde yetiştirmişti. Ya da öyle zannediyordu.
Alper Öztürk; ilçeye yeni gelmiş bir doktordu. O da henüz iki aylık evliydi.
Kenan İlker ise ilçe müftüsüydü. En çok dedikodu onun üzerine yapılıyordu. İçkinin haram olduğunu anlatırken kendisi gizliden âlem yapıyordu.
Esat Kılınç etrafında dürüstlüğüyle tanınan ve sevilen bir tüccardı. İşine asla hile karıştırmazdı. Elini şimdiye kadar harama uzatmamış insandan hiç beklemezlerdi. Ya o kadına ne demeli! Kimdi, neyin nesiydi?
Hüküm hemen verilmiş ailelerin acısı tazeyken bir de bu dedikoduyla uğraşır ve hesap verir olmuşlardı. Gencecik ölümlere mi üzülsünler, yoksa geride bıraktıkları dedikodulara mı bilemiyorlardı.
Cenazeler kaldırılırken de dillerde hep o kadının kimliği vardı. Kimisi müftünün karısının üzerine kuma getirdiğini, kimisi ise şehirden dönerken yarım bıraktıkları âlemlerine devam etmek için getirdiklerini anlatıyorlardı bir birlerine.
Hatta bazıları işi iyice abartarak bilmem hangi pavyon ismini verip orada gördüğünü dahi söylüyorlardı.
Gazete sahibi Engin oldum olası Bülent ile anlaşamaz ve onu kıskanırdı. Bu kaza onun için iyi bir haber olmuştu. Her gün kulaktan dolma haberlerle bu işin peşini bırakmamaya kararlı görünüyordu. Hem bu haber sayesinde itibarı oldukça artmıştı. Gelecek sene belediye başkanlığı seçimlerinde oldukça işine yarayacaktı.
Engin’in babası bir hafta boyunca süren ve ardı arkası kesilmeyen bu haberden oldukça rahatsız olmuş ve oğluyla konuşmaya karar vermişti.
Bir akşam oğlunu evine çağırdı ve gazeteciliğin bu demek olmadığını, kulaktan dolma bilgilerle ve araştırmadan haber yapılamayacağını anlattı. Fakat Engin’in umurunda değildi. O yıllardır intikam almak için beklediği haberi bulmuştu ve bundan sonuna kadar vazgeçmeyecekti.
Bir haftanın sonunda artık bu haberin bayatladığına karar verdi ve son bir yazıyla bu işe bir nokta koymaya karar verdi.
"REZALET!..
Bir hafta önceki o talihsiz kazayı ve sonrasında yaşananları hepiniz biliyorsunuz. Aile itibarını hiçe sayan ve arkasında gözü yaşlı bir eş ve çocuk bırakarak, sırf zevki uğruna ölüme giden biri için ne denebilir ki daha! Tüm bu olanlardan insanlık adına utanç duyuyor ve o âlemciler adına tüm kadınlarımızdan; analarımızdan, eşimizden ve bacılarımızdan özür diliyorum."
Yazısının henüz sonuna gelmemişti ki bir telefon geldi.
Bir hafta önceki kazanın meydana geldiği yerde, uçurumun dibinde köylüler bir araç fark etmişler ve yetkililere haber vermişlerdi. Araç içindekiler tanınamayacak bir haldeydi.
Görüntü korkunçtu ama gazeteciliğin gereğini yerine getirmeli ve bunu haber yapmalıydı. Birçok kare fotoğraf çekti. İçinin kaldırmadığını hissediyor ama gazetesi uğruna tüm bunlara katlanıyordu.
Bir ara başı döndü, bayılacağını zannetti, ama kendini çabuk toparladı.
Bu sırada hastane kimliği meçhul kadın ayılmış ifade veriyordu.
_ Eşim oldukça yorgun görünüyordu. Defalarca uyardım biraz dinlenmesi için ama o beni dinlemedi. Gideceğimiz yere bir an evvel varmak istiyordu.
Yavaşlaması ve dikkat etmesi için yalvarıyordum. O ise bana sinirleniyor, usta bir şoför olduğunu, işine karışmamam gerektiğini söylüyordu. Ne olduğunu anlayamadım bir anda önümüze araç çıktı dönemeçte. Ben çarpmanın etkisiyle araçtan dışarı fırladım. Arabamızın uçurumdan aşağı düştüğünü hatırlıyorum hayal meyal. Kızım, oğlum….
Devamını getiremeden hıçkırıklara boğulmuştu.
Bir haftanın sonunda olay aydınlanıyordu aydınlanmasına ama daha düne kadar ölenler hakkında söylenmedik söz bırakmayanlar şimdi sus pus attıkları onca iftiranın hesabını verememenin sıkıntısını yaşıyorlardı.
Herkes ertesi sabah gazeteye göz attılar acaba ne yazıyor diye ama bu konu hakkında en ufak bir yazı yoktu. Kazanın etkisiyle çalkalanan ilçe o eski sakin günlerine dönmüşe benziyordu bir haftanın sonunda.
Bilmem öykü kimlere tanıdık geldi! Fakat bildiğim bir şey varsa o da biz insanların ne kadar peşin hükümlü olduğumuz ve olayları anlamadan dinlemeden kendimizce yorum yaptığımız ve kendi anlattığımız hikâyeye kendimizin inandığı.
Çok değil birkaç hafta önce meydana gelen trafik kazasında bulunduğu araçtan diğer çarpıştığı aracın yanına düşüp hayatını kaybeden bir bayanın hakkında çıkan dedikodunun yansımasıydı. O bayan ne yazık ki bu kadar şanslı değildi. Kazaya karışan diğer aracı tanıyanlar yerde yatan bayanı görünce hemen hükümlerini vermiş ve âlemden dönerken kazaya karıştıklarını duyurmuşlardı tüm ilçeye. İşin aslı akşam saatlerinde anlaşılana kadar dedikodu çoktan almış başını gitmişti.
Dedikodu bir yana ama Allah hepimizi kuru iftiralardan korusun.
O zavallı kadının bir de kazadan sonra yaşadığını farz edelim ve hakkında çıkarılan dedikoduları duyduğunu. Bu günahın hesabını kim verecekti veya verebilecek miydik? O hayatını kaybetti, hakkında konuşulanları duymadı ama ya Yüce Yaradan? Akşama kadar atılan iftiraları ve konuşulanları hangi vicdan rahatlıkla hesabını veririm der?
Sizlerin vicdanı rahat mı peki dedikodu ve iftira konusunda?..
YORUMLAR
ÇOK SEVDİĞİM BİR SÖZ VARDIR. ALMA MAZLUMUN AHINI ÇIKAR AHESTE AHESTE... GIYBET DEDİKODU İFTİRA ASILSIZ YALAN DOLAN İNSANLARIN MAYASINA KARIŞMIŞ İSE KENDİNİ HAKLI ÇIKARMA UĞRUNA KARŞISINDAKİ İNSANI YERDEN YERE VURMAK HAKARET ETMEK SUÇLAMAK HANGİ VİCDANA SIĞAR SONRASINDA NASIL BİR TESELLİ BULUR DİYE ÇOK DÜŞÜNMÜŞ ARAŞTIRMIŞSIMDIR FARKINDAMI DEĞİLLER YOKSA FESAT KİBİRLİK AÇİZLİK Mİ ELLERİNE KELEPÇE VURMUŞTUR ALLAH KORUSUN ...AMİN KATILIYORUM DİLEKLERİNE SEVGİLERİMLE...
kaleminiz ve dileğiniz kesişmiş yazınızda.
Toplumu içten içe kemiren bi hastalık dedikodu.İnsanı insana, insanı topluma yüz çevirten bu yanlışlığı,
Şair,bilim adamı aramızdaki Yunus Emre olarak nitelendirdiğim Prof.Dr.İbrahim Agâh Çubukçu'nu şu dizelerindeki felsefeyle ancak yok edebiliriz:"Kin yürekte yüktür/ Sevgi gönülde güldür."
Teprikler, başarılar...
İpek Yolu
N. B. Ç.
Saygılarımla...
Dedikodu, yalan, iftira, gıybet gibi faullü hareketler ne kadar gizlenmeye çalışılsa, kamufle edilse de sonun da sobelenmeye mahkumdur. Gerçek ne lisedeki "havuz problemlerine" benzer, nede "007 James Bond" filmi senaryosuna ve hiç bir yalan ahirete intikal etmez.
Öyle ki bazen duvarlar dile gelir, toprak haykırır, beton kusar, “deyip de koyan” insan kafayı yedim zanneder ve sonunda kafayı da yer.
İlginç ve ibretlik bir öykü. Günün yazısı seçilmesi münasebetiyle yazarını tebrik ediyorum
Saygılar, selamlar
N. B. Ç.
Saygılarımla...
Çok güzel bir yazı olmuş doğrusu, ancak düşüncem odur ki; dedikodu yapan insanlar aslında kendi hayatlarındaki, yüreklerindeki çirkinlikleri yansıtıyorlar, başkalarına çamur atarak kendi içlerindeki beyinlerindeki pislikleri temizleyebileceklerini sanıyorlar. O nedenledir ki; bu açıdan bakarak "kötü söz ve davranış kişinin kendine aittir" düşüncesiyle, yapılan dedikoduları kayda değer görüp de hayatımızı zindana çevirmelerine izin vermemek lazım... Ayrıca, şuna da inanıyorum:böyle insanlara iftira edenler gün geliyor öyle şeylerin içinde yaşamak durumunda kalıyorlar ki, dedikoduya bile gerek olmadan herşey gün gibi aşikar oluyor. İşte o tip insanlar kaçacak yer, girecek bir delik arıyorlar ama, bulamıyorlar. Güzel bir konuyu ele aldığınız için kutlarım tebrikler.
N. B. Ç.
Saygılarımla...
Mükemmel bir tema işlenmiş.
Hem de usulüyle...
Kutluyorum.
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
N. B. Ç.
Saygılarımla...
İnsanın dedikten sonra,kendisini savunma adına hiçbir ganimetinin olmaması büyük bir yıkımdır.Dedikodu,bu yıkımı başlatan sinsi süvariler apartmanıdır.Duygular asimetrisinin kalem ile düelloya girmesi ve bunun insanlar tarafından seyrediliyor olması,yorumsal paradigmaya medeniyet sunacaktır elbette.Yazınızı bu hisler çerçevesinde tebrik ediyorum,başarılar..
Kalem ile,
Muhabbetle...
N. B. Ç.
Saygılarımla...
Tebrikler,hem konu hem içinde verilen mesajlar çok güzeldi..Kutluyorum günün yazısını.
N. B. Ç.
Saygı ve sevgilerimle...
Hakikaten güzel bir yazı ve ders verici öğeleriyle insanı düşündürürken de insanın tüyleri diken diken oluyor. Önyargı veya yargıszı bir infazın getirdiği akıbet.
Gıybet, yalan ve önyargı bu tür olgular hayat karartırken; subjestik suçlardır cezası ise kınama veya dışlamaktır, keşke bu tür suçların da maddi cezaları olsaydı.
Günün yazısını kutladım ve yaşanmış bir hayatan kesitti.
Saygılarımla
sorgulayan düşündüren uyaran paylaşıma teşekkürler..
sevgim saygım tebriklerim günün yazısına çok değerli yazarına..:)
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
ÖNYARGI VE İFTİRA ..
GÜZEL YAZINIZI VE YAZARINI KUTLUYORUM, SEVGİLERİMLE..
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Toplum olarak ne yazık ki dedikodu kültürümüz bayağı iyidir...Dünyayı ve yaşamı farketmeyiz..Sadece çevremizde ki olayları görür ve o olayların analizini yaparız..Hele birde olayda birilerinin açığını yakalarsak, zevk duyarız...Köylülük ve gelişmemekte ısrara hala devam..
Çok akıcı, güzel bir anlatım..Tebrikler, güne gelen yazıya ve yazarına...
SAYGIMLA..
N. B. Ç.
Saygılarımla...
kim sever ki ölü kardeşinin etini yemeyi...selam ve saygılarımla...
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Kaçırdığım için üzgünüm.
Alkışlıyorum sizi... Ne güzel de anlattınız iftira denen illetin akıbetini...Çok var bu tür olaylar, ne yazık, çok...O kadın öldü duymadı ama, haksız yere suçlanıp, iftiralara maruz kalıp yuvasından olan, canına kıyan, bir ömür dargın kalan onca insan var ki...
İftira..Allah muhafaza...Hepimizi inşallah...
Tebrik ediyorum, başarılarınızın devamını diliyorum inşallah...
Sevgilerimle.
Bir de unutmadan, ben mi siteye az giriyorum, siz mi bilmiyorum ama, uzun zamandır adınızı hiç bir yazıda ya da yorumda görememiştim...Bu iyi oldu...
N. B. Ç.
Eleştirileriniz benim için çok değerli. Teşekkürler.
Sevgilerimle...
işte önyargılı olmanın ve dedikodunun güzel bir anlatımı tebrikler yazar çok beyendim..
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Sevgili Nurcan, epeydir yazıların yoktu, bu güzel yazıyı yazdığın için seni kutlarım...
sevgilerimle...
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Hiç sevmiyorum en nefret ettiğim
Bilip bilmeden ileri geri konuşan insanların ne yanına gidiyorum nede konuşturuyorum
Ne kadar aşşağılık bir durum
Kim ne yaparsa kendine yapar.
Hemen yakıştırmalar başlar..
Aman bak duydunmu gördünmü.....gördüğün ne duyduğun ise kendi uydurman
Delirir insan
Hem ben gördüm ben bildim demek ne demek
Her şeyin en iyisini en güzelini Rabbim bilir
Bizler kendimize bakalım.Oturupta halimize ağlayalım
Rabbim dediğiniz gibi kuru iftiradan saklasın cümlemizi
Af Allahım Af
Saygımla yazıcam dahada neyse ...
Tebriklerimle. Duyarlı yüreğinize.
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Yazınızı çok beğenerek okudum. Çok ciddi ve herkesin aşırı duyarlılık göstermesi gereken bir konu.. Allah korkusu mutlaka olmalı insanların yüreğinde. Dedikodu bence de en kötü alışkanlık. Peşin hükümlü olmak olmadık senaryolar çizmek üzücü. Konuşulan kişi o ortamda değilse ve kendini savunamıyorsa korkunç bir şey tabi..
Tebrik ederim arkadaşım. Sevgilerimle..
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Uzun zamandır göremiyordum seni, bir süre bende yoktum.Seninle buluşmak güzel sevgili Nurcan, hakkaniyetli bir konunun üzerinde özellikle, içeriği son derece önem arz ediyor.
Dedikodu yapılan ortama; koca bir ''HAYIR'' diyebilmek yeterli gelmiyorsa ortamı terk eylemek...Yaygın olan en büyük günah, Allah hidayet eylesin.
Bu iftira boyutu, birde gerçek olasılığı da olabilir peki bu durum da bile Mevla başkasının ayıbını örtenin kıyamette ayıbını örterim sözünü nasıl kulak ardı ederiz...İnsan'a yakışır yaşamayı Allah cümlemize nasip eylesin...
Sevgiyle kal...
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Allah insani iftiradan korusun herseyden önce.
Ama gazetelerin satisi yüksek olsun diye abarti halinde dogru veya yanlis haber cikarmak adetten olmus artik.
Vakti cok olup ugrasi olmayanlar genelde insanlari cekistirmek icin vakti iyi bulurlar.
Aylak insana seytan musallat olurmus dedikodu giybet en günah seyler arasinda.
Kimi insanlarin cok kötü bir tarzi var sohbetten özellikle kacindigim.Insandan laf ararcasina.
Böyle insanlardan ne dost olur ne de hayir gelir insana.Fesat insanlarin serrinden Allah korusun insani.
Yüreginize saglik
Güzel bir yaziydi.
Sevgilerimle
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Canım, çok güzel bir konuyu ele almışsın. Dedikodu gıybet etmektir. Gözünle görmüğş olsan bile yanılmaması için 3 kez aç kapa derler. Maalesef çoğu insan dedikodunun büyüsüne kapılır ve dedikoduya kapılıverir. Harika yazıyorsun canım. Tebrik ediyorum kalemini ve seni . Sevgilerimle
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Güzel bir konu yakalamışsın kardeşim.
Aslında herkes kendine pay çıkarabilir.
Gıybet'e meyilli bir toplum olduk ne yazık ki. Oysa sevgili Peygamberimiz;
" Sus kurtul " diyor.
Tebrikler.
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
nokta dizinlerinin yazıyı kesitiğini söylemenin dışında sizi kutlamaktan başka birşey kalmıyor...
yaşama dair sıkı cümlelerle oluşan gerçek bir fikir akışıydı...
kutluyorum...
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Gün boyu düz yazı adına o kadar ucube şeyler görüyorum ki sayfayı açtığımda sizin yazınızı görünce ve de okuyunca etkilendim açıkçası.Anlatımınız çok güzel sadece birkaç iki yerde takıldım anlam bulanıklığı oluşmuş.
'' Babası bir hafta boyunca süren ve ardı arkası kesilmeyen bu haberden oldukça rahatsız olmuş ve oğluyla konuşmaya karar vermişti. '' Engin'in babası diye başlamalıydı ya da parağraf oluşturulmamalıydı diye düşünüyorum.Okurken ''kimin babası '' dedim önce, ilerleyen cümlelerde çözdüm.
''O yıllardır aradığı intikamı bulmuştu ve bundan sonuna kadar vazgeçmeyecekti.''
O yıllardır aradığı intikam alabilceği konuyu bulmuştu ve bundan sonuna kadar vazgeçmeyecekti.Diye cümle düzeltilebilir.
Aralardaki sıra nokta yerine kelimelerle ''Bir kaç gün sonra, bir zaman sonra vb) gibi söz öbekleriyle başka bir zamana geçiş anlatılabilir.
Sözün kısası okumaktan keyf aldığım bir düz yazıydı.Sizin gibi kalemlerin çoğalması kaliteyi de artıracaktır diye düşünüyorum.
Dedikodu öyle tehlikeli ki hele de suizan hem muhatapları, hem yapanı yakıyor.dedikodu ya da suizanı yapmazsak, dinlemezsek, yapanları azarlar,susturursak kazanırız diye düşünüyorum.
saygıyla
.
Selma Özeşer tarafından 8/4/2010 9:33:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
N. B. Ç.
Sevgilerimle...