…PERVANE MİSALİ SEV…
Sevginin her harfinde kerelerce yanmaktır sevmek. Her yangında biraz daha sevmek ve her seferinde biraz daha yanmak. Muma olan aşkıyla her daim yanmak arzusunda olan pervane hikayesine çıkar nedense yolum. Aşk dersen zaten ben ezelden akın pervanesiyim… Paslı kapılar ardında zindanlara emanet kalmışçasına deli bir sevdanın hayalinde ömür sürmekteyim. Kim derdi ki pervane misali olacaksın ey gönül! Pervane… Öyle ya sen pervaneleri bilir misin ey sevgili? Var mıdır gönlünde pervane olmaya yer? Yoksa öylece güler geçer misin pervanenin bu haline?
Ne de güzel anlatmış pervaneyi Sadi: “Hey miniminicik kuş. Haydi sen kendine yaraşır bir dost tut. Sen nerdesin, mumu sevmek nerde? Hey pervane! Sana kimse, boşu boşuna mumun uğrunda ölüyorsun, iyi ediyorsun demez. Bir dilenci, padişahın kızını isteyecek olsa yüzüne tokat, kafasına yumruk yer… Bir mecliste mum yandığı vakit, padişahların, bütün büyüklerin yüzü ona dönüyor. Hiç böyle olan mum sana ehemmiyet verir mi?”
Sen meclislerin yüzü perçemli kızı olsan, ben de meclislerin kapısında bekçi. Senden habersiz korusam kollasam seni. Kaldırıp da bakamasam kaşımı, haya örtüleriyle sakınsam seni kendimden; ama bunu sen bilmeden… Bir gün ansızın kovulsam kapından, zamansız ve mekansız sürülsem. Ferman etseler: “Duymasın köleler bir sultanın kokusunu!” avunur mu yüreğim bilemem? O gün pervane olasım gelir, yanasım gelir kor ateşlerde. Sen meclislerin sakınılan kızı, bense kapında senden uzak köle… Şimdi yansam kim bilir ki söyle?
Ya da nazlı bir kız olsan. Haylaz çocuklar misali dalgalansa saçların rüzgarda. Bense hoyrat rüzgarlardan sakınsam her daim gönlümü yakan mumu. Sen ki en güzel şiirlere konuk, sen ki yazılası en güzel şarkılara beste, sen ki aşığın aşka doymadığı yar… Bilir misin sen pervane öyküsünü?
Hiç duydun mu aheste aheste yanarken pervanenin çığlığını. Sessiz sedasız sevdanın adı bu olsa gerek. Adeta sultanın kapısında nöbet beklerken sebepsizce sürülmek misali. Ve sen hiç gördün mü pervanenin mum gördüğünde çıldırmadan durabildiğini, sanki anlatılmaya başlanası bir hikaye gibi yer tutmasını. Ben sevdaya tutuklu bir nefer, sen ise gönül sarayının melikesi, tut elimden ey yar, sende yanmaya geldim…
Anlamsız gelmesin sana dediklerim ne olursun. Nerden bilsin küçücük kuş sevmeyi deme. Hani sevda ki biz ilmek ilmek dokurduk gönlümüzde, hani sevda ki aşka ulaşırdı usul usul bizde. Kimseler duymasın, kimseler görmesin utancı ile. Olur ya bilirlerse hakimin elinde kırılırdı kalem. Sarhoş cellada emanet olurdu boynumuz, kaç dilde kaç farklı hikaye olur ama ertesi gün unutulurdu. Kimler gelmiş, kimler geçmiş misali… Bak kapındayım yine, yak mumları sevgili. Pervane misali yanmaya geldim...
Bu yanıklar ki sevgilinin armağanı deli bir sevdadan. Hangi tabipte ilaç vardır benim bu halime ve kaç yaralı gönül derman bulmuş bu aşkın derdinden. Zifiri gecelere saklanan yalanlar olmuş belki de en büyük teselli. Belki de sonu nereye varan papatya falları… Seviyor, sevmiyor misali… Ben bir ozan olsam sen de sazın telleri… Bam telinde duysam seni, sonra tellerinde yansam pervane misali. Ardından sesi yanık dillerden ağıtım duyulsa. “Sevdi deli gönül gayrı dönmez geriye” diye… Ben aşk derdiyle yanmış bir ozan, tutuştur sevdayı içerde ey sevgili pervane misali tutuşmaya geldim…
Diller perişan olmasın bunca sevgiye ey pervane. Nasibimiz belli, yarimiz belli, dostumuz belli. Ama yanmak kader bize ey sevgili. Ey yar, bin can adansın senin tek bir zülfüne, bin can yakılsın göz değerse hüsnüne, aşkından bin pervane yansın uğruna. Ey sen, minicik kuş! Tut ellerimden, tut ki seninle kor ateşte tutuşmaya geldim…
İSHAK SAKA
YORUMLAR
selamlar edebiyat defteri sitesinin kutlu şair ve yazarları. öncelikle yazıma yaptığınız yorum için teşekkürlerimi borç bilirim. sayın ASRAN ve Engin Tatlıtürk adlı yüreği nacizane dostlara teşekkür ederim. engin bey söylediklerinize katılıyorum ama kısmet işte bazen olmayınca olmuyor "başa gelen çekiliyor". biz yüreğimizi koyduk bu yola gayrısında ne olursa olsun bizim için amenna. bu güzel yorumlardan sonra durdum ve dedim ki: keşke okunsaymış. sizler benim için en güzel yorumlarınızı esirgemediniz; onun için bakıyorum ki ben en büyük armağanı almışım. ilginiz için teşekkür ederim. şiirli yüreğinizde muhabbetle kalın...
Engin Tatlıtürk
Okunmadan giden çok yazım oldu.
İsmini değiştirip tekrar yzdım. Ve çok okunup, yorum aldı. Ben de şaştım.
Bir de okumayan ve yorumdan kaçan yazarlara kızılıyor. Sizlr de okuyun ve şenlik yani çok yorum olsun isteniyor.
Çün kü az yorumda ahpap çavuş ilişkileri olabiliyor.
Anladın inşallah kardeşim.
Yorumlarınla adını ezberletmeye bak.
Benim dünkü ve bu günkü yazılarımın seninkinden bir üstülüğü yok.
Yeniden dene kardeşim. Ama dediğim gibi.
Sevgiler.
Gayem güzeli paylaşmak.
Dün farkına varamadığım bir yazıymış. Yazıkki 10 puanın gitti.
Sadi'ye hayranım.Tam yerine monte edilmiş alıntılarla şiirsel bir yazı ortaya çıkmış.
Günün yazısı olabilecek kadar güzel bir yazıymış. Ama sadece Asrın kardeşim fark etmiş.
Yorum eksikliği de var sitede.
Bence;
günün etkili yorumu
Günün yorumcusu
Günün ikinci ve üçüncü yazısı diye bir şeyler olmalı.
Günün yorum ve yorumcusunu okumayı ve yorumu canlandırmak amacıyla koyabiliriz.
Birinci yazı sanat gailesi ile yönetimce seçilir.
İkinci yazı konu fark etmeksizin üyelerce seçilir.
Üçüncü yazı ilginç tarzı ve farklılığı için yine yönetimce seçilir.
OLAMAZ MI?
Sitede her zanan hakkaniyetli günün yazısı seçilmiyor ne yazı ki.
" Körler sağırlar, birbirini ağırlar " diye yazıp siteden sitemler ederk ayrılanlara şahit oldum.
Savunma yada avuntu değil çare bulmak lazım.
Yönetimin gözüne çarpar inşallah. Bu arada yötim; şiir bölümünde çok güzel şeyler yaptı. Teşekkür ederiz kendilerine.
Sıra nesir bölümünde.......
Selamlar.
Engin Tatlıtürk tarafından 8/4/2010 12:47:00 PM zamanında düzenlenmiştir.