- 655 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
ÖĞRETMEN MUSTAFA SAKARYA
İstanbul’a yıllar önce göç eden Anadolu’lu yoksul bir ailenin en küçük çocuğuydu. Oturdukları gecekondudan okula kadar yürüyerek gitmek zorundaydı. Yoksulluğu ve imkânsızlığı hiç dert etmiyor, ille de okumak istiyordu.
İlk, orta ve liseyi çok başarılı örnek bir öğrenci olarak bitirdi. Kapıcılık yapan babası, evlere temizliğe giden annesi, fabrika,atölye gibi işlerde çalışan kardeşleri ona güveniyor ve mutlaka okuyup büyük bir adam olacağına inanıyorlardı.
Mustafa’nın aklında ise mutlaka öğretmen olmak vardı. Öğretmenleri çok daha büyük hedeflerinin olması gerektiğinde, doktor ya da mühendisliği seçmesinde ne kadar ısrar etseler de o idealinden vaz geçmedi ve sonunda öğretmen olmayı başardı.
Yine idealindeki gibi, Doğu Anadolu’nun küçük bir kasabasındaki ilk okula gönüllü olarak gitti. Yoksuldu öğrencileri ; tıpkı kendisinin küçüklüğündeki ışıkları gördü onlarda. Hepsi de okumak için can atıyordu. Fakat çoğunun defter,kitap,kalem alacak paraları bile yoktu.
Uykusuz geçiyordu geceleri Mustafa’nın. Okumak için can atan, fakat imkânsızlıktan kıvranan öğrencileri için ağlıyor,uyuyamıyordu. Üstelik okulu da depremde hasar görmüş, yıkılma tehlikesi taşıyordu.
Devlet yoksuldu. Büyük şehirlerin okullarının yenilenmesinden sıra gelmiyordu, Anadolu’nun küçük kasabalarındaki okulların yenilenmesine. Daha İstanbul kaldırımlarının bile taşlarının renkli taşlarla değiştirilme işlemleri bitmemişti. Büyük şehirlerin asfaltları yenilenmeliydi, köprüler,metrolar yapılmalıydı. İthal lâleler getirilmesi gerekiyordu İstanbul caddeleri için.
Mustafa’nın işi çok zordu. Maaşının tamamını öğrencilerine ve okuluna harcadığı halde yetmiyordu bir türlü. Sabahlara kadar dua etmeye başladı Mustafa. Yaradan’dan yardım istemekten başka çare bulamamıştı.
İlçeye indiği bir gün, belki de hayatında hiç yapmadığı bir şey yaptı. Cebindeki iki lira ile şans oyunu oynadı. ’Affet Allah’ım , öğrencilerim için !’ dedi içinden. Utandı bir süre kendinden ve yaptığından.
Fakat sonuçta dilekleri yerine geldi Mustafa Sakarya öğretmenin. İki liralık şans oyunundan yüklüce bir para kazandı. Hiç tereddütsüz önce okulunun depreme karşı dayanıklı hale getirilmesi için harcadı parasının bir kısmını. Sonra tüm öğrencilerinin defter,kitap,kalem ve giyeceklerini tamamladı. Ailelere yardım etmeyi de ihmal etmedi.
Bir sonraki yıl yeni ders yılı başlayacağı gün, ilçe millî eğitim müdürü de açılışa geldi. Konuşmasında Mustafa Sakarya öğretmeni ve onun okulu ve öğrencileri için yaptıklarını överek anlattı. Okulun adının Öğretmen Mustafa Sakarya olarak değiştirleceğini söyledi.
Kabul etmedi Mustafa Öğretmen.
- Bu ülkede adının okullara ve yapılan her güzel esere verilmesini hak eden tek öğretmen vardır : Baş öğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk , dedi. Eğer benim bir söz hakkım varsa, okuluma O’nun adının verilmesini isterim !
( Mustafa Sakarya kardeşime, jest olarak bir öykü yazmak istedim. Zaman darlığından edebi değer katma imkanım olmadı. Kendisinden ve okuyucudan özür dilerim.)
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Fikret Bey inanın beni ağlattı bu jestiniz. Evet beni o kadar iyi tanımışsınız ki, öğrenciler için, çocuklar için, ülkem için ve ya tüm insanlık için her şeyimi hiç çekinmeden feda edebilirim. Bu çok kıymetli yazıyı geç fark ettiğim için çok çok özür diliyor, sizin insani yönünüzü en üst seviyede olduğunu gösteren bu jestiniz için de çok ama çok teşekkür ediyorum.
Yapilanmanin özellikle büyük sehirlerde gerceklestigine deginmissiniz.
En büyük yanlislardan biri buydu zaten ülkemizde.
Bu devirde olsa birine büyük bir ikramiye ciksa ayni sekilde davranirmiydi bilinmez.
Varlikli insanlain yoksullar icin halen yapabilecegi cok sey var.
Güzel bir jest ve ayni zamanda da düsündürücü bir yaziydi.
Yüreginize saglik sevgili Fikret Tezal
Sonsuz saygimla
hicbitmez tarafından 8/3/2010 10:19:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Fikret Bey, güzel bir jestti doğrusu. Hoşgeldiniz üstadım. Gerçi ben de çok faal değilim ama yazılarınızı özlemişiz. Güzel ve anlamlı bir hikayeydi. Bu yazınızın tüm varlıklı insanlarca okunması dileklerimle. Not : Sadece belli bölgelerde yıkık okul olmadığını, Türkiye'nin her yöresinde o okulların mevcut olduğunu da tırnak içinde belirtmek isterim. Saygılar efendim. Tebrikler