Babam ve Ben...
Mutlu bir azınlıkken,mutsuz bir çoğunluğa nasıl bulaştığımı dinlemek ister misiniz? Aslında cevabınızı da biliyorum. "Hayır" diyeceksiniz.Ama ben yine de anlatacağım istemiyorsanız okumazsınız.
Babam 2.Dünya Savaşı’ndan zengin çıkmayı becermiş tam bir tüccar kurnazı -detaylarına girip babamın şu an ki itibarını zedelemek istemem- Anam ise benim gibi şehirli olmayı becerememiş saf bir Anadolu kadını,varın siz düşünün artık saf ile kurnaz birinin ortaklaşa çalışmasından nasıl birisinin dünyaya geldiğini.
O gece yani annem ile babamın illa beni dünyaya getirmek için güreşip durdukları gece,annemin bir el-ense hareketinden babamı tuşa getirdiğinden olsa gerek,bugün daha çok anneme benziyorum.Ve yine doğaldır ki yenilen insanın,yenen insanın ödülünü kırıp parçalamak istemesi gibi babam da beni fırsat buldukça kırdı,fırsat buldukça parçalamak istedi.
Neyse yılları hızlı hızlı geçip 20’li yaşlarıma geleyim.Liseyi bitirene kadar lise beni defalarca bitirdi.Okulla fazla samimi olmak istemediğimden liseden sonra kesip attım ve babama fabrikalarından birinin başına geçmek istediğimi ilettim.Babam da okulun bana yarardan çok zarar getirdiğine inanmış olacak ki kabul etti.
Başına geçtiğim fabrikanın kar payını yüzde altmışdan,yüzde eksi seksenbeşe düşürünce babamın kalbinden rahatsız olduğunu ilk o gün öğrendim.Nerden bilirdim fabrikanın kalple ilişkisini.
Babam iş yapmamam konusunda diretince,ne de ola babamdır deyip kırmadım ricasını ama yine de boş gezenin bol kalfası olmamak için kızlarla diskolara takılıp,partiler vermeyi iş olarak gördüm.Yazın bitimine kadar 3-4 apartmanda bitti.Babam ikinci defa kalbinden rahatsızlanınca apartman ile kalp arasındaki bağıntıyı kuramadımj açıkçası.
Babam son olarak kendi yanında kalmamı istedi.O ana kadar babamın her ricasını yerine getiren ben bu ricasını da kırmadım.Babamın kısa bir zaman sonra yurtdışına çıkmasıyla fabrikadaki işi ve işçiyi daha yakından tanımak için fabrikayı gezip,işçi temsilcileriyle görüştüm.Temsilciler işçinin priminin henüz verilmediğini hatırlatınca,Müdür’e primlerin derhal ödenmesi için talimat verdim herhalde prim olayını biraz abartmış olacağım ki tüm işçiler verdiğim primle nerdeyse ev sahibi olacaklardı.Eee artık babamı tahmin edersiniz! Babamı kurtardık ama zavallı annemi kaybettik,babama üzüldüğümden olsa gerek...
Babam 3. kez Osmanlı İmparatorluğu gibi ayağa kalkınca o kalktığı ayakla bana öyle bir tekme savurdu ki,savurduğu tekmeyle Asalat’ten Sefalet’e düştüm.
Şimdi bakıyorumda Asaletin Asa’sındansa Sefalet’in Sefa’sı daha cezbedici geliyor...
YORUMLAR
VALLA OKUMASI COK KEYİFLİYDİ AMA YASAMAK İSTEMEZDİM DOĞRUSU.TEBRİK EDERİM COK İYİ Bİ ANLATIM BENCE HEP YAZIN...