- 1000 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NE YEDİĞİMİZİ BİLMEK İSTİYORUZ
NE YEDİĞİMİZİ BİLMEK İSTİYORUZ
Yine kapalı kapılar ardında meclise yasa tasarısı olarak sunulmadan, sessizce bir yasa tasarısı daha çıkarıldı Bakanlar Kurulu’ndan. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan “Gıda Ve Yem Amaçlı Genetiği Değiştirilmiş Organik Ürünlerin İthalatı İşlenmesi Ve Denetimine Dair Yönetmelik” 26 Ekim 2009 günü resmi gazetede yayımlandı.
Şimdi artık pek çoğumuz genleriyle oynanan bu ürünlerin çok zararlı olduğunu biliyoruz. 10 yıl önce bilmeden tükettiğimiz bu ürünleri şimdi bile bile mi tüketeceğiz. Görünen o ki, maalesef evet. Yasa ortada.
Ayrıca GDO’lu ürünler çoktan raflarda yerini almış bile..Sadece raflarda mı? Çarşıda, pazarda, her yerde. Kasaptan aldığım tavukta fare geni olabilir, pazarda Ayşe teyzeden aldığım domateste balık geni, manav Ahmet amcadan aldığım patateste akrep geni olabilir. ODTÜ’de yapılan bir çalışma farklı illerden alınan 28 domatesten 22’sinin genetiğinin değiştirildiğini göstermiş.
Elma görünümünde portakal, muz tadında çilek, köşeli, çekirdeksiz karpuzlar, tipsiz garip şekilli meyveler, sebzeler…
Laboratuarlarda akıl almaz deneyler yapılıyor. Canlıların genleri değiştiriliyor. Bir canlının geni diğerine, diğerininki öbürüne. Adeta doğaya, yaratana meydan okunuyor. Din kuralları, ahlak kuralları, insanlıkmış, hak getire…
Peki, bu deneyleri yapanlar suçlu da bunu görüp görmezden gelenler, hele bile bile bu ürünleri vatandaşlarına yedirenler daha mı az suçlu?
Bu yönetmelik vatandaşını koruyan, kollayan bir yönetmelik değil. Tüketici derneklerine, çiftçi sendikalarına, ziraat odalarına sorulmadan kapalı kapılar ardında imzalanan bu yönetmeliği kabullenmemiz mümkün değil.
Oynanan oyun biyolojik savaşın ta kendisi. Oyunu sahneleyen A.B.D ve İsrail şirketleri. Oyunun amacı emperyalist devletlere maddi getirim sağlamak.
Artık ithal beyinlerinizden çıkan sözde halkınızı düşünen fikirlerinizi, yasalarınızı istemiyoruz. Halkın sağlığını rant kapısı yapan emperyalist güçlerle işbirliğinizi, anlaşmalarınızı esefle kınıyoruz.
Neymiş efendim, A.B.D’ye göre “GDO teknolojisi dünyanın açlık sorununa çare olacakmış, verim artacak, gıda bollaşacak, herkes doyacakmış.” Daha önce dünyaya demokrasiyi yaymak için uğraşan bu süper akıllı ülke şimdi de açlıkla mücadele eden ülkelerin derdine çare mi olacak?
Bu ürünleri üreten A.B.D, Arjantin, Kanada ,Çin, Brezilya başta olmak üzere bir çok Avrupa Birliği ülkeleri GDO’lu ürünleri yasaklamış ülkelerinde.
Anadolu’muz, büyük bir kıtanın sahip olabileceği tüm biyoçeşitlilik özelliğine sahiptir. Dünyada yetişmeyen pek çok bitkinin anavatanıdır. Ülkemizde dört mevsim var. Her çeşit ürünün yetiştirilebileceği doğal ortam mevcut, hatta yılda iki üç ürün alma imkânına sahibiz. Kısacası Anadolu’muz doğal gen bankasıdır.
Bütün bu olumlu şartlara rağmen, tarımda uygulanan yanlış politikalar nedeniyle dışa bağımlı olmuşuz. Bir zamanlar öğrencilerimize ülkemizin tarımsal alanda kendi kendine yetebilen sekiz ülke içinde olduğumuzu, ihracatımızda tarımsal ürünlerimizin önemini gururla anlatırdık. Gurur duyacağımız pek çok şeyi kaybettiğimiz gibi tarımsal özelliklerimizi de kaybettik maalesef. Hele GDO’lu ürünlerin ülkemize girmesini kolaylaştıran yasanın çıkması artık bir tarım ülkesi olmadığımızı göstermiyor mu?
Biz çıkarılan yasayla tarımımızı dinamitleyen, halkımızın sağlığını hiçe sayan ölüm tohumlarına kapılarımızı açtık. Genetiği değiştirilen tohumlardan elde edilen ürünler dölsüzdür, ekilmez dolayısıyla her yıl tohum almak zorunda kalacağız.
Ya sağlığımız? GDO’lu ürünlerin iç organlarda küçülme yaptığı, kan yapısını bozduğu, bağışıklık sistemini çökerttiği, sinir sistemini tahrip ettiği kısırlığa yol açtığı hayvanlar üzerinde yapılan deneylerle kanıtlanmıştır.
Bir an önce iş işten geçmeden ithal değil, ulusal tarım politikaları geliştirmeliyiz. Akıl almaz sebeplerle kapatılan Zirai Mücadele Ve Karantina Genel Müdürlüğünü, Tarım Araştırma Enstitüsünü ve benzeri kurum ve kuruluşları tekrar açmalıyız. Tozlu raflara kaldırılan, göz ardı edilen çeşitli sebeplerle uygulanmayan Köy-Kent projelerine acilen ihtiyacımız var.
Vatandaşın sağlığını, çıkarlarını korumak devletin görevidir. Hiçbir anlaşma, sözleşme, kapitülasyonlara dönüştürülmemelidir.
Kendi öz topraklarımızdan çiftçilerimize tohum sağlayamayacak kadar bittik mi? Bire bin veren Konya, Harran, Çukurova gibi ovalarımızı kuruttuk mu? Atamızın ”Köylü milletin efendisidir.”sözünü unutup köylümüzü boynu bükük bırakıp küstürdük mü?
Çayırlarda, otlaklarda yayılan sürülerimizi, yok edilen köy tavukçuluğumuzu geri istiyoruz. Katıksız mis gibi sütümüzü, etimizi, yoğurdumuzu, yumurtamızı, balımızı, tadına doyamadığımız sebzelerimizi, meyvelerimizi geri verin bize!
Elini vicdanına koyabilen, vatanının, milletinin çıkarlarını kendi çıkarlarından üste tutan, şahsiyetli, onurlu.müstesna insanlarımıza acilen ihtiyacımız var. Nerdesiniz!!!
Zeynep EROL
YORUMLAR
Elma görünümünde portakal, muz tadında çilek, köşeli, çekirdeksiz karpuzlar, tipsiz garip şekilli meyveler, sebzeler...
Hepimizin herzaman duyarlı olmamız dileklerimle...
Saygılarımla...